05 Haziran 2013 05:23

Tayyiban rejimi iç savaş istiyor

Tayyiban rejimi iç savaş istiyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Olabilir mi?..
Soru, temkini elden bırakmamak adına…
Hâlâ...sı da şundan:
Geçen Haftaki “TOMO’krat Recep” (29 Mayıs 2013) başlıklı yazıda…
AKP İktidarının polise, İnsansız Hava Aracı’ndan sonra…
Şimdi de tank gibi ağır silahlar edinmesine kapı açmasına dikkat çekerek…
“Bu TOMA’kratik harekat nereye?..” diye sormuş ve…
“Hayır, gören de…
Kanlı mı, kansız mı, diyen Hoca’nın talebesinin (iç) savaş rejimini yedekliyor sanacak…” demiştim.
31 Mayıs- 1 Haziran süreci, adeta (iç)i parantezin dışına taşıdı… İç savaş görüntüleri ortaya çıktı.
Halkın AKP diktasına karşı birikmiş öfkesi hesapsız kitapsız Taksim’de patlayınca…
Ankara ve İzmir’in ardından Türkiye’ye yayılınca…   
“Rüyamda görsem inanmam” anları yaşanmaya başladı:
Taksim ‘Tahrir’ oldu… Ankara ve İzmir, “biz de…” diye, sokağa döküldü…
Vaziyet bu minval üzerinde seyrederken…
“Sağ duyu”… Burjuva demokratik teamül, iktidardan alttan alma reveransı bekledi…
Arınç denedi…
Cumhurbaşkanı “mesaj alındı” dedi…
“Demokrasi seçimden ibaret değil”i bile hatırladı…
Topbaş gitti geldiyse de… Hizaya girdim, havasına büründü… Ama…
RT Erdoğan, tahrike devam etti:
- ‘Kişi içki içiyorsa alkoliktir, bana oy verenler alkolik sınıfına girmez’
- Twitter denilen bir bela var. Yalanın daniskası burada, sosyal medya denen şey bana göre toplumun baş belasıdır.
- ‘Bir anne, baba kızının birinin kucağında oturmasını ister mi?​’
- ‘Bir hedefim daha var: AKM’yi yıkmak! Öbür tarafa da cami yapmak’
- ‘Taksim’i üç beş çapulcuya bırakmayacağız.’ (Teke tek, 2 Haziran 2013)
48 vilayette milyonlarca yurttaşın “istifa” diye çağırdığı bir adam kitlelerin nasırına basmaktaki ısrarı nasıl açıklanır!?
Örgütsüz toplumsal muhalefete prematüre doğum yaptırmak arzusunu da…
Gül’den Cemaat’e… İktidar ortaklarıyla kozunu paylaşmayı da kapsayan bir savaş istiyor… Sanki…
Erdoğan’ın muhterisliği… Ya da psikiyatrinin açıklayabileceği ruh halini öne sürenlere ise…
Hitler’i hâlâ bir kaçıktanibaret sayanlar olduğunu hatırlatırım… Ki..
Ayrıca Erdoğan’ın tipik diktatör haleti ruhiyesini sergilediği bile söylenebilir.
Misal.
- “Tayyip Erdoğan diktatörmüş. Yani bu millete hizmetkar olan insana diktatör yakıştırmasını yapıyorlar buna ben diyecek bir şey bulamıyorum. Benim 81 vilayette 76 milyon vatandaşıma hizmet etmekten başka bugüne kadar hiçbir derdim olmamıştır.” (Teke tek, 2 Haziran 2013)
Yapacağı çocuktan, yiyip içmesine kadar…. Her şeyini dert edinerek bi’ nevi Türkiye’ye babalık etiğini düşünüyor… Başbakan…
Ve bana… Sonu benzemesin Elenor Çavuşesku’yu hatırlatıyor… 25 Aralık 1989’da… İdam mangasına “Ben sizin annenizim” diye serzenişte bulunan…
Bana bu muamele reva mı, diye şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla tetiği çekenlere bakan Çavuşesku’yu…

HABER, NAMUSUMUZ İSE…

12 Eylül Darbesi günleri gibi…
Nerdeyse kulağımızı dayayıp BBC’nin cızırtılı sesine, memleketten havadiskovalayacağız…
Çünkü…
Yandaş ve yanaşma… Rehine Medya gözünün önündekini görmüyor…
Görülmesini istemiyor…
Malûm… Medyanın sermaye yapısı… İktidar-medya patronajı arasındaki biat ilişkisi…
Bir de.. Hani, Nazım’ın dediği gibi…
Dilim varmıyor ama… Meslektaşlarımızın meslek haysiyet ve ilkelerine sahip çıkmadaki ürkekliği…
Örgüt… Sendika olmadan editoryal bağımsızlık da…
Basın özgürlüğü de olmaz… Meselesine girmeyeceğim… Şimdi, burada…
Sadece… Sahiden yakındığınız gibi utanıyorsanız, insanların yüzüne bakmaktan…
Patronlarınız rehine kalsa da siz özgürleşme yolunda adım atabilirsiniz…
Hayır, işten atılmadan… Siyaset icabı değil, meslek ilkelerine sahip çıkarak…
İşinize de gazeteciliğe de sahip çıkabilirsiniz…
Bilirim, siz de bilirsiniz ziyadesiyle… Ve didaktik tavsiyelerden hoşlanmazsınız… Müdür ya da patron gibi imtiyazlılar hariç…
O familyadan değilim… Ama… Hatırlatacağım… Meslek namusu: Halkın haber alma hakkı adına…


Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi der ki:

* Gazetecinin sorumluluğu: Gazeteci, basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde kullanır. Bu amaçla her türlü sansür ve otosansürle mücadele etmeli, halkı da bu yönde bilgilendirmelidir. Gazetecinin halka karşı sorumluluğu, başta işverenine ve kamu otoritelerine karşı olmak üzere, öteki tüm sorumluluklardan önce gelir. Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari mal ve hizmetten farklı olarak toplumsal bir nitelik taşır.
Gazeteci, ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu üstlenir ve paylaşır. Gazetecinin özgürlüğünün içeriğini ve sınırlarını, öncelikle sorumlulukları ile meslek ilkeleri belirler.
D. Gazetecinin hakları:
* Gazeteci, inanmadığı bir görüşü savunmaya veya meslek ilkelerine aykırı bir iş yapmaya zorlanamaz.(3. Madde)
İşte böyle arkadaşlar…
Mazeret aramayı bırakın…
Patronları ya da şef ve müdürleri işaret etmeyin…
Biz sizin tavrınızı merak ediyoruz… Okur/izleyici olarak…
Bi’ düşünün… ve davranın, derim.
Selam eder gözlerinizden öperim…


Satır altından notlar...

YES-YENİ TÜRKİYE

Toplumsal hegemonyasıyla devleti kuşatan…
Aşağıdan yukarı iktidara yürüyen…
Yukarıdan aşağıya toplumu/devleti yeniden dizayn etme hedefiyle hareket eden İslamikneo liberalizm…
“Askeri vesayet rejimi”ni kontrolüne alınca…
AKP “Yeni Türkiye”yi ilan etti… Epeydir.
31 Mayıs’ta Taksim’i zapt edenler ise bi’ durun yahu demekle kalmadı…
Halk tarih sahnesine fırladı…
Sokağı…
Sokaktaki kendini… Gücünü keşfetti… Keşfediyor...
Her şey gaz bulutu altında...
Lakin şu sade gerçek herkes için çok net:
Hava döndü…
İşçiden esmese de yel… Henüz.
Bu memlekette hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…
Çünkü Yepyeni Türkiye’nin kapısı açıldı…
Yes! Yeni Türkiye!

AKP’DEN‘ÖBÜR TARAFA EFT’ KOLAYLIĞI

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, AKP’nin inanç anlayışını özetlemiş: “Öyle kolay bir inançtan geliyoruz ki başını eğmiş bir yetimin başını okşadığın zaman öbür tarafa EFT yapmış oluyorsun.” (habertürk.com, 30 Mayıs 2013)


YÜZDE 50 TEHDİDİ

Başbakan, Fas’a uçmadan ettiği laf dikkat çekiciydi:
“Şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50’si var. Biz onlara ‘aman sabırlı olun sakın bu oyunlara gelmeyin’ diyoruz.”
Dese de… Sanki esas mesaj şu: Kafamı attırmayın salarım yüzde 50’yi üstünüze…
Bu net zannımca da… “Yüzde 50”ye ne yan gelip yatmayın… Hazırlanın cihada... demiş, olabilir mi!
Eğer böyleyse Melih Gökçek, hazırlıkları tamamlamış gibi… “Sizi bir kaşı suda boğarız” (1 Haziran 2013, tweet) dediğine göre…


CEMAAT ELİNİ OVUŞTURUYOR…

Halk sokağa döküldü ya… Fethullahçılar tepkilerden nasibini almamak için azami gayret gösteriyor gibi…
Gülen’in AKP ile arasına mesafe koyarken dolaylı tavsiyelerde bulunması (bkz. Herkül.org, 2 Mayıs 2013 açıklaması)…
Zaman’ın AA aboneliğin iptalinin, iktidar medyasına tepkinin artmasına denk gelmesi tesadüfü…
Hissiyat ve gözlemim o ki sokağı tepkisi bizi görmeden savuşsun çabasındalar…
Tabii bi’ de… Halktan şamar yiyen Edoğan’ın kendilerine mecbur kalarak kapılarını çalmasını bekliyorlar…


HALK İLE HAYAT VARMIŞ!

İyi ki…
Kritik dönemler sadece insanları test etmez. Kurumları da imtihana sokar… Kavlince.
Ve ‘Gezi’ medyada Taksimât yaptı…
Misal.
CNN Türk’ü Penguenler’i özledikçe…
NTV’yi ağız tadı keşfi için izleyeceğiz… Artık.
Çoğumuzun evine bu vesileyle giren…
Halk TV ve Hayat TV’yi ise ‘o günler’in hatırası olarak hep anacağız…
 

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa