Bizim anneler, babalar, oğullar
Babasının Metin Kurt’a söylediği “Sakın sizden zayıflarla uğraşmayın. Zayıflara yardımcı olun. Eğer ille de biriyle mücadele edecekseniz sizden daha güçlüsü olsun” sözleri Metin Kurt’a hayatı boyunca ilham veriyor. Galatasaray’da oynarken, kulüp kendisinin fikrini almadan eski sözleşmesini yarı bedeline uzatmayı dayatıyor. Kabul etmiyor, kulüp inat ediyor ve yasaların zayıf noktasını kullanarak Metin’i asgari bir bedel üzerinden zoraki oynatıyor. Metin “Tamam uzatın ben de oynarım ama canınıza okurum. Bu anti-demokratikliği ortaya çıkarırım, utandırırım sizi” diyor. İki sene boyunca o paraya oynuyor ama ilk futbolcu örgütlenmesini kuruyor. Futbolcuların sendikalaşmasına önayak oluyor.
Ernesto Che Guevara gençliğinde arkadaşı ile Latin Amerika’yı motosikletle gezerken Peru’daki cüzzam hastaları ile futbol oynuyor. Daha sonra babasına yazdığı mektupta bu maça dair “Manasız bir gösteriş gibi görünebilir belki, ama genelde bir hayvan muamelesi görenler için kendilerine normal birer insan gibi davranılmasının psikolojik yararları paha biçilemez” diye bahsediyor. Dünyayı değiştirme, ezilen insanların yanında olma dürtüsü babasına verdiği bir sözle başlıyor.
Babası koyu bir Barcelona taraftarı olan Carles Puyol futbol kariyerine kaleci olarak başlıyor. 15 yaşında omzundan sakatlanınca bir daha kalecilik yapamayacağı ortaya çıkıyor. Babası Puyol’a “Sen çok iyi bir kaleci mi olmak istiyorsun, yoksa hangi mevkide olursa olsun Barcelona’da mı oynamak istiyorsun” diyor. 1999’da başladığı profesyonel Barcelona kariyeri onu kulüp tarihinin Xavi’den sonra Barcelona formasını en çok giyen futbolcu unvanına taşıyor. Puyol, Barcelona takım kaptanıyken, çiftçilik yapan babası bir iş kazasında yaşamını yitiriyor.
Efsane 10 numara Gheorghe Hagi babasından şöyle bahsediyor “Babam çok zekiydi! Bu kadar çok aklı nereden bulduğunu bilemiyorum çünkü köyden gelmişti. Ondan hırs ve şahsiyeti aldım.” 1997’de kaybettiği babasının arkasından 40 gün yas tutuyor, tıraş dahi olmuyor. Maç öncesi seremonilerde elini yüreğinin üstüne götürüyor babasını anmak için.
Fenerbahçe’nin efsanevi yıldızı Alex de Souza otoriter bir babanın oğlu. Babası onu okutmak ve iyi bir meslek sahibi yapmak amacındaydı. İlk hocası Alex ile özel olarak ilgilenilmesi gerektiğinin ve antrenmanları hiç aksatmamasının şart olduğunun farkındaydı. Ama baba baskısı nedeniyle Alex idmanlara ancak gizlice geliyor, bazen de çalışmaları kaçırıyordu. Bunun üzerine devreye giren, hocası, bir gün Alex’in evine giderek babasıyla özel olarak görüşüyor ve kendisine oğlunu çok iyi bir futbol kariyerinin beklediğini, dünya çapında bir oyuncu olabileceğini söylüyor. Babasından bu şekilde futbolcu olma iznini koparan Alex, her zaman babasının öğretisini, kitap okuma alışkanlığını yanında taşıdı.
Futbol oynayan çocuklar her şutlarında babalarından aldığı ilhamı yaşıyor. Onlardan duyduğunu yansıtıyor sahaya, onlara verdikleri sözü tutuyor. Babaları için oynuyor çocuklar.
Bir de anneler var. Oğullarının takımını tutuyor gönlü olsun diye. Emel Korkmaz, 19 yaşında yitirdiği oğlunun hatırasına Ali İsmail’in çok sevdiği Fenerbahçe atkısıyla sahip çıkıyor. Gezi Direnişi’nde bir arabanın çarparak katlettiği 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi Fadime Ayvalıtaş 7 ay ayrı kalabiliyor oğlundan. Kalbi Mehmet’e doğru götürüyor onu. Gözaltında işkence ve kötü muameleye maruz kalan Onur Yaser Can kendini camdan dışarı bırakıyor. 4 yıl sonra da annesi dayanamıyor oğlunun acısına, Onur’u takip ediyor. Anneler çocuklarını bırakmıyor. Çocukları için yaşayıp, onlar için ölüyorlar.
Evrensel'i Takip Et