25 Aralık 2013
DİĞER YAZILARI
Edebiyat 15 Nisan 2015
Normalleşmek 8 Nisan 2015
Adil 18 Mart 2015
Beklenti 11 Mart 2015
Koşa koşa 4 Mart 2015
Adım adım 25 Şubat 2015
Her şey 18 Şubat 2015
Mendil 28 Ocak 2015
Yuvarlak 14 Ocak 2015
Yabancı 7 Ocak 2015
YAZI ARŞİVİ

Futbol asla sadece futbol değildir sözü herkesin beyninde bir yer kaplıyor. Çok büyük bir söz bence, ama çok zor değil. Tıpkı Ay’a ayak basan ilk astronot Neil Armstrong’un meşhur cümlesi gibi. Yalın ve doğru. Basit. Çünkü hiçbir şey aslında sadece kendisi değil. Zincirleme bir dünyada yaşıyoruz. Siyaset sadece siyaset değil, ne bileyim sanat sadece sanat değil. Her kelimeyle kurulabilecek muhteşem bir cümle. Cümle bile sadece cümle değil aslında.
2011’de şike skandalı ortaya çıktığında hepimiz formalarımızı giydik alelacele. Nasıl olup da futbolcular, yöneticiler, işadamları birleşip bizim takımımızın emeğini çalmış ya da kirletmişti? Tertemiz futbolda bu da neydi böyle? İnanın şike soruşturmalarının neye bağlandığının ucunu bir müddettir kaybettim. Yalın klişelerden başladık, öyle ilerleyelim. Epi topu 22 kişinin bir topun peşinden koşmasıyla eğlenebilen biz ne sebeple bu kadar hukuk, savcı, CAS, UEFA, Yargıtay içtihattı içine düştük?
Hemen başa dönmek gerekiyor. Futbol asla sadece futbol değilmiş. Ülke ne kadar temiz, şeffaf ve adil yönetiliyorsa futbol da en fazla o kadar temiz kalabiliyormuş. Devletin her kademe yetkilisi gücünü kullanarak kazanç elde etmiş ya da tam tersi. Parayla güç satın almış kimileri. Bu kültür bir kere yerleşmiş, katılaşmış. Kim takar oyunu kanatlara açmayı, kazanmanın kolay yolu bulunmuş bir kere.
Türkiye’deki futbol yolsuzluğu münferit değil. Dünyanın her yerinde yaşanıyor. Lakin futboldaki yolsuzluğu biraz kazıyınca altından hep siyaset çıkıyor. Fransa Ligi’ni ve hatta Avrupa’yı 90’larda alıp götüren Marsilya; 1993’te bir şike skandalıyla sarsıldı. Bizzat Başkan Bernard Tapie’nin adının geçtiği bir skandaldı bu. Ki aynı Tapie; Fransa’da Pierre Bérégovoy hükümetinin Şehircilik Bakanı’ydı. Başbakan, şike skandalı ortaya çıkmadan yirmi gün önce adının yolsuzluklara karışmasını onuruna yedirememiş ve intihar etmişti. (Kabul, bu kısım Türkiye’ye gelmez)
İtalya’da şike skandallarının patladığı yılların önünde, arkasında,  bir yerinde mutlaka Berlusconi iktidarı vardır. Futbol ve siyasetin kirli tonlarının kavuşmasına muazzam bir örnektir Berlusconi.
Dönelim Türkiye’ye. Futbolseverin içinin bir türlü rahat etmediği 1988’in Malatyaspor’u hususu vardır. Özal’ın gücünün tavan yaptığı, dolaylı olarak Malatyalı bir çok zümrenin kayrıldığı yıllar. Hatta Beşiktaşlı Semra Özal’ın Malatyaspor’a yenilin mesajı gönderdiği, Malatyaspor yönetiminin ise Galatasaraylı yöneticilerden teşvik aldığı konuşulur. Güçlü iktidar, futbolu da şekillendirir. Tamam futbol temiz olsun hoş temenni ama “Bize de mi temizlik?​” diye düşünür iktidar. İyi kötü her iktidara bakan sağlayan Trabzonspor başkanlarının elinde yetişen Trabzonlu futbolcuların şike ve bahis yüzünden ceza almasına kim şaşırdı? İktidar, keyfiyet getiriyor bu topraklarda. Misal, Adnan Polat’ın adı her dönem futbolda koridor oyunlarıyla, kimi dönem de politikayla anılır. Sadece yönetimler değildir futbolun kirli yüzü. 90’ların başında ülkeyi ırkçılık havası basmışken, tribünlerde de ırkçılığın ayrımcılığın envai çeşit örneğini görüyorduk.
Kısacası, futbol ülkenin kendisi gibidir. Daha temiz olmasını beklemek saflık. Sınav soruları ne kadar birilerine veriliyorsa, maçlar da o kadar bağlanıyor. Sokakta ne kadar polis şiddeti varsa, tribünde de o kadar. Günümüz iktidarı tek adam otoritesi, inşaat seviciliği, uluslararası karanlık bağlantılar ve para transferleriyle tanımlanır oldu. Karşılığında da duyduğumuz da ekonomide lider bir ülke vaadi. Ne tesadüf, günümüz futbolunu da aynı dört tanımla (otorite-inşaat-uluslararası bağlantılar-para) ile etiketleyebiliyor ve karşılığında şampiyonluk vaatleri duyuyoruz. Futbolda ülkenin yansımasını görüyoruz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime  6 liralık ücret

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime 6 liralık ücret

Saray iktidarının “Milletimiz zenginleşecek” propagandasını yaptığı Gabar petrolünün arkasında ağır bir işçi sömürüsü var. Günde 12 saat çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlık, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretler… Öyle ki sadece 12.5 saatlik üretim tüm işçilerin ücretini karşılıyor, geri kalan patronların kasasına akıyor.

Şırnak’ta bir günde çıkarılan petrol, Batman’da çıkarılanın yüzde 87 fazlası.

Serbest piyasada ham petrolün varil fiyatı yaklaşık 75 dolar.

İşçiler iki günde çıkarılan petrol kadar ücret alsaydı aylık ücret 160 bin lira olurdu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et