\'Ortak Vicdan Anıtı\' meselesi

Kirvem,
Geçtiğimiz hafta içinde gerek Diyarbakır’daki yerel, gerekse ülke genelindeki kimi yayın organlarının  yanı sıra, keza Evrensel’de de, Diyarbakır’da “Ortak Vicdan Anıtı” adıyla bir anıtın açıldığı haberi basında yer aldı.
“Kambersiz düğün olmaz!” misali ben özüm de aldığım davet üzerine anıtın açılışı esnasında iki kelam laf edip, ardından da kimi hazirunla birlikte elime tutuşturulan makasla rengârenk kordelaları kesip, dolayısıyla bu “âlem”e, bu “yalan dünya”ya hasbelkader ayak basan gelmiş geçmiş bilumum ecdatlarımız gibi birer “insan” olarak, “ortak vicdan”larımız için dikilen bu anıtın önemini, bu davranışımızla bir nebze de olsa pekiştirdik!
Aslında hiçbir kantarın, terazinin tartamayacağı, hiçbir metrenin veya ölçü biriminin “eşit” şartlarda, “hakkaniyet”le asla değerlendiremeyeceği “vicdan” ve “acı” duygularının,  “ortak”laştırılıp, dahası da “ortak vicdan anıtı” adıyla bir bakıma simgeleştirilmesi, evvelemirde sanki bir nevi “ütopya” gibi algılanabilirse de,  yine de kökeninde, derununda “adaleti sevmek, zulümden nefret etmek”ten yana olan bir zihniyetle yola çıkıp, bunun harcını karmak, bu bağlamda dikilecek her anıta tuğla, kurumuş her değirmene su taşımak özüme kalırsa önce birer birey, sonra da toplum olarak belki de başlıca görevlerimizden biri mi olmalıdır ne!
“İnsan” kimliğimizle hemen her konuda nefreti, kini dışlayıp, bunun yerine “sevgi” tohumları ekmemiz gerekirken, tam aksine görünen, tarih boyunca yaşanan acı gerçek şu ki; şu kırtıpil dünya kuruldu kurulalı önce kuru, kupkuru bir “taş” parçasını silah gibi kullanıp fırlatıp atan insan neslinin, gele gele günümüze kadar ulaşan “bakiye”leri olarak zamanla gelişen “keskin zekâ”mız, bitip tükenmeyen “hırs”larımızla yoğurup elde ettiğimiz bilimum “modern” silahların gölgesinde, bu kez birbirlerimizin ümüğünü daha fazla sıkarak, kuyusunu çok daha derin kazarak, böylece aldığımız mesafe malum ama, öte taraftan da ne hikmetse bu “huy”umuzdan bir türlü vazgeçemiyorsak, acaba “kabahat” kimin?..
Kabahat...
“Kabahat samur kürk bile olsa” asla sırtımıza geçirmeyip, ya da değişik bir ifadeyle söylemek gerekirse; gözümüzdeki merteği görmezlikten gelirken, diğer yandan ötekinin, berikinin, şunun, bunun gözündeki çöpten dem vurmayı hüner belleyip, dolayısıyla insan olarak iki yakamız belki de sırf bu yüzden bir araya bir türlü gelmiyorsa, demek ki “kabahat”in büyüğünü kendimizde aramak yerine, illa da başkalarını suçlayıp, tıpkı  nalıncı keseri misali hep kendimizden yana yontan bu zihniyetimizi, bu egoistçe tavırlarımızı neşter altına almamız şart!
Nitekim, Anadolu denen bu coğrafyada yaşayan tüm halkların sadece geçmişte değil, hâlâ bugün bu saat yaşanan acılarını paylaşmak adına “Acılarımızı ortaklaştırdık ki, bir daha yaşanmasın”  düşüncesiyle yola çıkıp, bunun muhasebesini, yine “ortak vicdan”larımızla sembolik bir anıtla da olsa da dillendirmek için emeği geçenlerin bu çabalarını kanımca kutlamak gerek.
Anıtın açılışında belirttiğim gibi, gâvuru tükenmiş, ama adı henüz yaşayan Gâvur Mahallesi’nde  hasbelkader adımın verildiği sokağa; barışa, dostluğa katkı sunmayanların girmesini engellemek, bundan kellim belki de en büyük görevim mi olacak bilmiyorum, bilemiyorum Kirvem!..

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et