Artık her sınav şaibeli sayılacak!
Fotoğraf: Envato
“Skandal”, “rezillik”, “kaos”, “Böyle bir rezalet görülmemiştir”... “şaibeyi” nitelemek için sözlüklerde sözcük bulma zorluğu çekilen olay ÖSYM’nin yaptığı Yükseköğretime Geçiş Sınavıdır. (YGS) Daha sınavdan önce, 17 sınav merkezinde sadece kız öğrencileri sınava sokmak için sınav disiplinine müdahale eden ÖSYM, bu müdahaleyi önce “Bilgisayar hata yapmış” gibi lise öğrencilerinin de inanmayacağı bir gerekçeyle açıklayan yetkililer, bu rezaleti, “Pozitif ayrımcılık yapmak istedik” gibi aptalca iddialarla geçiştirmeye çalıştılar.
Meğerse bu müdahale sonraki müdahalelerin de başlangıcıymış! Çünkü önce sınavda soruların yanıtlarının şifreli olduğu ortaya çıktı. Bunu önce inkar eden ÖSYM Başkanı Ali Demir sonra “şifreyi” kabul etti. Ancak, “Sehven şifre oluşmuş” diye açıklandı. Tabii, basına dağıtılan prototipin sınavdan üç gün önce hazırlandığının ortaya çıkması gibi “yan skandallara” ayrıca girmiyoruz bile. Ancak sadece sınava ilişkin değil sonuçlara ilişkin de ortalık toz duman! Pek çok öğrencinin puanlarının yanlış hesaplandığı, öğrenci itirazları üzerine ortaya çıktı. Bunlar “düzeltildi!” Ve iş öğrencilerin hiç yapmadıkları sorulardan puan aldıkları ya da hiç verilmemiş yanıtlara “Yanlış yanıt var” gerekçesiyle puanların düşürüldüğü ortaya çıktı. Ama ya düzeltilmeyenler ya da “yanlış hesaplama yapıldığı” için kaç öğrenciye fazla puan verilmiştir; bu daha bilinmiyor. Ancak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iddiasına göre polis bazı kişilerin “bir yere yerleştirilmesi” için mailler alınıp verildiği belgesini (*) ele geçirmiş! Bu durum ise “kişiye özel sınav kitapçığı” hazırlayan ve “kişiye özel cevap anahtarı” düzenleyen ve bunu şifreye bağlayan ÖSYM’nin tüm uygulamasını iyice şaibeli hale getirmektedir. Çünkü uygulamanın kendisi, “Kişiye özel bir başarı ya da başarısızlığı ayarlama” imkanını da vermektedir. Hele bilgisayarlara müdahale edildiği sınavın her aşamasında ortaya çıkan bir ÖSYM’nin düzenlediği sınav bütünüyle inandırıcılığı yitmiş bir sınavdır. Bu durumda;
1- Bu sınavın sonuçları tümüyle iptal edilmelidir,
2- Mevcut kadrosuyla ÖSYM artık bu tür sınavları yapan bir kurum olmamalıdır. En azından mevcut “yetkili kadroların” dağıtılması ve hükümetin ve YÖK’ün atamadığı bir kadrodan oluşan bir yönetim örgütlenmesi az çok güven duyulacak bir ÖSYM için zorunluluktur. Çünkü Polis Koleji sınavlarında bazı kişilere soruların önceden verilmesi skandalından beri, ÖSYM merkezli sınav skandallarının ardı arkası kesilmemektedir. KPSS’deki sonucu alınmayan “organize kopya çetesi” ortaya çıkarılmadığı gibi, bu sınavda organize kopya çekme işine bulaşması kuvvetle muhtemel kişilerin devlet kadrolarına atamaları da yapılmıştır. ÖSYM’de AKP- Cemaat kadrolaşması olduğuna dair kuvvetli şüpheler vardır ve en azından kamuoyu, olup bitenlerden dolayı böyle bir kadrolaşmadan şüphe etmektedir. Bu gerçek atlanarak aranacak her çözüm eskisinden de beter sonuçlar doğuracaktır. Ya da sadece Ali Demir ya da onunla birlikte birkaç kişinin daha görevden alınıp yerlerine onları aratmayacak “elemanların atanması” sorunu çözmeyeceği gibi çürümeyi artıracak, güvensizliği derinleştirecektir.
Önceki gün ÖSYM’nin, Ankara İdare Mahkemesine verdiği savunmada “Sınavda şifre vardır ama sehven olmuştur” kabulünden bile vazgeçtiği, “Sınavda şifre yok” dediği ve ilk açıkladığı ‘şifre yok’ tezine geri döndüğü anlaşılmıştır. Ve artık bu, ÖSYM’nin her gün yenisi ortaya çıkan skandallarına bir tüy dikmiştir!
Anketlerde halkın yüzde 72’sinin ÖSYM’ye artık inanmadığı ortaya çıkmıştır. Büyük bir soğukkanlılıkla ÖSYM’nin skandallarını izleyen ve verdiği yanıtlarından “tatmin olmakla” kalmayıp Ali Demir ve ekibine “güven” ifade eden AKP Hükümeti ve YÖK de bu güvensizliğin hedefidir.
Hükümet ve YÖK’ün müdahalesi olmadan oluşturulacak yeni bir kurum ya da bu koşulla ÖSYM’nin yeniden örgütlenmesi olmadan yapılacak her yeni sınav, yaşanan skandalların şaibesini taşıyacaktır.
(*) Kılıçdaroğlu’nun açıklaması arkasından savcılığın pazartesi günü yapacağı açıklamayı ertelemesi de ayrıca manidardır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00