26 Mart 2014

Bu hükümeti sandık da kurtaramaz

Seçimler öncesine denk gelen bu köşede, seçimlere nasıl bir tabloyla gidildiği, çıkacak sonuçların seçim sonrasını nasıl etkileyebileceğini yazmayı düşünürken, önemli bazı haberler bunu geriye itti.
Hürriyet gazetesinin dün ‘Ölümün rövanşı olmaz’ başlığı ile manşetinden yayınladığı haber bunlardan birisi. Haberi imza atan Şehriban Oğhan’ı ve bu haberi gazetenin manşetine koyanları tebrik etmek gerekiyor.
Hürriyet gazetesinin, Türkiye’nin Suriye’ye müdahale politikasına destek veren yayınlar yaptığını uzun uzun hatırlatmaya gerek yok. Muhtemelen bu haberin manşete çıkmasında Doğan Grubunun bu dönem Hükümet ile çatışmalı bir noktada bulunmasının da payı vardır.
Elbette tüm bunlar, bu tür haberlere gazetesinin manşeti pek açmayan Hürriyet’in, şimdi neden açmış olabileceğine ilişkin saptamalardan ibaret. Yoksa haberin değerini hiçbir biçimde etkilemiyor.
Habere gelelim. Şehriban Oğhan, Suriye tarafından iki yıl önce düşürülen F4 keşif uçağının şehit pilotu Hava Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın babası Ali Ertan’ı bulmuş ve konuşmuş.
Ali Ertan, “Biz kinci millet değiliz. Ölümün rövanşı olmaz. Savaş ülkeyi bataklığa sürükler” demiş ve şöyle devam etmiş: “Gerekliyse, ülkenin çıkarı varsa ben de giderim askere ama savaş bir ülkenin yıkımı demektir, bir bataklığa sürükleme demektir. Savaştaki ülkeleri görüyoruz. Bakın Libya ne halde; Irak, Suriye ne halde bugün. O bataklığa ülkenin saplanmasını ben kesinlikle istemem. Halk da istemez. Savaş çok kötü. Ne olsa çocuklara, halka oluyor. Siyasilere, üst düzeydekilere bir şey olmuyor. Bizim buraya, Malatya’ya Suriye’den gelenler var. Bakıyorsun fakir, hiçbir şeyleri yok. Yurdunu bırakmış gelmiş. İçlerinde hiç zengin, durumu iyi olan yok. Hep gariban insanlar. Savaş bize zarar.”
Diğer bir haber de, Niğde’nin Ulukışla ilçesinde bir polisi, bir astsubayı ve bir vatandaşı vurarak öldürenlerin el Kaide bağlantılı IŞİD üyesi olduklarına ilişkin. Bu olaydan tutuklanan 3 zanlı arasında yer alan Çendrim Ramadani, mahkemede ifade vermeyi reddedip, “Ben yalnızca Allah’a hesap veririm. İfade vermem, hepiniz müşriksiniz. Jandarmayı öldürerek sevap işledim” demiş.
İlk haber, AKP Hükümetinin, içerideki tüm tepkileri, muhalefeti hiçe sayarak Suriye ile girdiği savaş hali politikasının bir sonucu olarak yaşamını yitirmiş olan pilotun babasının, Türk uçakları tarafından Suriye sınırları içinde düşürülen Suriye uçağı karşısında ‘rövanş’ sevinci yaşayanları utandıracak -utanmazlar da!- bilgece tutumunu gösteriyor. İnsan, art arda gelen tüm kasvetli gündemler arasında böyle bir açıklamayı duyunca biraz ferahlıyor ve evlat acısına rağmen bunları söyleyen bu bilge insan ile aynı coğrafyada yaşamaktan onur duyuyor.
Ali Ertan’ın oğlunu elinden alan, Niğde’de el Kaide bağlantılı IŞİD üyelerinin gerçekleştirdikleri katliama yol veren, Reyhanlı saldırısına zemin hazırlayanın da aynı politika olduğunu biliyoruz. Ve bu politikanın sahibi bugün de, iyice yıpranan itibarının artık dünya ölçeğinde tartışılır hale geldiği bir zamanda bir Suriye uçağının düşürülmesine imza atıyor. Seçimlere içerideki tüm yolsuzluk, rüşvet, basına müdahale skandallarını geriye iterek “dış düşmana” karşı birlik duygusu içinde gitmenin hesaplarını yapıyor.
Erdoğan’ın partisi sandıktan yine birinci parti olarak çıkabilir. Ancak hem içerideki çürüme ve baskı düzeni, hem iyice batağa doğru sürüklenen dış politikasıyla bu hükümeti artık sandık da kurtaramaz.
Seçim sandığı verili düzenin bir yanıyla da, sistemsel kırılmaları engelleyecek esneme mekanizmasıdır. Bu sistem içinde genel işleyiş sistemdeki tıkanmaların sandık yoluyla aşılması üzerine kuruludur. Ancak sandık bu esnemeyi sağlayacak bir sonuç doğurmazsa, devam eden gerilim başka toplumsal sonuçlara yol açar. Örneğin Mısır’da yaşandığı gibi.
Bu konuya seçimden sonra devam edelim.
Bu arada hırsızların fink attığı bu ortamda sandıklara dört gözle sahip çıkmayı da ihmal etmeyelim.

Evrensel'i Takip Et