27 Mayıs 2013 10:55

11 yıl sonra Kürt dili davası

11 yıl sonra Kürt dili davası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

 “Dünyanın her yerinde, eğer çocuklar eğitim
 dilini anlamıyorlarsa, eğitim sisteminin dışına itilirler.”
Tove Skutnabb-Kangas

Gülçiçek Günel Tekin ile Beşiktaş’ta, sözde şimdi kaldırılmış olan Devlet Güvenlik Mahkemesinin girişinde tanıştık. O ‘Dilimiz Varlığımız Dilimiz Kimliğimiz’, ben ise ‘12 Eylül Yargılanıyor’ adlı belgesel bir kitaptan dolayı yargılanıyorduk. Karar aşaması, Türkiye’nin siyasal gelgitleri sırasında görece iyi bir konjonktüre denk geldiği için ikimiz de beraat ettik.
1968 yılında FKF’nin İÜ İktisat Kulübü başkanı olduğum için ve de ANT ve Partizan dergileri yayın kurulunda yer aldığım için 12 Mart darbesi döneminde üç kez tutuklanarak yargılandım ve 20 yıl boyunca pasaport alamadım.
1991 yılında 10 yıldır süren Demokrat gazetesi davasında beraat ederek ve de Özal’ın kısmi reformları sayesinde bir pasaport sahibi oldum. Aynı yılın sonbaharında, ilk yurt dışına çıkışımın nedeni ise, Federal Almanya’nın eski başkentinde, bir eyalet parlamentosunda Schröder’in himayesinde düzenlenen “Kürt İnsan Hakları Konferansına” davetli olmamdı. 1991 seçimlerini sözde “demokratikleşme programları ile Demirel-İnönü ikilisi kazanmıştı. Avrupa’daki beklenti, artık Kürt sorununda da ciddi adımlar atılacağı doğrultusunda idi. Alman Sosyal Demokratları, aynı İspanya ve Portekiz süreçlerinde olduğu gibi, kendilerine yakın buldukları, Kemal Burkay önderliğindeki Kürdistan Sosyalist Partisinden yana ağırlık koyarak onları öne çıkarmak istiyorlardı. Konferansa davetli olmayan Kürdistan İşçi Partisi sempatizanları ise bundan dolayı eyalet parlamentosunun önünde protesto gösterileri yapıyordu.
1991 yılı Özal reformlarının önemli parçası ise General Evren’in çıkarmış olduğu “Birincil Resmi Dil Olmayan Anadilleri Yasaklama Yasasının” kaldırılması olmuştu. Bu sayede Kürtçe yayınlanan günlük Welat gazetesi hayatımızın bir parçası haline gelmişti. Ama daha sonra ne bedeller ödetme pahasına…
12 Eylül faşizminin en iğrenç uygulamalarından biri de, Kürt tutsakların Türkçe bilmeyen aile mensupları ile konuşmalarının engellenmesiydi. ‘Kamber Ateş Nasılsın?’ sözü bir simge haline gelmişti. Eski Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana, 12 Eylül yargılamaları sırasında Kürtçe savunma hakkı için en kararlı mücadele veren birkaç kişiden biriydi.
İngiliz Yazar Harold Pinter, ‘Dağ Dili’ adlı ünlü oyununu yazarak, ana dil trajedisini evrenselleştirdi.
1990 yılında Ankara’daki İHD Genel Kurulunda Vedat Aydın’ın ana dil hakkını kullanarak Kürtçe konuşma yapması, kimi İHD üyelerince bile dehşetle karşılanmış, salonu terk etmelerine neden olmuştu. Vedat Aydın ise Kongreden çıkarken, bir koridor oluşturan polisler tarafından, tercümesini yapan Avukat Okçuoğlu ile birlikte yaka paça tutuklanacaktı. Bir süre sonra serbest kaldı, ama kaçırılarak, işkence gördükten sonra hunharca katledildi. Ama onun bu sivil itaatsizlik eylemi 1991 de bu iğrenç ana dil yasağı kanununun kalkmasında etkili olan nedenlerden biri oldu. Onu minnetle anıyoruz.
‘90’lı yıllarda Dr. İsmail Beşikçi, ısrarla ana dil çabasının, özgürleşme sürecinin son derece hayati bir parçası olduğunun altını çizdi ve bu çabanın fiilen ikinci plana itilmesini haklı olarak eleştirdi.
1991 Bonn Konferansında insan hakları perspektifi açısından linguistik hakların önemini kafamda iyice netleştiren ise büyük bilim insanı Prof. Tove Skutnabb-Kangas’ın sunumu oldu. Daha o zaman onun makalelerini derleyip yayınlamak istedim. Mahkemeler ve bitmeyen mali sorunlar soluk aldırmadı ne yazık ki. Bir zamanlar Avesta yayınlarının bir şeyler yayınlayacağını duydum ama o da gerçekleşmedi ne yazık ki.
Kangas, linguistik hakların engellenmesinin, nasıl sömürgeciliğin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve sömürge insanı kimliğini nasıl belirlediğini çok iyi anlatır araştırmalarında. Sadece Kürtçe açısından değil, Avrupa’daki bölgesel dillerin engellenmesinin de nasıl asimilasyon ve ulus devlet modelinin ayrılmaz bir unsuru olduğunu da çok net görebilirsiniz. Kangas, Dr. Beşikçi gibi Kürtler açısından son derece önemli bir isimdir. Kangas 2005 ve 2012 yılında Türkiye’ye gelerek, son derece dolu sunumlarda bulundu. (Hapisliğim sırasında bizlere sunduğu manevi destek için de kendisine müteşekkirim)
Evet, Yargılanan Kitaplar dizisinde Ermeni Soykırımını ele alan ilk belgesel kitabından sonra, Gülçiçek Günel’in linguasid’i, yani dilkırımını konu alan incelemesini, ikinci ibret verici bir belge olarak yayınlanması anlamlı oldu.
İyi okumalar…

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa