22 Aralık 2013

Çıkmazda sıkışıp kalmak

Yolsuzluk ve rüşvet  ‘operasyonu’ tartışmalarında taraf tutmaya zorlanıyoruz. Ortada gerçekten yolsuzluk ve rüşvet var da hükümet yetkilerini kullanıp olayı ört bas etmeye mi çalışıyor? Yoksa, yolsuzluk ve rüşvet ‘operasyonu’ hükümeti düşürmeye yönelik, iç mihrak destekli dış mihrakların ‘operasyonu’ mu? Tarafların taraftarlarını dinliyoruz, Nasrettin Hoca hikayesi, herkes biraz haklı. Tarafların taraftarları arasındaki, herkesin biraz haklı olduğu kıyasıya tartışmada yolsuzluk ve rüşvet iddiaları giderek hukuk alanından çıkıyor, tartışmaların çıkmazında sıkışıp kalan dinleyicilerin, izleyicilerin vicdanlarında çözüm bulacak siyasi bir ihtilafa dönüşüyor.
Bence, Türkiye’nin temel sorunu da bu: Devletin örgütlenmesi, yapılanması ve işleyişinde tüm siyasi, ekonomik, toplumsal ve yargısal süreçler aslında, örneğin MGK gibi olmaması  gereken kurumların varlığıyla ve örneğin özerk bilimsel polis, adli tıp,  halkın denetimini sağlayacak vazgeçilmez kurumların yokluğunda belirleniyor. Anayasanın öngördüğü, temellerini oluşturduğu,  işleyişini sağladığı devlet biçimi demokratik devlet biçiminde olmaması gereken kurumların siyasi ağırlık kazandığı, buna karşılık olması gereken ve siyasi dengelerin ve denetimin kurulmasında olmazsa olmaz kurumların bulunmadığı despotik devlet biçimidir.
Ve bizler, despotik devlet biçiminde demokratik devlet biçimindeki çözüm süreçlerinin işleyeceği zehabına kapıldıkça bir çıkmaza giriyor, sıkıştıkça sıkışıyoruz. Sanıyoruz ki, vesayet atanmışların ve/veya seçilmişlerin atadıklarının seçilmişler üzerindeki onların karar alma ve yönetebilme özgürlüklerini sınırlayan bir sistemdir. Oysa vesayet, vesayeti kullanan, yani vasi, ister seçilmişler, ister atanmışlar ya da seçilmişlerin atadıklarından oluşuyor olsun siyasi iktidarın halk üzerinde kurduğu siyasi, ekonomik ve toplumsal bir sistemdir. Halk için yaşamsal olan, üzerinde vesayet kurulmuş olmasıdır. Vasinin  (siyasi iktidarın) seçilmiş ya da atanmış  olması halkı şeklen ilgilendirse de, özünde bir değişiklik sağlamamaktadır. Halk üzerinde kurgulanmış vesayet despotik devlet biçiminin ana fikridir ve bizim anayasamızın tasarladığı, örgütlediği, yapılandırdığı ve işleyişini sağladığı devlet despotik devlettir.
Bir yönetmelikte yapılan yeni düzenlemeyle, polis yürüteceği operasyonları üstlerine bildirmekle yükümlü tutuluyor. Sorulan da şu: Bu düzenleme bundan böyle yolsuzluk ve rüşvet operasyonu gibi operasyonları ört bas etmek için mi, yoksa bu gibi operasyonların kötüye kullanılmaması, doğru ve amaca uygun olarak, güvenlik içinde yürütülmesi için mi kullanılacaktır? Yanıt basit. Her ikisi de olabilir. Ancak biz hangisinin olduğuna hukuk alanında kalarak değil, vicdanımızda çözeceğimiz bir siyasi ihtilaf ekseninde karar vereceğiz. Çünkü, var olan sistem, polisin bir suçla ilgili bilgi toplama, araştırma, teknik takip soruşturma, yakalama, göz altına alma gibi faaliyetlerde bulunurken faaliyetlerinin bir bölümüyle idari (yani üstelerine bağlı olarak), bir bölümüyle adli (yani savcıya bağlı olarak) sayılması temelinde geliştirilmiştir. Bu olmaması gereken bir yapılanmadır. Olması gereken ise hiçbir bakanlığa bağlı olmayan, halkın denetimine açık, özerk bir bilimsel polis yapılanmasının gerçekleştirilmesidir.
Olmaması gereken bir yapılanmanın yarattığı sorunu çözmek için getirilen her düzenleme bir başka sorunu yaratır ve bizleri vesayet ilişkisinin göbeğinde, despotik devlet biçimine dokundurulmaksızın sıkışıp kaldığımız çıkmazda, o anlık siyasi ihtilaf taraftarlığımıza göre vicdanımızda çözüm aramaya iter. Böylece despotik devlet,yapılanması ve işleyişiyle, her yeni sorunda kendini yeniden üretir.
Halk, üzerinde kurulu vesayetten kendini kurtarmadığı sürece, despotik devlet biçiminin kurumlarında ve işleyişinde demokratik devletin kurumlarını ve işleyişini arama gafletinden ve tuzağından kurtulmanın yolunu bulmak olanaksız görünüyor. 

Evrensel'i Takip Et