06 Mart 2014 09:57

AKP-Cemaat ve Fenerbahçe

AKP-Cemaat ve Fenerbahçe

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Pazar gecesi ligin son maçı oynanıp, spor programları başladığı sırada günün “dinleme kayıtları” da internete düştü. Konu seçimi manidardı. Başbakan ile Bilal Erdoğan arasındaki 15 dakikalık iki görüşmenin konusu Fenerbahçe Kongresiydi. İlgili olanlar dinlemişlerdir. İlk konuşmada, Aziz Yıldırım’a karşı M.Ali Aydınlar’ı destekleyen Başbakan, yaklaşık 9 dakika boyunca Aydınlar’ın nasıl bir konuşma yapması gerektiğini not aldırıyor ve Aziz Yıldırım’ın konuşmalarına nasıl cevaplar verilmesi konusunda taktikleri de oğlu vasıtasıyla Aydınlar’a iletiyordu. Kongre seçimleri sonrasında yapıldığı belli olan ikinci konuşmadan ise A. Yıldırım’ın listesinden yönetime giren Dışişleri Bakanı A. Davutoğlu’nun damadı Ahmet Özokur ile “3 Temmuz”dan beri bütün Fenerbahçelilerin kullandığı “yıkılmayan son kale” deyişine, Başbakan ve Bilal Erdoğan’ın büyük öfke duyduğunu anlıyoruz.
Görüşme internete düştükte sonra hem sosyal medyada, hem de medyada çok tartışıldı. Bir kesim, Başbakanın kendisi yerine M. Ali Aydınlar’ın söylemesi için “aslında o süreçte Başbakan Fenerbahçe’ye çok yardım etmişti” söylemini alıp üzerinde tepiniyor. Dinlediğini anlamak önemlidir deyip bunu geçelim.
Esas ilginç tartışma ise 17 Aralık operasyonundan sonra hükümete karşı kılıçlarını çeken “cemaat”e yakın kalemlerden geldi. “Cemaat”e yakın kalemler kısaca, “3 Temmuz sürecinden beri Fenerbahçeliler hep cemaati hedef gösterdi, oysa son dinleme kayıtlarında da anlaşılacağı gibi Fenerbahçe’yi ele geçirmek isteyen cemaat değil, siyasetçiler hatta bizzat Başbakandı” anlamına gelecek bir tezi savunmaya başladılar.
Bunu en kurnazca yapanlardan biri de Nazlı Ilıcak. 4 Mart tarihli Bugün gazetesindeki köşesinde “Fenerbahçe Kongresi Üzerine Hesaplar” başlıklı bir yazı kaleme alan Ilıcak, Başbakan ve Bilal Erdoğan arasında geçen konuşmayı özetledikten sonra, “kıssadan hisse demek ki Fenerbahçe’yi ele geçirmek isteyen cemaat değil, siyasetçilermiş” sonucuna varıyor.
Bu tür anlatımlar artık insanların zekası ve hafızasıyla alay etmekten başka bir şey değil. Tamam diyelim “3 Temmuz” operasyonunu yapan ve bugün görevlerinden alınan bütün emniyet güçleri ve savcıların “cemaat” ile ilişkisini bilmiyoruz! Tamam, Taraf gazetesinin operasyondan çok önce 29 Mart 2009 tarihinde attığı “Ergenekon Fenerbahçe’de” manşetinin neye, kimin için zemin hazırladığını anlamıyoruz! Mehmet Baransu’nun o günden bugüne kadar süren üstün performansını bireysel çaba olarak değerlendireceğiz!  Peki,  “cemaat”in amiral gemisi Zaman gazetesini ve “cemaat” adına konuşan yazarı Hüseyin Gülerce’yi ne yapacağız? 3 Temmuz’a kadar tek bir futbol yazısı yazmamış olan Gülerce;  6 Temmuz 2011 tarihli yazısıyla “3 Temmuz” operasyonuna karşı çıkanı “Ergenekoncu” ilan etmedi mi? 13 Temmuz 2011 tarihli yazısında “3 Temmuz” operasyonunu gerçekleştiren savcılara ve “özel yetkili mahkemeye” sahip çıkıp, “devam edin, arkanızdayız” demiyor muydu? 15 Temmuz 2011 tarihli yazısında ise Türkiye Futbol Federasyonu’na seslenip, “savcının iddianamesini beklemeyin, gazetelerde yayınlanan haberler doğrultusunda karar verip cezayı kesin” demiyor muydu?
Başbakanın ve “siyasetçilerin” Fenerbahçe’ye olan “düşkünlükleri”, bu dinleme kaydı çıkmasa da zaten biliniyordu. M.Ali Aydınlar’ın Ankara’dan izin almadan aday olamayacağı da zaten biliniyordu. Hatta 3 Temmuz’un Başbakanın bilgisi dahilinde yapıldığı da biliniyordu. Ama buradan yola çıkarak 3 Temmuz’da biz yoktuk diyen Ilıcak ve benzeri kalemler de koskoca camiaya “saf muamelesi” yapmasın. 3 Temmuz’da “hepiniz oradaymışsınız işte!”.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa