Kefen meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Dünyanın dört tarafındaki siyaset erbabının, namı diğeriyle politikacıların, huyu, suyu hep birbirinin aynı, ya da bir bakıma benzeri midir, yoksa her politikacı kendi kulvarında koşuştururken, kendine göre mi kişner?
Başka ülkeleri, yaban ellerdeki politikacıları bir kenara dehleyip, kendi özelimize dönersek, görünen o ki, bizim diyarlarda siyasete soyunmak, bu taraklarda bez dokumak, tam da “davulun sesi uzaktan hoş gelir” misali hayli zor, meşakkatli, bir o kadar da yürek ve bilek işi!
Nitekim bilek ve yürek işi, çünkü, bilindiği üzere bir aralar ülke genelinde durumdan vazife çıkarmayı kendilerince görev belleyen “apolet”li paşaların, halkımızın alay malay, def dümbelek eşliğinde hesapça demokratik yollarla seçip Ankara’ya postaladığı “vekil”lerini, dipçik, postal, palaska zoruyla darağaçlarında nasıl sallandırdıkları malum!
Peki eski defterleri bir tarafa dehlediğimiz şu sıralalarda, adıyla sanıyla sosyal, hukuk devletimizin siyaset sahnesinde bugün bu saat at koşturanlar, hadi daha da açık ifadesiyle söyleyelim; mesela başımızın başı muhterem Başbakanımız Erdoğan, geride bıraktığımız şu son seçimde bir taraftan yere göğe sığdıramadığı icraatlarını belagatle, bülbül misali anlatırken, diğer yandan ikide bir “kefen”giymekten dem vururken derdi neydi ?
Hukuktan, sosyal adaletten, demokrasiden yana nasibini bolca almış memleketimizde, şu bizim diyarlarda siyaset arenasında “kefen giyme modası” neden bir türlü geçmiyor ağparik!
Bu ülkede siyaset sahnesinde boy gösterip, bu yolla memleketin irili ufaklı sorunlarına; kendilerince, karınca kararınca da olsa çözüm üretmek isteyenlerin illa da öncelikle kefen giyecek kadar “cesur”, darağaçlarının gölgesinde yatacak kadar “kahraman” veya her halükârda peşinen “ölüm”ü göze mi almaları gerekiyor?!
Anayasamızın emrettiği doğrultuda bilumum işlerimizin aksamadan, her bakımdan rayında gitmesinin yanı sıra, ayrıca özellikle de halkımızın rahat ve huzuru için her türlü fedakarlıktan asla kaçınmayacaklarını, milletin yüce meclisinde yemin billahla beyan eden siyaset erbabımızın neredeyse tümü, bunun için gerektiğinde ellerini, o da olmazsa gövdelerini taşın altına koymakla yetinmeyip, hatta bu hususta ölmeyi dahi göze alacaklarını her fırsatta dillendirdikleri halde, henüz üç gün önce sonlanan seçimlerin sonucuna bakılırsa, görünen o ki, kefen giymek bir yana da, memlekette ne elini taşın altına koyan var, ne de gövdesini!
İşte mal ayan beyan meydanda!
Başımızın başının icraatlarına “okey!” deyip “oy” verenler bir safta, geriye kalanlar, yani “no!” deyip” mızıkçılık” edenler ayrı saflarda yerlerimizi aldığımız için, ülke sathında halimiz ahvalimiz şimdilik nanemolla, hata özüme kalırsa ne yazık ki içgüveyisinden hallice Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30