Çarkına tükürmek lazım!

2014 yılından itibaren seçim üstüne seçim var. Böylesi bir durumda hükümet ekonomide gaza basacakmış! 2013 yılında ekonomik büyüme kaçınılmazmış. Bu ne demek?
Geçen yıla göre daha çok artı değer üretilecek.
Peki, üretene (işçiye, emekçiye) bu artıştan ne düşecek?
Önce çark nasıl dönüyor ona bakalım! Sonrasında bu çarktan üretene ne düşeceğine dair tahminde bulunalım.
Resmi verilere göre Türkiye ekonomisi geçen yıl yüzde 2,2 oranında büyüdü. ‘Yumuşak iniş’ beklenirken adeta çakıldı. Ama ilginçtir ki(!) birileri çakılmak yerine adeta uçuşa geçti. Forbes dergisinin “En zengin 100 Türk” araştırması bu gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermişti. En zengin 100’ü gösteren bu listeye göre, Türkiye’nin 35 olan dolar milyarderinin sayısı 44’e yükselmiş.
Demek ki ekonominin yüzde 2,2 büyüdüğü bir yılda milyarderlerin sayısı yüzde 25 artış.
Ha keza servetleri de öyle!

ÇALIŞMA UZUN, GELİR KISA!

Bu zenginler kişisel servetlerine servet katarken işçi ve emekçiler ne kattılar acaba kişisel servetlerine? İşte bu sorunun cevabını aramak için verilere baktığımızda “Çalış senin de olur” söylemini doğrulayan en ufak bir veri olmadığını görüyoruz!
Çok çalışıyoruz zaten! Ben demiyorum bunu. OECD’nin, çevre, ekonomi ve sosyal alanlara ilişkin istatistiklerin yer aldığı “Factbook 2013” başlıklı çalışması diyor.
Buna göre Çalışanlar Türkiye’de, Almanya’dan yılda 464, Fransa’dan 401, İngiltere’den 252, İspanya’dan 187, Japonya’dan 149, İtalya’dan 103 saat fazla çalışıyor. (Gerçekte fark daha büyük ama neyse…)
Yabancı sermaye ile kaynaşan ve ‘yabancı merkez’in tanıdığı inisiyatif ölçüsünde gelişebilen Türkiye gibi ülkelerin ihracatları hep ‘en ucuza üretme’ şartına bağlanmış durumda.
İşte bu dibe doğru yarışın emekçiler açısından neticesini TÜİK verileri ortaya koyuyor. TÜİK’in yoksulluk verilerine göre; Türkiye nüfusunun yüzde 30’u kişi başına ortalama ayda 475 liranın altında bir gelirle yaşıyor.
Yüzde 16,1’i de 339 liranın altında bir gelirle…

FAİZLE EL KOYMA!

Ekonomi hangi oranda büyürse büyüsün, ihracat hangi oranda artarsa atsın insanlar (emekçiler) refahtan giderek daha düşük pay alıyor. Gelir dağılımı bozuldukça bozuluyor.
Bir yandan dolar milyarderleri çoğaltan sistem, öte yandan asgari ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar bile tüketim yapamayan vatandaşlarının sayısını artırıyor.
Ekonomi fren yaparken lüks konut, lüks otomobil satışları fren yapmıyor.
TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre, hane halkının toplam gelirinin yüzde 44’ü maaş ve ücret geliri. Yüzde 4’ü yevmiye… Yüzde 18’i emekli, dul, yetim aylığı… Demek ki ülke hanelerinin 3’te 2’sinin harcaması, maaş, ücret artışına bağlı! Maaş ve ücretler de sürekli baskılandığı için, geliri yaşamını sürdürmesine olanak vermeyen vatandaş da çareyi borçlanmakta buluyor.
Merkez Bankası’nın verilerine göre hane halkımızın banka ve banka dışı borçlarının toplamı, harcanabilir gelirlerinin toplamının yüzde 54’üne ulaşmış durumda.
Bu borçlanma karşısında hane halkı harcanabilir gelirinin yüzde 5’ini faiz olarak ödemek zorunda kalıyor.
Bu demektir ki; ürettiği değerden işçiye emekçiye giderek daha pay veren sermaye verdiğinin de yüzde 5’ini faiz olarak geri alıyor. Bu çark büyüyüp hızlanacakmış!
Emekçiye ne?
Tükürmek lazım bu çarka!


NOTUMUZ ARTMIŞ DIŞ KAYNAK GELECEKMİŞ!

Dış  kaynak bir ülkeye niye gider kar ve rant için.  
2002-2012 döneminde Türkiye’ye giren 485 milyar dolar dolayındaki dış kaynağın, ağırlığı (380 milyarı) kredi ve sıcak para.  100 milyarın üzerinde faiz ve rant elde edip gittiler.
Bu ülkenin emekçilerinin ürettiği değeri alıp götürdüler. Yabancı sermayenin yüzde 20’si de yani 100 milyar dolara yakını son 10 yılda doğrudan yabancı sermaye olarak giriş yaptı.
Yeni yatırımdan çok, özelleştirilen KİT’leri, yerli bankaları satın aldı ağırlık olarak. Onlar da 10 milyarca lira kar elde edip yurtdışına transfer ettiler. Emekçiler vahşice sömürüldü, üretti, birileri el koydu gitti!


OLMASI GEREKEN OLUYOR!

Ekonomist Hayri Kozanoğlu dikkat çekmişti. Hatırlatalım!
Forbes dergisinin, “100 en zengin Türk” anketine göre…
En zengin 100 kişi yılda 24,75 milyar lira yeni servet artışı yaşamış.
Geriye kalan 74 milyon 999 bin 900 kişi (Nüfusu 75 milyon kabul edersek) yıl boyunca didinmiş, alın teri dökmüş, iş kazasında sakat kalmış ya da can vermiş ama nafile.
Ancak 250 milyon dolar artırabilmiş.
Bu rakamı 100 ile çarpınca ancak en zengin yüz kişinin artışına (250 milyon TL x 100= 25 milyar) anca ulaşabiliyoruz. Ülkenin yüz zengini ülkenin tamamının 100 katı kadar servet artırdığına göre demek ki ülkenin 1 zengini bütün ülkeye bedel!
Forbes 100’deki 87 kişi bir biçimde gayrimenkul sektöründe iştigal ediyormuş (Konut fiyatları giderek şişerken, memleket inşaattan geçilmezken beklenmedik bir durum değil bu iştigal.)
Rakamsal bazda Forbes 100’ün servetine en büyük katkıyı 14,4 milyar lira ile bankacılık sektörü yapmış.
Bankacılık ve inşaat… Faiz ve rant alanı! Büyüdükçe büyüyor.
Besleyebilmek için daha çok üretmek lazım! Öyleyse daha çok taşeron… Daha az sendikalı işçi… Bir an önce istihdam bürolarından kiralanacak modern köle…
Sahi hükümet de öyle yapmıyor mu?

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et