Gezi Parkı'ndan barışa yol gider mi?
Gezi olayları ya da Gezi direnişi diye özetlenen ve Türkiye’de birçok ilkleri yaşatan bir süreci yaşamaktayız. Öyle bir süreç ki sadece Türkiye’de değil neredeyse tüm dünyada epey yankı uyandırmış ve Brezilya’da “Artık aşk bitti, burası Türkiye” diyen yığınlara esin kaynağı olmuştur. Şimdi, çözüm ve barış süreci ile Gezi sürecinin nerede ve nasıl kesişeceğini tartışma zamanıdır bence.
Öncelikle altı çizilmesi gereken birkaç noktayı vurgulamak isterim: 1. Gezi direnişi ve akabinde gelişen ve genişleyen süreç Türkiye gibi korku ve yalan imparatorluğunda korku duvarının aşılması ve yalanların deşifre edilmesi anlamında bir kırılma noktası olmuştur,
2. Dayatmalara, özel hayatın sınırlanmasına, güçlünün hukukuna, çoğunluğun diktasına ve otoriter tek-adamlığa karşı duran esprili, dayanışmacı, akılcı bir gençlik kesiminin var olduğu ortaya çıkmıştır, 3. Siyasi iktidar Fırat’ın batısında ilk kez ciddi ve kararlı bir dirençle karşılaşmış ve günlük deyimle söylersek “havası sönmüştür”, 4. Kendinden olmayan herkese düşman olan ve demagoji ve terörle varlığını sürdüren faşizm görünür hale gelmiştir,
5. Çözüm ve barış sürecinde olduğu gibi bu süreçte de ileri sürülen somut ve açık talepleri karşılamaya yönelik demokratik adımların atılması yerine oyalama, aşağılama, ayrıştırma ve düşmanlaştırma yolu tercih edilmiştir.
Taksim Dayanışmasının epey masum sayılabilecek talepleri karşısında bocalayan siyasal iktidar göstermelik adımlarla kandırma yoluna gitmeyi tercih etmiş bunun sonuçsuz kalması üzerine tüm gücüyle saldırma ve yok etmeyi amaçlamıştır. Onlarca yaralıya, ağır yaralıya, kör edilenlere ve doğrudan hedef alıp öldürme vakalarına rağmen şiddeti ve halkların düşmanlaştırılmasını yücelten açıklamalar yapılmıştır. Basınçlı su, çeşitli gazları içeren bombalar, cop ve kalaslar yetmezmiş gibi elinde bıçaklarla “gösterici avına” çıkarılan çeteler devreye konulmuştur. Boyalı basının bunları ört-bas etme girişimleri mide bulandıracak hale gelmişken gerçekleri açıklayan ulusal ve uluslararası basın ve yayın kuruluşları düşman ilan edilmiştir.
Gezi sürecinde siyasi düşüncesi, inancı ve etnik kökeni farklı kesimler hayatlarının sınırlandırılmasına, baskı ve zorbalığa dur demiştir. Dış basıncın tahammül sınırlarını aştığı noktada iç basınç artmaya başlamış ve içinde bulunduğu kabı patlatmıştır kısacası. Yalanlarla, zorbalıkla, oyalama ve ayak sürçmeyle bir noktaya kadar gidilebilirdi ancak. Nitekim öyle oldu: 12 Eylül askeri faşist darbesinin Anayasası ile tek-tipleştirilmeye çalışılan, tüm kazanımları bir bir budanan, farklılıkları zenginlik diye kabul edilmeyen, barış ve çözüm sürecinin ruhuna ters düşen adımlarla emekçi halklar için cehenneme çevrilen bir atmosferde yaşamaya zorlanan, sürekli olarak biat etmeleri istenen toplumsal kesimlerin bir isyanını yaşamaktayız.
Gezi direnişine destek sunan tüm kişi ve örgütler düşman edilmiş ve hedef gösterilmiş durumdadır. Bir devlet faşizmi durumu ortaya çıkmıştır. Devlet faşizmi kitle desteği bulmak uğruna tüm olanaklarını seferber etmiş ve ülkeyi yangın yerine çevirmeyi göze almıştır. Korkuların merkezinde Gezi direnişiyle; Emek Hareketi ve Kürt Özgürlük Hareketinin kesişme olasılığı yer almaktadır. Bu sebeple her türlü çarpıtma, değersizleştirme, ayrıştırma, tehdit ve şantaj yolu denenmektedir. Bu konuda kısmi bir başarı sağlandığı söylenebilir. Ne yazık ki kara propaganda ve aşırı şiddet yoluyla kafa karışıklığı yaratılarak büyük buluşmalar şimdilik önlenmiştir. Unutulmamalıdır ki büyük buluşma olmadan demokratik adımların attırılması olası değildir. Değişim ve dönüşüme, Gezi Parkı’ndan barışa giden yola ancak tüm “çapulcuların” sorun ve çözüm ortaklığıyla kavuşabiliriz. Yakın gelecekte yapılacak olan seçimlerden önce demokratikleşme adımlarının atılmasını ancak ortaklaşarak sağlayabiliriz.
GÜNÜNYAZILARI
EVRENSEL'İNMANŞETİ
Ekmek ve hürriyet kavgası!
Antep’teki işçi eylemlerine yönelik yasaklar, Türkiye’nin bir süredir sıklıkla gündemine gelen hukuki ve siyasal baskıların neyi amaçladığını da daha net gösterdi. Kayyımlar, soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar, Saray’a verilen olağanüstü yetkiler, basına ve gazetecilere yönelik baskılar, halkın üstüne çöken ekonomi programına ve tek adam yönetiminin siyasal baskılarına karşı yükselen itirazı bastırmak için…
Evrensel'i Takip Et