30 Ekim 2013
DİĞER YAZILARI
Edebiyat 15 Nisan 2015
Normalleşmek 8 Nisan 2015
Adil 18 Mart 2015
Beklenti 11 Mart 2015
Koşa koşa 4 Mart 2015
Adım adım 25 Şubat 2015
Her şey 18 Şubat 2015
Mendil 28 Ocak 2015
Yuvarlak 14 Ocak 2015
Yabancı 7 Ocak 2015
YAZI ARŞİVİ

 

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk de, şimdilerde Cumhuriyet 2.0 sürümünü inşa eden Recep Tayyip Erdoğan gibi her şeyi “iyi bilen” bir lidermiş. Sözlerinden anladığımız kadarıyla, hakim olmadığı konularda dahi genel geçer yorumlar yapabilmekte mahir birisiymiş. 40’larının başında spora çok vakit harcayamamış birisi olarak yeni bir Cumhuriyetin başına kim gelse –hele ki 90 sene önce-  ideal sporcunun özelliklerini “Zeki, çevik ve ahlaklı” olarak tanımlayabilir herhalde. Twitter mizahı henüz bu söze bulaşmamış olsa da, yakında üzerine “Ben de sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim. İsmet İnönü” “caps”leri üretilebilecek kadar düz bir vecize.

Sporun evrensel boyuttaki söz sahibi Uluslararası Olimpiyat Komitesi ise, sporun özünün en güncel hali sayabileceğimiz Olimpiyat Tüzüğü’nde olimpizmin amacını şöyle tanımlıyor;

“Olimpizm, emeğin zevkine, iyi örnek olmanın eğitsel değerine, sosyal sorumluluğa ve evrensel etik değerlere saygıya dayanan bir hayat yaratma arayışıdır.”

Atatürk’ün “ben öylesini severim” kibrinden  birkaç mil derin bir yaklaşım. Devletin spor alanındaki yetkililerine yeterince vurucu mu gelmemiş, yoksa sosyal sorumluluk, evrensel etik, hayat yaratmak gibi sözler komünist çağrışımlar mı yapmış yahut (büyük olasılıkla) skorbordlara sığmayacak bir cümle diye mi bilinmez, bizde kullanımı hiç olmayan bir özet. 

Genelde spora dair etik duruş fair-play’le kısıtlı. Fair-play adalet, etik, rakibe saygı ve dostluğu içerse de sporun sosyal boyutunu kapsamıyor. Hepimiz seviyoruz yarışta düşen rakibini kazanamama pahasına kaldıran atletin, rakibin tedavisi için gönüllü taca atılan topların kibar iadesinin olduğu sahneleri.Evet ama yetmez bunlar. Fair-play için, ırkçılığa karşı, saygı uğruna hala yaygın kampanyalar yapılıyorsa uluslararası düzlemde; spor toplumun hayli gerisinde kalmış demek.Değil ki sporla toplumu dönüştürmeyi konuşalım.

Sporun özünde, en iyi ya da daha iyi olmak değil; sadece iyi olmak yatıyor. İyi koş, iyi yarış, iyi oyna. Bedeniyle ve çevresiyle barışık bir duruş sporun kendisi. İllegal davranışlar olan şikeyi, dopingi, bahis uğruna maç tezgahlamayı geçtim; kura çekimlerindeki seribaşı uygulamasını, sponsorlukları, transfer ücretlerini sorgulamak icap ediyor. 1990’da Roberto Baggio’nun Fiorentina’dan Juventus’a yaklaşık 10 milyon avro karşılığında transfer oluşunun üzerinden 23 yıl geçti, o tarihte 1 yaşında olan Gareth Bale bugün 100 milyon avro karşılığında Real Madrid’e geldi. Aynı zaman diliminde dünya ekonomisi nominal olarak 2,5 kat, reelde 1,5 kat büyüdü. Sanmam ki hiçbir spor dalında insanlık on kat yükseltmiş olsun başarı çıtasını; Bale, Baggio’dan on kat zeki, çevik ve ahlaklı hale gelsin. E biz de on kat fazla zevk almıyorken bu spordan, nereden geldi bu on kat büyük paralar? Daha doğrusu kimden çıkacak?

İyi olmak demişken, kazanmak uğruna neyi nereye kadar meşru göreceğimizi sanıyor sporun karar vericileri? Statlarda, genelde lafın gelişi söylenen “Vur-kır-parçala”ları ciddiye alan hangi sporcu sevilir? Hangi taraftar sevdiği renkleri giymiş bir futbolcunun kazanma uğruna attığı gözü kara tekmeleri alkışlar? Kendi kulübünü temsil ediyor diye bir yöneticinin kara çantalarda taşıdığı paralara gülümsüyor muyuz sanki?

Bakmayın fanatizm yaygaralarına, çok insan sporun içinden paylaşım, emek, direnç, dayanışma sahneleri süzmeye çalışıyor. Milyarlarca insan en iyi olma ihtimali olmadığını bile bile aşk duyuyor takımına. İyi goller, iyi yarışlar, güzel basketler izlemenin heyecanını taşıyor. Gayri zeki işini bilene, çevik  fırlamaya, ahlaklı dini bütüne tercüme ediledursun; milyarlarca kişi bunların çok üstünde sadece iyi olma, iyileri destekleme derdinde. Filmin sonunda iyilerin kazanacağını bilerek izliyor sporu. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime  6 liralık ücret

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime 6 liralık ücret

Saray iktidarının “Milletimiz zenginleşecek” propagandasını yaptığı Gabar petrolünün arkasında ağır bir işçi sömürüsü var. Günde 12 saat çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlık, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretler… Öyle ki sadece 12.5 saatlik üretim tüm işçilerin ücretini karşılıyor, geri kalan patronların kasasına akıyor.

Şırnak’ta bir günde çıkarılan petrol, Batman’da çıkarılanın yüzde 87 fazlası.

Serbest piyasada ham petrolün varil fiyatı yaklaşık 75 dolar.

İşçiler iki günde çıkarılan petrol kadar ücret alsaydı aylık ücret 160 bin lira olurdu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et