1 Mayıs’ta hükümet destekçiliği
Hürriyet gazetesinde 27 Nisan’da yer alan bir habere göre İP Başkanı Doğu Perinçek İzmir Kitap Fuarı’nda basın mensuplarının soruları üzerine bazı güncel konular da açıklamalarda bulunmuş. Bu açıklamaların 1 Mayıs ve AYM Başkanı Kılıç’ın konuşması gibi başlıca iki konuda olduğu görülüyor. Bu açıklamalarda dikkat çeken nokta şu: Perinçek her iki konuda da hükümete destek veren bir pozisyonda bulunuyor. Bu konuda kendisine haksızlık yaptığımız düşünülmesin. Açıklamaların içeriği başka tür bir yorum yapmamızı olanaksız kılıyor.
İlkin 1 Mayıs’a ilişkin yapılan açıklamayı ele alalım. İP Başkanı Perinçek şunları söylüyor: “Taksim’de şunu görüyoruz; Apo posterleri açılacağını şimdiden ilan ediyorlar. PKK Taksim’de olacağını BDP Taksim’de olacağını söylüyor. Birtakım başı bozuk gruplar oralarda tertip kokan hazırlıklar içindeler. İşçi sınıfı Taksim’de değil, İşçi sınıfı Kadıköy’de. Turuncu kuvvetler, küresel merkezler tarafından yönlendirilen turuncu kuvvetler Taksim’de, halkımızı uyarıyoruz.”
Elbette 1 Mayıs Taksim’den ibaret değildir. Özellikle de “her yer Taksim, her yer direniş” çağrısının artık yaygınlaştığı ve egemen olduğu bir dönemde! Ancak Taksim’de 1 Mayıs kutlamanın Türkiye işçi sınıfı için taşıdığı önem de çok iyi biliniyor. Sendika yönetimlerinin işçi sınıfının gücünü ve birliğini parçalamaya yönelik tüm gerici adımlarına karşın işçi ve emekçiler, hükümet destekçisi sendika yönetimlerinin düzenledikleri mitingler de dahil, katıldıkları her 1 Mayıs gösterisini sermaye ve hükümetin desteklendiği bir mitinge değil, işçi sınıfının acil ve temel taleplerinin öne sürüldüğü bir gösteriye dönüştürmeye çalıştılar.
1 Mayıs’ın yaygın kitlesel kutlanması, gösterilerde egemen olan sloganlar bunu açıkça gösteriyor. Burada anlaşılmadık bir yön bulunmuyor.
Ama anlaşılmayan -bizce çok iyi anlaşılan- yön şudur: Perinçek açıktan AKP Hükümetinin Taksim’e ilişkin gerici, yasakçı tutumuna destek vermektedir. Hükümet 1 Mayıs’ta yeni bir “Gezi”nin hayaletini görmekte, hatta kantarın topuzunu kaçıranlar bunu hükümete karşı bir “darbe girişimi” olarak ilan etmektedirler. Perinçek bütün bunların üzerine Kürt düşmanlığını da eklemeyi ihmal etmemiştir. Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen işçi, emekçi ve gençlere Ukrayna hatırlatması ile Sorozcu “turuncu kuvvetler” olarak saldırılmaktadır. Ancak hatırlatmak gerekir: Taksim’de ve 1 Mayıs’ın kutlandığı her yerde işçi ve emekçi halkın taleplerini dile getiren kitleler bu ülkenin bağımsız ve demokratik bir ülke haline gelmesinin mücadelesini vermektedirler. Onlar üst sınıflar arasındaki tepişmelerde bir kliğin ardına takılmayı reddetmektedirler.
Perinçek’in AYM Başkanı Kılıç’ın konuşmasına ilişkin söyledikleri de bunlardan farklı değildir. Perinçek kısaca şunları söylüyor: “Anayasa Mahkemesi Başkanı çok talihsiz, gladyoyu, paralel devleti Türkiye devletinin içine, yargıya, polise, askerin içine yuvalanmış F örgütünü savunan bir konuşma yaptı...” Kılıç’ın konuşması pek çok yönüyle eleştirilebilir ve bu gazetenin köşe yazarları da bu eleştirileri yaptılar. Eleştirilerin özü AYM’den ve onun başkanından bir demokrasi kahramanı yaratılmaması gerektiği üzerinde yoğunlaşıyor, geçmişten örnekler verilerek bunun doğruluğu ortaya konuluyordu. Demokrasi ve özgürlükler ancak halkın mücadelesi ile elde edilebilir vb.
Ancak kolayca anlaşılacağı gibi Perinçek’in eleştirisi bütünüyle farklı bir zeminde yükseliyor. Perinçek’in eleştirileri, AKP Hükümetinin rüşvet ve yolsuzluk olaylarının patlaması üzerine kendisini bütün bu “tezgahın” “paralel devlet” adı taktıkları “Cemaat” tarafından kotarıldığı savunmasının doğrulanması zemininde ve bunları doğrulamak üzere yöneltilmektedir. Burada Aydınlıkçı politik çizginin bütün önemli siyasi olayları, egemen sınıflar içindeki klik mücadelesi ile açıklayan ve sonuçta birine yedeklenen çizgisi tekrarlanmıştır. Burada “çelişkiden yararlanma” da yoktur, doğrudan diğerine yedeklenilmiştir. Yedeklenilen yerde hükümetin arkasıdır. Sorunu herhalde “Tahliye nedeniyle diyet borcu ödüyorlar” diye de daraltmamak gerekiyor, çünkü bu Aydınlıkçılığın klasik çizgisidir. Gazetenin köşe yazarlarının bu konularda birbirinin kopyası niteliğinde yazılar yazdığı kolaylıkla görülebilmektedir.
Bitirirken şunları tekrar vurgulamakta yarar var: İşçi ve emekçi halk ve onun gençliği arasında gericiliği, şovenizmi, üst sınıf kliklerinden birini desteklemeyi politik çizgi haline getirmiş gerici bir politik hareketin, halkın demokrasi ve bağımsızlık mücadelesine katabileceği hiçbir olumlu değer bulunmamaktadır. Bu konuda İP ve Aydınlıkçılık çok olumsuz bir örnek olarak ortada durmaktadır.
Evrensel'i Takip Et