Zurnadan ney sesi çıkarmak ve süreç

Başlıktaki konuların birbiriyle ne ilgisi var demeyin, bence epey ilintili konular. Bunu işlemeye çalışayım bu yazıda. İşlediği ve kararlılıkla sürdürüleceği iddia edilen bir süreci yaşıyoruz. Üzerinde anlaşılan ilkelere ve bu ilkelerin hayata geçirilmesi yönünde basınç oluşturan bir iradeye rağmen süreç bir türlü demokratik yönelime evrilmiyor, aksine otoriter ve baskıcı bir nitelik kazanıyor. Korku ve yalan imparatorluğunu ebedi kılma ve buna yönelik muhalefeti ne pahasına olursa olsun ezme gibi “klasikleşmiş” Devlet Zihniyeti hâlâ egemen ne yazık ki.
Hükümet yetkilileri zurnadan ney sesi çıkarmaya uğraşırken kimi kesimler merak ve heyecanla bunun gerçekleşmesini beklemenin doğru olduğunu salık vermektedir. Kimi kesimler ise durumu şüpheyle karşılamakla birlikte ‘dur bakalım ne olacak’ havasındadır. İktidarın zehirli meyvelerinden beslenen kesimler ise zurnadan kesinlikle ney sesi çıkarılacağını ve bunun aksini savunanların işbirlikçi, hain, aptal, geri zekalı, kandırılmış ve satılmış olduğunu ısrarla dile getirmektedir. Bunlar yaşanırken hükümet “torba yasa” yöntemiyle özgürlüklerimizi kısıtlayan, kazanımlarımızı budayan, kadrolaşmayı azamileştiren ve otoriter bir rejime dayanak oluşturan düzenlemelerle kurumlaşan bir yaklaşım sergilemektedir.
Taksim/Gezi Direnişine yönelik yaklaşım ve uygulamalar, Lice’de karakol yapımına karşı protesto eylemi yapan sivillere yönelik katliam girişimi ve sonrasında sergilenen resmi tavır, çeşitli illerde “Hükümet adım at” eylemlerine yönelik şiddet ve karalama girişimleri, 2 Temmuz öncesinde “benim Alevi kardeşlerim” söylemine uygun göstermelik “Alevi Açılımı”, balkon ya da penceresinden tencere-tava çalan yurttaşlara kesilen para cezaları, Akil İnsanlar toplantısında sarf edilen sözler bir araya getirildiğinde oynanan büyük oyunu ve sergilenen “zurnadan ney sesi çıkarma” adlı tiyatroyu daha da görünür kılmaktadır.
İki gün önce Sivas’ta 20 yıl önce 8 saat süren ve göz göre göre yapılan yakma ‘eylem’inde yanarak ya da dumandan zehirlenerek hakka yürüyen Canları anma etkinliği vardı. Sivas Madımak Oteli önünde ve çeşitli il ve ilçelerde anma etkinlikleri yapılarak Alevilerin talepleri bir kez daha dile getirildi ve katliamın sorumlularının ortaya çıkarılması istendi. Burada da başlıkta verilen “zurnadan ney sesi çıkarma” hüneri sergileyen bir resmi tavır görüyoruz: Muhalif partilerin başkanları üzerinden Alevileri yuhalatmak, Aleviler hakkında ölüm fermanı vermiş bir Şeyhülislamı yüceltmek, uzmanların ve halkın karşı çıkmasına rağmen İstanbul’da yapılması planlanan köprüye Alevi katliamıyla anılan bir padişahın adını vermek ve bunun bizzat Cumhurbaşkanı tarafından ilan etmek, Alevilere ait evlerini işaretleme girişimlerine sadece bakma işe yetinmek, Alevilere ait kutsal mekanların toplumsal muhalefete rağmen planlanmış baraj projelerine kurban etmek ve daha verilecek birçok örnekle gösterilebilecek yaklaşımlar/söylemler ortada iken ‘Alevi Açılımı’ndan söz etmek sanırım açıkça dalga geçmekten öte bir anlam taşımamaktadır.
Durum yeterince açıktır. Hükümetin icraatları ve söylemleri de çok nettir. Buna karşılık talepler de çok açık ve nettir. Yapılması gerekenler daha önce dile getirildi ve getirilmeye devam ediliyor: Zihniyet değişikliği sağlamak, ötekileştirmeye son vermek, barış dili oluşturmak ve bu dile uygun davranış sergilemek, Demokratik açılımları bir an önce hayata geçirmek, oyalama ve kandırmacalara son vermek, kendisine oy veren kitleyi toplumsal muhalefete karşı kullanma gibi çok tehlikeli oyunlara son vermek, ‘milli irade’ gibi bir kavramla halkın iradesini bölme ve ötekileştirme girişimlerini acilen durdurmak. Ezilenler ve ötekileştirilenler son dönemde sorunu ve çözümü ortaklaşma konusunda dev bir adım atmıştır. Bunu kalıcı kılma ve ileriye taşıma sorumluluğu vardır. 

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et