21 Kasım 2013 00:06

'3 Temmuz süreci' ve 'cemaat'

\'3 Temmuz süreci\' ve \'cemaat\'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Cemaat” ile hükümet arasında dershaneler üzerinden şiddetlenen gerilim her alanda yansımalarını sürdürüyor. “Cemaat”e yakın Aksiyon dergisinin bu hafta İbrahim Akın ile yaptığı röportaj “3 Temmuz” süreciyle ilgili bazı açıklamaları da içeriyor. Akın’ın söylediklerinde, süreci yakından takip edenler açısından yeni bir şey yok. Ancak söylendiği yer ve zamanlama açısından açıklamalar dikkat çekici.  İbrahim Akın’ın söylediklerine geçmeden önce biraz geriye gitmekte fayda var. 3 Temmuz sabahı, gözaltıların başlamasından kısa bir süre sonra, Fenerbahçe camiası haksız olarak gördüğü “operasyonun” faturasını “cemaat” ve hükümete kesmişti. Sonradan çeşitli yorumcular camiayı “cemaat”e karşı Aziz Yıldırım’ın yönlendirdiğini iddia etseler de, Aziz Yıldırım’ın ağzından daha tek kelime çıkmadan çok önce Fenerbahçe camiası “cemaati” ve hükümeti hedef tahtasına koymuştu. Haksız oldukları da söylenemezdi. İnternet ortamında hâlâ mevcut olan o günün gazete arşivlerine yüzeysel bir göz atmak bile, Fenerbahçe camiasında bu “algının” nasıl oluştuğunu anlamaya yeter. 3 Temmuz sürecinin bilgi kirliliğinin yaratılmasında, manipülatif ve çarpıtmaya dayalı haberlerin yapılmasında, “cemaat” ve hükümete yakın medya organları ve kalemler yarış içindeydi. İnsanların kendisini savunamadığı bir ortamda, sonradan çoğunun gerçek olmadığı ortaya çıkan, suçlamalar havada uçuşuyor adeta bir “şeytanlaştırma” operasyonu adım adım inşa ediliyordu. Zaman gazetesinin “Şikeyi itiraf ettiler”, “Etkin pişmanlık istediler” manşetleri ile Taraf gazetesinin “Ergenekon Fenerbahçe’de” manşeti hâlâ unutulmazlar listesindedir.
Mesela, Fenerbahçe’nin son kongresinden sonra, Aydınlar’ın listesinden aday olan Hamdi Akın’a neden tepki gösterildiğini anlamayanlar, 3 Temmuz günkü Zaman gazetesinin manşete taşıdığı röportaja bakabilirler. Operasyondan önce yapılan ve 3 Temmuz günü gözaltılar başladığı sırada yayınlanan röportajın bir bölümünde H. Akın, “Aziz Yıldırım’ın süresinin artık dolduğunu ve başkanlığı bırakması gerektiğini” söylerken, daha o günlerde Aydınlar’ın son kongrede çıkardığı listeyi tarif ederek yeni yönetimin nasıl olması gerektiğini anlatıyordu. Röportajın yayınlandığı gün operasyonun başlamasını “tesadüf” olarak görmek yaşadığımız coğrafya için fazla iyimserlik olurdu. Tıpkı, şimdilerde birbirlerine hakaret yağdıran ama o zamanlarda “iki silahşorlar” misali bavul üzerine bavul taşıyan Rasim Ozan Kütahyalı ve Mehmet Baransu’nun, aynı dönemlerde spor programlarının müdavimi olmalarının tesadüf ile açıklanamayacağı gibi.  10 Temmuz günü Bağdat Caddesi’nde yürüyen binlerce Fenerbahçe taraftarının hedefinde “cemaat” ve hükümetin olması kimsenin yönlendirmesiyle olmadı, aksine yaşadıkları gerçeklerin, bu odaklara yakın “medya” organlarında nasıl çarpıtıldığını ve yalan haberler yapıldığını görenlerin doğal tepkisi olarak ortaya çıktı.
Buradan 19 maçta şike yapıldığı iddiasıyla açılan “şike davasının” cezalandırılan ender futbolcularından biri olan İbrahim Akın’ın son röportajına gelelim. Röportajın hakkını yemeyelim, Akın’ın o süreçte Galatasaray’a transfer olmak üzere olduğu ve Abdullah Avcı’nın “Gidin ifade verin sizi gözaltına almayacaklar” demesi benim açımdan yeni bilgilerdi.  Ancak, bütün medyanın üzerinde durduğu, savcının “Benim istediğim cevapları vermezsen çocuklarını göremezsin” tehdidi yeni değil ki, Akın bu iddiasıyla ilgili hem mahkemede açıklamalarda bulundu, hem HSYK’ye bilgi verdi ama o zamanlar bu iddia mahkeme tarafından dikkate alınmadığı gibi medyanın da ilgisini çekmedi.
Tam dershane tartışması nedeniyle kılıçlar çekilmişken, Akın’ın bu röportajının Aksiyon dergisinde yayınlanmasının ve savcının rolünün altının yeniden çizilmesinin anlamı ne? Birçok yorumcuya göre “cemaat” 3 Temmuz sürecinde bizim rolümüz yok demeye getiriyormuş. Ümit Özat’ın bir televizyon programında üstü kapalı ima ettiği mektubun bağlamı göz önüne alındığında, cemaatin en üst düzeyde bu açıklamayı yaptığını düşünmek de mümkün.
Ancak 3 Temmuz’da “toplum mühendisliğine” girişenlerin unuttuğu basit bir nokta var; futbol taraftarının hafızası, hele ki söz konusu kendi takımıysa “fil hafızası” gibidir, asla unutmaz. 3 Temmuz sürecinin bütün gazete manşetleri, yorumları taraftarların arşivinde duruyor. Bugün kendini “temize çekmeye” çalışanların, o günlerde “karalama” kampanyasının en önünde neler yaptıkları da unutulmadı.  Ne diyordu Aykut Kocaman o “kara” günlerde, “gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır”, şimdilik gerçeğin bir kısmının ucu görüldü, devamı gelecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa