Süreç nereye gider?
Bugünlerde sıkça rastlanan bir soru bu. Kürt sorununda görüşmeler yoluyla başlatılan sürecin nereye doğru gideceğini anlamak amacıyla soruluyor. Eğer bir yoldan, akan bir ırmaktan vb. bahsetmiş olsaydık, yolun nereye gideceğini, ırmağın nereye doğru aktığını rahatlıkla yanıtlayabilirdik. Ama burada bahsedilen süreç politik bir süreç ve karşılıklı olarak mücadele eden güçlerin atacakları adım, onları destekleyecek olan kesimlerin tutumu, ulusal ve uluslararası durumda ortaya çıkabilecek gelişmeler gibi etkenler bu sürecin nereye doğru gideceği üzerinde etkili olacaktır.
Ama her türlü tahminin ve spekülasyonun ötesinde, bu süreçte ne yapılmalı sorusuna en net yanıtlardan birisi Emek Partisi İstanbul İl Örgütünün İş, Barış, Özgürlük İçin Birleşelim çağrısı ile gerçekleştirdiği ve divanını da işçilerin oluşturduğu Forum’dan geldi. Fatih Polat’ın buradan izlenimlerini aktardığı yazıda, Polat’ın “Süreç nereye gider?” sorusuna bir işçinin verdiği yanıt şöyle: “AKP nereye kadar götürür bilemem ama bu süreci daha ileriyi götürecek olan da aslında bizleriz.” Bu işçinin verdiği yanıt aslında bütün durumu özetliyor. Bu yanıtta hem işçilerin kendileri için çıkardığı görev, hem de bu görevi gerçekleştirmek üzere üstlendikleri sorumluluk var. Burada hayallere, boş kuruntulara, bitip tükenmeyen tahlillere yer yoktur. Olup biten bütün yalınlığı ile ortaya konmuştur.
Oysa memleketin ortalama solcusu, ulusal solcusu, ulusalcısı bütün bütün dikkatini Hükümetin ve emperyalizmin oyunlarına çevirmiştir! Baktığı yerde sadece gizli hesapları, oynanmak istenen oyunları, karşı tarafın hamlelerini görür. Bu sorunun çözümü için kendine biçilen bir sorumluluk, yerine getirilmesi gereken görevler, içine girilmesi gereken çabalar yoktur. Biraz pusulayı şaşıranlar ise doğrudan karşı cephenin aleti olan bir pozisyona savrulurlar ve oradan ahkam kesmeye, hatta karşı eylem içerisinde yer almaya başlarlar. Bu durumda bu kesimlerin sorunu olanca yalınlığı ile ortaya koyan işçinin olgunluğuna ulaşmasını beklemek elbette boş bir beklenti olacaktır.
Neyse ki kaldırılan toz bulutu dağılmakta, ülkenin ilerici güçleri, vicdan sahibi aydınları, yukarıda bir örneği görüldüğü gibi işçi ve emekçileri bu süreçte kendilerine düşen görev ve sorumlulukların bilincine varmaya, bunun için başlangıçta yavaş da olsa bir hareketlenmenin içine girmeye başlamaktadır. Bu yöndeki gelişmelerin, hareketlenmenin giderek ivme kazanması beklenmelidir. Eğer ülkede barış sağlanacaksa, bu barış ortamında Kürt sorununun çözümü için yol alınacaksa, bütün bu çabaların artması, hükümetin, emperyalistlerin, bölge gericilerinin değil, halkların istek ve özlemlerinin egemen olması için sürece dahil olmak gerekir.
Kürt sorununun çözümü için gerçekten içten duygular taşıyan, sorunun çözümü için politik katkılarda bulunmak isteyenler için, “sürecin beğenilmeyen ve onaylanmayan” yanları üzerine bitmez tükenmez eleştirilerde bulunmak, yakınmak kesinlikle onaylanacak bir tutum değildir. Bunların tutumlarının, Oblomov’un bir türlü pratiğe geçiremediği hayallerinden bir farkı bulunmamaktadır. Ne var ki bir halkın ezilmişliği, haklarının gaspı söz konusu olduğunda bu tutumlar hiç de onun ki kadar masum değildir. Böyle davrananların bir kısmı, her şeyin tepetaklak olmasını açığa vuramadıkları bir gizli duygu istemekte, bu durumda “biz demiştik” gibi sorumsuzca bir haz yaşamayı ummaktadırlar.
Kürt sorununun demokrasi ve eşitlik içinde çözülmesini, Kürtlerin ulus olmaktan kaynaklanan en doğal haklarının teslim edilmesini isteyenler ise armudun sapı, üzümün çöpü demeden bu hakların elde edilmesi için mücadele ediyorlar. Hakları gasbeden bellidir; bu devlet ve onun bu hükümet de dahil olmak üzere gelmiş geçmiş tüm hükümetleri. Kürtlerin özgürlükleri ve demokrasi için mücadele eden güçler verdikleri mücadele ile, eğer bu kurumları ve onları destekleyen güçleri görüşme masasına oturtmayı başarmışlarsa kuşkusuz görüşmeleri de, bu görüşmeleri güçlendirecek, taleplerini daha kuvvetle ileri sürebilecek mücadeleyi de vermeyi başaracaktır. Sorun bu mücadelenin desteklenmesi ve “bu sürecin” halkların çıkarına başarıyla yürütülmesine verilecek en geniş destekte düğümlenmektedir. Bu durumda sadece Kürtler değil, Türkler ve diğer halklar da kazanacaklardır.
Evrensel'i Takip Et