20 Nisan 2014

Baban da savaş kurbanıydı

On yıl süren Troya savaşlarından yıllar sonra da kral Odisseus, karısı Penelopeya’nın ve çok özlediği halkının yanına dönemedi... Onun artık öldüğünü düşünen asalak egemenler de, sözde dul kalan karısıyla evlenebilmek için gelip onun sarayına yerleştiler. Odisseus’un ve halkın neyi var neyi yoksa yiyip içiyorlardı!.. Sonunda Odisseus’un oğlu yeniyetme Telemahos; halkı ve asalak egemenleri kentin meydanında topladı... Babası Odisseus’un arkadaşı Mentor kılığındaki tanrıça Atena’nın öğütlediği gibi, kürsüye çıkıp damat adalarının hemen saraydan ayrılmalarını istedi...

TALİPLER HİÇ ALDIRMADILAR!..

Ne var ki damat adayları, gene eskisi gibi sarayda yemekli şaraplı eğlencelerine yeniden başladılar...
Bunun üzerine Telemahos, deniz ötelerine gidip oralarda Troya savaşına katılanlardan babasının hâlâ yaşayıp yaşamadığı konusunda bilgi toplamaya karar verdi...
Mentor kılığındaki tanrıça Atena’yla birlikte Telemahos; kiralayacakları bir gemi ve güvendikleri gönüllü yoldaşlarla denize açılacaklardı... Bu konuda anlaştıktan sonra tanrıça Atena, yolda yiyip içecekleri birşeyler hazırlaması için Telemahos’u saraya gönderdi... Telemahos eve geldiğinde, asalaklar gene yiyip içip eğleniyorlar; anası kraliçe Penelopeya’ya yakışıksız laflar atıyorlardı!.. Kimsenin ilgisini çekmeden doğruca bodrum katına indi Telemahos. Bu geniş oda; sandık sandık kumaşlar, külçe külçe bakır ve altınla doluydu. Kocaman karınlı küpler; odanın duvarları boyunca dizilmiş; içlerindeki çeşit çeşit şaraplar da yıllardan beri Odisseus’un özlemiyle mayalanmışlardı... Ve bütün bunları, yirmi yıldır hep dadısı Eurikleya koruyordu olanca titizliğiyle...

DENİZÖTELERİNDE BABAMI ARAYACAĞIM

İşte sarayın başkadını ve Telemahos’un sütanası Eurikleya; Telemahos’un hazine odasına indiğini görünce, biraz topallayaraktan doğruca yanına geldi. Telemahos da bütün sevecenliğiyle sarıldı ona:”Sevgili dadım,” diye doğrudan söze girdi Telemahos. “Hani o talihsiz babam savaştan döner de içer diye sakladığın şaraptan değil de, tatlılıkta ondan sonra gelen şarapla dolu üçbeş testi ayırırsın. Gittiğim yerere armağan olarak  veririm. Sonra da iyi öğütülmüş yirmi torba un... Hepsi tamam olunca şu duvar kıyısına dizersin onları... Ama sevgili dadım, bunları senden başka bilen olmasın!.. Anam üst katta uykuya çekilince onları alıp götüreceğim... Sparta’ya, Pilos’a gidip oralarda Troya’dan dönenlerle konuşacağım... Babama ne olmuş, onu öğreneceğim..”
Eurikleya, bu sözleri duyunca bir çığlık atacaktı ki, hemen Telemahos ağzını tuttu! Eurikleya biraz kendine gelince; “Nerden koydun bunları kafana yavrum? “ diye sızlanmaya başladı...”Baban, o doymaz kral Agamemnon’un çıkardığı uğursuz savaşın kurbanı oldu!.. O yüzden burada ananı ve halkı güdüp yeden bir tek sen kaldın!.. Sen gidersen, evimize çöreklenmiş bu arsızlar hem bizim, hem de halkın birikimlerine el koyacaklar! Gerisini düşünmek bile istemiyorum... Dul ananı da birisi alıp götürecek!..Bütün bunlar olup biterken halkın haberi bile olmayacak! O yüzden şimdilik buralardan ayrılma yavrum!..”

DENİZLERE AÇILDIĞIMI DUYMASIN ANAM!...

Telemahos, bütün sevecenliğiyle dadısınıellerindentutup; “Hiç tasalanma dadıcığım!.. “dedi gülümseyerek.“Bu korkularının hiçbiri başımıza gelmeyecek... Zaten senin söylediklerin başımıza gelmemesi için denizlere açılıyorum...Ama söz ver bana; anama bunlardan hiç söz etmeyeceksin! Yoksa çıldırır; elini yüzünü paralar üzüntüsünden!..”
Eurikleya, kimseye birşey söylemeyeceği üzerine ant üstüne ant içti. Ama gene de içinden püskürüp gelen gözyaşlarını pek tutamıyordu...Bu sevgi yumağı Eurikleya büyütmüştü Telemahos’u; kendi öz oğlu gibi.  Üstelik anası Penelopeya’ya da hep o gözkulak olmuştu babasının yokluğunda... İstemeye istemeye de olsa, Telemahos’un tembihlediği gibi yol hazırlıklarını yapmaya başladı...

EGEMENLERİN GÖZLERİNE UYKU DÖKTÜ ATENA

Sahilde tek başına kalan baba dostu Mentor kılığındaki gök gözlü tanrıça Atena; denizlere açılabilmek için iyi yürekli Noemon’un tez giden gemisini kiralamak istedi. Noemon da; “Siz madem çok sevdiğim Telemahos’un aile dostusunuz, gemiyi seve seve veriyorum. Hiçbir karşılıksız!” dedi.
Geminin ayarlanmasından sonra Mentor kılığındaki Atena; gözüne kestirdiği her kürekçinin önünü kesiyor, onunla anlaşıp akşam buluşacakları yeri söylüyordu... Bütün sokaklar gölgelenince de Atena, yol boyu  gerekecek her türlü araç ve gereçlerle bir güzel donattı gemiyi. Yoldaşları olacak soylu kürekçilerin çoktan sahilde toplanmış olduklarını görünce de çok sevindi. Onları sevencenlikle selamladı... Her birine güç verdi...
Sonra da doğruca sarayda onu bekleyen Telemahos’un yanına gitti... Sarayın avlusundaki damat adayları; ellerinde şarap tasları; sözde eğleniyoruz diye ortalığı birbirine katıyorlardı! Mentor kılığındaki tanrıça, hepsinin gözlerine uyku döktü. Onlar da bir anda uyuştu; bazıları ellerindeki tasları bile yerlere düşürdü!  Sesiyle, giyimiyle Mentor’un aynısı olan tanrıça Atena, Telemahos’u çağırdı yanına.“Çabuk ol Telemahos,”dedi.“Gemi de, yoldaşlarımız olacak kürekçiler de hazır! Kimselere görünmeden bu gece yelkenleri hemen açalım!”
Tanrıça önde, Telemahos arkada, koşaraktan sahile ulaştılar ve onları bekleyen iyi yürekli kürekçi yoldaşlarıyla bir süre kucaklaştılar...
Artık hemen enginlere açılacaklardı...

Evrensel'i Takip Et