Ana dilde eğitim meselesi (4)

Kirvem,
Bir müddetten beri “uzayıp giden tren yolları” misali “anadilde eğitim”le ilgili ha babam de babam laflayıp, bunun önemine kendimce değinirken, öte taraftan da milletimizin yüce meclisinin çatısı altında hayli zamandan beri hazırlık çalışmaları sürdürülen ve tam da şu sıralar görücüye çıkacağını umut ettiğimiz yeni anayasamızda, bu konunun, yani anadilleri Kürtçeyle eğitimden yana direten Kürtlerin bu baptaki isteklerinin, ülkemizin “milli bütünlüğünü” neden ve niçin bozacağını aklım sıra çözmeye çalışıyorum ama, beceremiyorum!
Tamam! Özümün aklı ezelden beri zaten “nakız”, zekâ seviyem de “ahmak”lık sınırını teğet geçtiği için, ben bu “mesele”nin, neden içinden çıkılmaz bir meseleye dönüştüğünü anlamıyorum; peki “Türkçe dışında anadilde eğitim yapılamaz!” deyip, bu “ferman”ı buyuranların derdi, endişesi acaba ne?
Yani memleket sathında Türkçe dışında anadilde eğitim yapılırsa, buna anayasal düzeyde imkân tanınırsa, henüz neyin nesi, kimin fesi olduğuna zaten bunca yıldan beri bir türlü karar veremediğimiz, şu aslı astarı tümüyle meçhul, ne idüğü belirsiz milli birlik ve bütünlüğümüzü gerçekten de şıpın işi anında kaybedeceksek, eh o zaman vay halimize!
Üstelik kafamızın tası attığında sabahın seher vaktinde bismillah deyip, akşam yatsı namazını Şam’da kılacak kadar elhamdülillah güçlüyken, üstelik şu sıralar gerek Suriye’de, gerekse Mısır’daki gidişata dur demeyen,  buna yanaşmayıp kofti sebeplerle yan çizen, başta Dünya Jandarma Çavuşu olmak üzere tüm Birleşmiş Milletler camiasına “posta” okumakla kalmayıp, ayrıca, bu “düzen”in değişmesini dillendirip, dahası da “adalet”ten, insan haklarından, demokrasiden bahsedip, öte taraftan kendi “vatandaş”larının bir kısmı kendi dilimizde eğitim yapmak istiyoruz deyince bunu bölücülük, milli bütünlüğe çomak sokma babında değerlendirip vaveyla koparmak niye?
Lozan’da, başta ekonomik anlamda ümüğümüzü sıkan kapitülasyon belasının yanı sıra, keza birçok konularda direnip, diğer taraftan yabancıların, eh bu arada sayıları giderek azalan “azınlık”ların kendi anadillerinde eğitim yapmalarını,“milli birlik ve bütünlük” açısından “sakıncalı” bulmayan, en azından bunu kabullenen ecdatlarının ardından, bugün onların torun ve torbaları olarak, Türkçenin dışında “anadilde eğitim”den yana iki lakırdı edildiğinde duydukları bu “telaş”, bizatihi “Büyük Türkiye!” diye sabah-akşam dillendirilip, dünya ahvalinde yaratılmak istenen “imaj”a hepten ters mi ne!
Bir zamanlar Diyarbakır’da, Ziya Gökalp Ortaokulu’nda matematik derslerinde ensemize indirdiği tokatlar eşliğinde üçgenlerin iç açılarının toplamının yüz seksen derece olduğunu belleten rahmetli hocamız Halil Turgut, ya da solucanların, salyangozların, kümeslerimizde gıdaklayan tavukların, Dicle’deki balıkların sindirim sistemlerini biyoloji dersinde şemalarla çizip, en ince detayına varıncaya kadar anlatan hocamızın yanı sıra, keza hangi nehirlerin ne kadar uzun, hangi dağların ne kadar yüksek olduğunu coğrafya derslerinde öğrenirken, nerden nereye günün birinde, sırf “anadilim”i, hem de kazık kadar boyumla, on beş yaşımdayken öğrenmek için, kılıç artığı olan babamın beni o yaşlarda İstanbul’a postalamasının akabinde, Ermeni okullarında bu kez de kendi dilimizle eğitim alırken, üçgenlerin iç açılarının toplamının hiç değişmediğini, tavukların sindirim sisteminin de aynı olduğunu tekraren öğrenince doğrusu hem hayret ettim hem de neredeyse küçük dilimi yuttum!
Yani?..
Yani “anadilde eğitim”in, milli birlik ve bütünlüğü böleceğine dair verilen “fetva”lar, özüme kalırsa amiyane deyimiyle sadece “fasarya”dır, çünkü hangi dilde eğitim yaparsanız yapın, üçgenlerin iç açılarının toplamı hep yüz seksen derece olacaktır, bunu, bu gerçeği kimi yamuk kafaların iç açıların toplamı ne derece değiştirebilir, ya da değiştirebilir mi, bilemiyorum Kirvem!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et