Diyalog, müzakere ve barış -1

Dershaneler konusu gündemdeki yerini korumakla birlikte görüşme ve görüş almalardan sonra ocak 2014’te kararlaşmaya gidilecek gibi bir durum ortaya çıktı şimdi. Bu konuda yazmayı düşünüyordum, ancak pazar günü Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezinin Barış ve Müzakere Süreci ile ilgili olarak düzenlediği kapsamlı toplantıdan sonra bu toplantının içeriği ve sonuçları üzerinde yazmaya karar verdim.
Ana konuya geçmeden önce Adıyaman’da Alevilere ait evlerin işaretlenmesini protesto ettiğimi ve bu konunun daha önceki benzer çirkinliklerde sergilenen “çocuklar yapmıştır” türünden hamasi açıklamalarla geçiştirilmemesi gerektiğinin altını çizdiğimi belirtmek istiyorum.
Toplantıda BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, süreçle ilgili önemli ve anlamlı açıklamalar yaptı. Önerilerini sundu. Ardından Gazeteci/Akademisyenler Prof. Dr. Hüseyin Yayman, Prof. Dr. Mithat Sancar, Deniz Zeyrek ve Abdülkadir Selvi kısa değerlendirmeler yaptılar. Daha sonra da genel bir soru cevap faslıyla devam edildi.
S. Demirtaş, sorunun muhataplarıyla konuşulmaya başlanmasının kazanım olduğunu belirterek bu durumun kabullenilmesi gerektiğini çünkü bunun alternatifinin savaş olduğunu söyledi. A. Öcalan’ın Newroz mesajının bir mutabakat metni olduğunu vurguladı. Sürecin bunların üzerine ekleneceklerle inşa edileceğini ama bu konuda belirsizlik olduğunu da ekledi. Görüşmeleri uluslararası kriterler ışığında bir mekanizmaya dönüştürmek zorunda olduğumuzu belirterek müzakerenin başlamasını ve mutabakata saygı duyulmasını beklediklerini söyledi. A. Öcalan’ın dış dünya ile temasının sağlanmasının önemine de değinerek boş havuzda A. Öcalan’ın yüzemeyeceğinin altını çizdi. Masada 3. bir gözün bulunmasının ve sürecin yasal güvenceye kavuşturulmasının gerekliliğini de özellikle belirtti. Önerilen modelin Demokratik Özerklik olduğunu ve 1924 model anlayışla sorun çözülemeyeceğini de vurguladı.
C. Bayık’ın haber bültenlerine düşen son açıklamasıyla birlikte ele alındığında bu vurguların çok önemli hatta yaşamsal olduğu söylenebilir: A. Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesi, yasal güvence ve 3. tarafın gerekliliği. Kuşkusuz görüşmelerin müzakereye evrilmesi için A. Öcalan’ın müzakereci olarak yasayla güvence altına alınmış bir masada gözlemci bir tarafın varlığında yer almasını istemek yerindedir. O halde Hükümet/devlet bu konuda gerekli kolaylaştırıcı ve yasal güvenceye kavuşturucu adımları bir an önce atmalıdır.
Dr. H. Yayman, egemen siyaset tarzlarından başlayarak sorunu demokratik yoldan çözme aşamasına gelindiğini ve İmralı sürecinin liderlik testi, BDP için sadakat ve Hükümet için ise samimiyet ve güven testi olduğunu belirtti. Bu testlerden başarıyla geçildiğini vurgulayarak politik irade ve kararlığın gerekli olduğunu ekleyerek Rojava konusunun da önemli olduğunu vurguladı.
Bence, bu üç sacayağı belirtildiği gibi sağlıklı değildir. Çünkü Hükümet/devlet mutabık kalınan esaslı konularda somut adım atmış değildir. Madem bir mutabakata varılmıştır, o halde bunun derhal hayata geçirilmesinde sonsuz yarar vardır. Aksi takdirde C. Bayık ve S. Demirtaş’tan açıklama ve uyarılar gelmezdi.
Yer darlığı sebebiyle bu önemli konuyu önümüzdeki yazıda işlemeyi sürdüreceğim. Hızla değişen gündemde gereken yere oturmadığını düşündüğüm bu önemli toplantının sonuçları hepimiz açısından ve sürecin geleceği açısından epey anlamlıdır diye düşünüyorum.

Evrensel'i Takip Et