13 Ocak 2014 00:19

Bu ‘kader’de siz de varsınız!

Bu ‘kader’de  siz de varsınız!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yetkililerin sorumsuzluğunun, adaletin kağıt üstündeliğinin, erkekliğin karanlık yüzünün özetine “kadın cinayeti” diyoruz bu memlekette.
Kadınları bir envanter kağıdına çeviren, istatistikleri de o envanter kağıdına darpla, tecavüzle, hakaretle işleyen, aklın ve izanın sınırlarıyla oynayarak bu cinayetlerdeki rolünün üstünü kapatan mekanizmaya da devlet diyoruz.
O envanter kağıdına 12 yaş evlilik, 13 yaş annelik, 14 yaş ölüm istatistiği olarak arka arkaya işlenirken soralım şimdi; Kader 14 yıllık kısacık hayatına bunları sığdırırken kim ne yapıyordu?
Bir kız çocuğunun 12 yaşında evlendirilip, daha kendisi dünyaya çocuk gözlerle bakarken “anne” olmasının utancını taşıması gereken devletin, 14’ünde silahla vurulduğunda yaşananlara “kader” deme cüretini gösterebileceği bir suç ortaklığı taşıdığını biliyoruz.
Başbakanı, bakanı, polisi, yargısı, valisi, muhtarı, öğretmeni, mahallelisi...
Kader 12 yaşında evlendirilirken nerede olduğunu,
13’ünde doğururken nerede olduğunu,
14’ünde yine hamile kaldığında nerede olduğunu,
Hayat omuzlarında ağır bir yük olarak sürdürülemez hale gelene ve onu bunaltana kadar nerede olduğunu...
Nasıl açıklayacak?
Sadece 2013 yılında 237 kadın öldürüldü bu memlekette. Faillerin yüzde 66’sı kocalar, eski kocalar, sevgililer. Kadınların yüzde 15’i boşanmak istedikleri için öldürüldü. Kadınların yüzde 13.5’i şiddet gördükleri için şikayetçi olduğu ya da koruma kararı çıkarttığı halde öldürüldü. 2013’te 167 kadın tecavüze uğradı, son dört senede tecavüze uğrayan kadın sayısı  626. 2013’te her 10 kadından biri maruz kaldığı şiddete karşı yasal girişimde bulunduğu halde ağır yaralandı.
Kadınlar, çantalarında koruma kararlarıyla, yetkili mercilere yaptığı başvuru dilekçeleriyle öldürüldü.
Bütün bunlar olurken gazetelerde “cinnet” açıklamaları, “öfkeli koca” meşrulaştırmaları, kadın ölüleri üzerine at koşturan güzellemeler, sanki bir yargı kararı yerine getiriliyormuşçasına atılan “infaz” başlıkları...
Devletlilerin ağzında aile güzellemeleri, kadın cinsine karşı en aşağılık cümleler, kadın düşmanlığının en sıradan, en vasat halleri...
Bir de utanmadan “şiddete karşı ennnn mükemmel yasaları biz yaptık, en ileri düzenlemeleri biz hayata geçirdik” övünmeleri...
Ve binlerce kız çocuğu, adaletin artık bir kadın ismi bile olamadığı, hakkın kadınlara hiç uğramadığı, topyekün suç mahalline dönüşen bir memlekette bu “bilgiyle” ses çıkaramadan Kader gibi yaşıyor ne yaşıyorsa...
Devletiyle, adaletiyle, medyasıyla, ailesi ve mahallesiyle kadınları mezarlıklara götüren yolların taşlarını dizenler... Onlar zaten suçlu.
Kadın bedeni ve özel yaşama müdahale üzerinden siyaset yapan, kadın fobilerini, ilkel cinsel tabularını, küflenmiş erkek egemen ahlâk anlayışını topluma deli gömleği gibi giydirmeye çalışan zevatın ikiyüzlülüğünü açığa çıkaralım elbette. Utanç verici “kızlı-erkekli” tartışmalarını, meşru-gayrimeşru yaşam tariflerini, kız-erkek ayrı merdiven –ayrı yemekhane tartışmalarını, Başbakan’ın 3 çocuk- 5 çocuk talimatlarını sonuna kadar eleştirelim elbette. Bu deli gömleğine sarmalanmış halimiz kadınların kefenlerinin arşın arşın uzamasının müsebbibi elbette.
Ama yetmiyor işte analizler, değerlendirmeler, siyaset argümanları.
Çocuk bedenlere şiddeti kazımaya el veren zihniyete karşı, Kader’in ve bilcümle kadının tek bildiği ölüm olurken biz ne yapıyorduk? Siz, ne yapıyordunuz?
14 yıllık kısacık bir hayata bunca adaletsizlik, bunca hoyratlık sığabilirken, devletin envanter kaydına her gün en az 5 yeni kadın ismi eklenirken,
O babalar, o kocalar, o yakınlar toplumun iyi bilinenleri olarak kalabiliyorsa...
Kol kırılıyor ve yene hala bir şey olmuyorsa...
Biz... Sen, ben, o, hepimiz en yakınımızda yaşananı, Kader diye bildiğimizi değiştiremiyorsak,
O suç mahallinde bizim de parmak izlerimiz var.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa