YGS’de itiraflar
Fotoğraf: Envato
YGS yetkilileri ve savcılık ne kadar “şifre yok” derse desin, “sınavda şifre olduğu” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından açıklandı. Üstelik Cumhurbaşkanı, şifrenin öyle “sehven” filan da konmadığını, Doğu ve Güneydoğu’daki sınavlarda toplu yanıtlar verilmesini önlemek için her kişiye ayrı soru kitapçığı hazırlandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı; YGS skandalı ile ilgili soruya; “Evet, süreçten ben de rahatsızım ama dere geçerken at değiştirilmez. Olaylar bu hale gelmemeliydi. Güneydoğu ve Doğu’daki sınavlarda toplu yanıt verilmesini önlemek için şifre konmuş. Ama işler iyice karışık hale geldi.” diyor.
Bu açıklamada, Ali Demir’in görevden alınacağı iması var ama bu saatten sonra asıl önemli olan, “şifre”ye dair “itiraf mahiyetindeki gerekçeler”dir.
Herhalde Cumhurbaşkanın Gül’ün “benim tahminin” dediği gerekçeleri en üst düzey yetkililerin cumhurbaşkanına verdiği bilgilerdir. Ve Gül, bu açıklamasıyla, sınav skandalına son derece önemli bir boyut eklemiştir.
Bu açıklamadan şu üç sonucu hemen çıkarabiliriz:
1-) ÖSYM ve savcılığın “sınavda şifre yok” iddiası, Cumhurbaşkanı tarafından çok açık bir dille yalanlanmıştır.
2-) ÖSYM’nin, daha önce kamuoyu karşısında “şifrenin varlığını” reddedemeyince “şifre kasten konmamıştır”, “sehven şifre vardır” biçimindeki açıklamaları da cumhurbaşkanı tarafından gerekçe de göstererek yalanlanmış, şifrenin bilerek, “bölgedeki sınav merkezlerinde toptan yanıt vermesini önlemek için” konduğu ortaya çıkmıştır!
3-) Bölgedeki sınav gözetmenleri, bırakalım gözetmenleri, sınava giren öğrencilerin tümü de “kopyacı”, ilan edilerek; ayrımcılık yapılmış; bu bölgede görev alan binlerce sınav gözetmenini ve sınava girenlerin böyle bir “toplu kopyayı” doğru ve meşru kabul edileceği sorulara topyekûn yanıt verilmesinin açığa çıkmayacağı var sayılmıştır.
Cumhurbaşkanı Gül’ün bu açıklamasından sonra YGS skandalının şimdi bir başka boyutu daha ortaya çıkmış, birçok uzmanın sadece, her kişiye ayrı soru kitapçığı hazırlanmasının pedagojik bakımdan sınavın iptal gerekçesi saymasına, şimdi “ayrımcı”, “ırkçı faşist” zihniyet boyutu da eklenmiştir.
Cumhurbaşkanı Gül’e bilgi veren yetkililerin, ortaya çıkan vahim tablodan sonra “suçlarını hafifletmek için” cumhurbaşkanına, “bölgede toplu kopya çekilmesini önlemek için şifre koyduk” demiş olma ihtimali akla gelse de, bugüne kadarki “şifre var yok”, “şunun için kondu bunun için konmuş olabilir” açıklamaları içinde en akla yakını, Cumhurbaşkanının açıklamasıdır. Hele bu ülkede, “siyasi istikrar” için konduğu öne sürülen, her aklı başında kişinin, kurumun; “inanılmaz”, “bu kadarı da olmaz” dediği “yüzde 10 barajının” da sonunda, Kürtlerin meclise girmesinin önlenmesiyle bağlantılı olduğunun ortaya çıktığı dikkate alındığında, YGS’de şifrenin Kürtlerle bağlantılı konmuş olması da son derece inandırıcıdır. Dahası bu açıklama, üç beş yakın çevreyi bir yerlere yerleştirmekten de (*) öte daha tehlikeli amaçlarla konduğunu söylemektedir.
Elbette buradaki ayrımcılık, bu ayrımcılığın eğitim sisteminin en tepesinden uygulamaya sokulduğu dikkate alındığında, Kürtlere karşı açılan ve camiler ve tarikatlar dahil bütün güçlerini bu savaşın bir unsuru olarak kullanılacağının ilan edildiği bir zamanda “şifre”nin siyasi iktidar, emniyet ve istihbarat güçlerinin haberi olmadan uygulanamayacağı da ortadadır.
Dolayısıyla bugün artık “şifre”nin olup olmadığı tartışması bitmiş; ÖSYM Başkanı Ali Demir ve ekibinin istifasıyla da görevden alınması işin ikincil, üçüncül önemde konusu haline gelmiştir. Ve iş ÖSYM ve YÖK’ü de aşarak siyasi iktidarı da içine çekmiştir. Çünkü AKP Hükümeti’nin yanıt vermesi gereken bir skandala dönüşmüştür.
Bütün soruların hedefi artık Başbakan Tayyip Erdoğan’dır!
(*) Kaldı ki, ÖSYM ve arkasındakiler, Kürtlerin toplu kopya çekmesini önlemek gerekçesi etrafında birleşmiş olabilir ama bundan “kişiye özel soru kitapçığına” uygun cevap anahtarı servisi yapmadıkları anlamı çıkmaz. Dahası şimdi artık,“Yanlış hesaplamaların da bölgedeki bilerek ve yaygın biçimde yapılmış yanlış hesaplamaların üstünü örtmek için kullanılmış olması” sorusunu da gündeme getirmez mi?
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00