23 Nisan 2014
DİĞER YAZILARI
Edebiyat 15 Nisan 2015
Normalleşmek 8 Nisan 2015
Adil 18 Mart 2015
Beklenti 11 Mart 2015
Koşa koşa 4 Mart 2015
Adım adım 25 Şubat 2015
Her şey 18 Şubat 2015
Mendil 28 Ocak 2015
Yuvarlak 14 Ocak 2015
Yabancı 7 Ocak 2015
YAZI ARŞİVİ

Yenilik hep umuttur. Yeni bir oyuncak her çocuğu mutluluktan deliye döndürür. Yeni bir kent görünce keşfetmenin büyüsüne, heyecana kapılırsın.  Yeni bir kitap, yeni bir şarkı, yeni bir dost bazen de yepyeni bir aşktır hayatın anlamı. Rutin ne kadar sıkıcıysa yeni de o kadar neşelidir. Bugün bir günlüğüne devlet erkanının koltuğuna oturacak çocuklar neşe kaynağı oluveriyor, değişmeyeceğini bildiğin yıllanmış koltuklara yarım saatliğine bir yenilik getiriyor diye.
Sporu da yeni olanı görme heyecanı adına sevmiyor muyuz? Yeni bir transfer uğruna sabahın kör karanlığında kalkıp havaalanına, yola düşüyor binlerce taraftar. Bahis sitelerinin 11.50 oranla neredeyse kesin yenilir dediği takımın, bir umut yeni bir şey yapar da yener diye değil mi umutlu bekleyişin? Akıl almayan bir şut, hayal edemediğin bir pas için. Aynı nehirde iki kere yıkanılmadığından, yarına dair umudumuz hiç bitmiyor.
O yüzden de, yüzü eskiye dönen, mevcuda sarılıp muhafazakar olan umut vermiyor. Tekrarlar sıkıyor. Türkiye futbolunun en güzel yüzü olan 1. Lig’in bile sanki tadı kaçtı. Süper Lig’e çıkmayı garantileyen İstanbul Büyükşehir Belediyespor, daha geçen sene düşmüştü. Çıkma ihtimali süren diğer 6 takımdan (Manisaspor’un incecik bir play-off umudu var hala) 5’i son üç yılda Süper Lig’de bulunmuş takımlar. Bir tek Balıkesirspor 40 yıldır hasret. Zira Süper Lig’in sunduğu maddi imkanları, yabancı haklarını cebine koyup 1. lige düşen takım;  alt ligdeki rakiplerinden belirgin ölçüde şanslı başlıyor yarışa. O yüzden de güçlüyü daha güçlü kılan sistem döngü halinde sürüp gidiyor. Nasıl ki, Süper Lig’de Trabzonspor’un dönemsel, Bursaspor’un ise münferit çıkışı haricinde üç takım arasında dönüyorsa şampiyonluk; 1. Lig de benzer biçimde düşenleri geri çağıran bir döngüye kilitlendi. Sistem asansör takımlar yaratıyor.
Futbolun tüm sistemini kendisini tekrar edecek çarpıklıkta kurgulayan karar vericiler ise yeniliği oyunun özünden uzaklarda arıyorlar. Kulüpler her sene yeni formalar üretip satma derdinde, spor markaları ne derse o oluyor. Taraftar her yıl o güne kadar hiç aklına gelmeyen yeni renkte bir formayı beğenmek zorunda kalıyor.  Yönetimler yeniliği, ülkeye hiç de yeni bir renk getirmeyen beton grisi stadyum inşaatlarında arıyor, taraftar da bu zorunlu yenilikten mutluymuş gibi yapacak-eli mahkum. İşin özünde, altyapıda, kurumsal yapısında, yönetim kültüründe, kadro derinliğinde yenilik aramayan, hatta istemeyen yönetimler yenilikçiymiş rolü kesebiliyor ancak. İşler kötü gidince de, takımın en son başarısını yaşatan teknik direktörün adını kulislerde konuşacak. Her yeni güne, yeni bir umut taşımak isteyen taraftarın aksine sadistçe bir tekrar sevgisiyle.
Federasyonun getirdiği yenilikler, kim olduğu şaşırtmayan bir bankaya verilen elektronik bilet sistemiyle taraftardan daha fazla para alıp, onu daha fazla denetim altına almaktan ibaret. Sezonun önemli maçlarının yarısını hangi akılla icat edildiğini kimsenin anlamadığı sadece kadın ve çocukların izleyebilmesi cezasıyla geçirtmekten ibaret. Stadyumlarda daha fazla polis baskısına çanak tutmaktan, futbolun şike-teşvik,bahis üçgeninde bir para döngüsünde yönetmekten ibaret. Bir türlü sonuca bağlayamadığı şike davalarında üzerindeki sorumluluktan kaçmak için bir seneliğine Süper Final diye bir saçmalık uydurup, ertesi yıl aynı keyfilikte kaldırmaktan ibaret sizin.  Lig sonuçlarını yayıncı kuruluşların tayin ettiğinden neredeyse emin taraftarlar sizin hangi yeniliğinizden, nasıl mutlu olsun?
Bilin ki, TT Arena Açılışı’nda, şike davası protestosunda, İnönü’nün son maçında, Gezi’de, Taksim’de, Kızılay’da alabildiğine şiddet uyguladığınız, e-bilete, deplasman yasağına tabi tuttuğunuz spor seyircisi artık eskisi gibi değil. Siz varın, kendi tarihinizi tekerrür ettirin, hayal bile edemeyeceğiniz yenilikler sporun vazgeçilmez bileşeni taraftar cephesinden zıplaya zıplaya geliyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime  6 liralık ücret

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime 6 liralık ücret

Saray iktidarının “Milletimiz zenginleşecek” propagandasını yaptığı Gabar petrolünün arkasında ağır bir işçi sömürüsü var. Günde 12 saat çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlık, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretler… Öyle ki sadece 12.5 saatlik üretim tüm işçilerin ücretini karşılıyor, geri kalan patronların kasasına akıyor.

Şırnak’ta bir günde çıkarılan petrol, Batman’da çıkarılanın yüzde 87 fazlası.

Serbest piyasada ham petrolün varil fiyatı yaklaşık 75 dolar.

İşçiler iki günde çıkarılan petrol kadar ücret alsaydı aylık ücret 160 bin lira olurdu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et