Metin Göktepe de forumlarda
Başbakan Erdoğan’ın polis gücünü kullanarak ve yargıyı yönlendirerek bastırmaya çalıştığı Gezi Parkı direnişi, forum ve yürüyüşlerle biçim değiştirerek sürüyor. ‘Gezi Parkı ruhu’nu kentlerdeki parklara taşıyarak yaygınlaştırma tutumu, bu tepkinin sosyal zemininin ne kadar canlı olduğunu da gösteriyor.
Forumlardaki tartışmalar, Türkiye’deki demokrasi ihtiyacının ne kadar yaygın bir özellik taşıdığının ve özgürlüklerin, yaşam biçiminin, çevrenin savunulmasında korku duvarının küçümsenmeyecek ölçüde aşıldığınında bir göstergesi. Polisin üç haftalık “kahramanlık destanı”nın bilançosu: 4 ölü, 59’u ağır 7 bin 836 yaralı, 11 kişi gözünü kaybetti.
Ülkenin batısındaki illerde sokakla belki ilk kez bu kadar yaygın olarak tanışan kalabalıklar, eylem içinde kazandıkları öz güvenin de etkisiyle, baskıya ve kendilerine ödettirilen bedele rağmen, tepkilerini farklı araçlarla canlı tutmaya çalışıyor.
Kadıköy’deki Yoğurtçu Parkı, Beşiktaş’taki Abbasağa Parkı İstanbul’daki forumların en canlı geçtiği parklar. İstanbul’un başka yerlerinde ve Türkiye’nin diğer kentlerinde de “parklar kardeştir” şiarıyla bu forumlar devam ediyor.
Ankara’da Ethem Sarısülük’ü herkesin gözü önünde öldüren polisin “meşru müdafaa” gerekçesiyle mahkeme tarafından serbest bırakılmasının ardından önceki akşam Kadıköy’de 30 bini aşkın kişinin bu kararı yürüyüşle protesto etmesinde, bu forumların hareketi canlı tutmasının etkisi yadsınamaz.
Kadıköy’de bu yürüyüşün olduğu saatlerde ben de Eyüp’teki Hz. Halit Parkı Forumu’na katılmıştım. 15-20 kişi civarındaydık. “Acaba Alibeyköy’de mi devam etsek” düşüncesi de tartışılırken, bir katılımcı şu anlamlı konuşmayı yaptı: “Bu benim içime sinmiyor. Burasının bizim için sembolik bir değeri de var. Metin Göktepe’nin cansız bedeni düştü bu parka. Aslında bizim için burası Metin Göktepe Parkı. Bu yüzden buradan hemen vazgeçmemek gerekir.”
Bu konuşma yapılırken yaklaşık aynı saatlerde sevgili meslektaşım Musa Ağacık da, Abbasağa Parkı’nda bir konuşma yaparak, “Biz Metin Göktepe olayında ciddi bir mücadele yürüterek, onu öldüren polislerin yargılanıp ceza almasını sağlamayı başardık” demiş ve Ethem Sarısülük olayında da ısrarlı bir mücadele yürütülmesi halinde bunun başarılabileceğini söylemiş.
Polis terörü, demokrasi talebinin bastırılması için bu kadar yoğun bir biçimde devreye sürülürken, bu konudaki deneyimler de güncelleniyor, aktarılıyor.
Forumları değerlendirirken şunu da çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki, özünde bir demokrasi okulu olan bu forumların kaynağında, Türkiye’deki 200 yıllık aydınlanma ve modernleşme serüveninin birikimi var. Bu hareketin bugün bir isyan olarak açığa çıkmasında kuşkusuz 11 yıllık tek partili AKP iktidarı döneminin uygulamaları belirleyicidir, ama onun düşünsel zemininin tarihsel dayanaklarını ise modernleşme tarihimizin başlangıcına, hatta daha öncesine kadar götürebiliriz.
Forumlarda süren tartışmalarda kendisini, AKP’ye oy vermiş olan kesimlerin karşısına, koymama ve bu kesimleri kazanmayı hedefleme tutumu son derece değerlidir. Forumlarda son iki günün değerlendirmeleri içinde, sosyal medyada AKP’ye oy vermiş olan kesimleri rencide edecek söylemlerden uzak durulması uyarılarının sıkça yapıldığını da aktaralım. Bu açıdan forumlarla sosyal medya arasında diyalektik diyebileceğimiz bir bağ var. Bu forumlar sosyal paylaşım sitelerinden besleniyor ve onlar aracılığıyla iletişim kuruyor, diğer yandan da beslendiği bu sosyal medyayı dönüştürmeye yönelik bir çaba içine de giriyor. Yani birbirini besleyen ve dönüştüren karşılıklı bir etki.
Sosyal hareket ile sosyal medyanın siyaset ile kurduğu ilişki de son derece dinamik ve hızlı.
Bu yazı yazılırken Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında “Gezi Parkı” sürecine değinerek, “Ne platformu olursan ol, ayaklar ne zaman baş oldu?” diyordu.
Twitter’da yanıt gecikmedi. Bu yazıyı, Ayça Söylemez’in, Erdoğan’a yanıt olarak geçtiği tweetle noktalayalım: Hepimiz ayak takımıyız!
EVRENSEL'İNMANŞETİ
Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi
600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.
Evrensel'i Takip Et