04 Mayıs 2014 06:58

Uyduruk ama ürkütücü

Uyduruk ama ürkütücü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Milli İrade kavramının uyduruk olduğunu, Başbakanın bu kavramı kullanmaya başlamasından bu yana, bildiğim kadarıyla en azından on yıldır yazar dururum. Ve eklerim; bu uyduruk kavrama siyasi bir anlam yüklenmek istenirse otoritarizmin, giderek faşizme uzanan yolun fikriyatı oluşturulur.
Başbakan bu kavramı kararlı biçimde, yılmadan kullandı. Sonunda çoğu kişi alıştı, ısındı, muhalefetten siyasetçiler dahi milli iradeyi kendilerine göre yorumlayarak siyasi çıkarlarına uygun sonuçlar çıkartmaya başladılar.
Bilim insanları yıllardır, beynin karmaşık yapısını ve şaşırtıcı işleyişini tüm yönlendirici, dönüştürücü, saptırıcı, engelleyici vb. sonuçta belirleyici biyolojik ve çevresel etkenlerin tarihsel/toplumsal süreçteki etkileşimini araştırarak, inceleyerek düşüncenin oluşum sürecindeki çözülmemiş sırları aydınlatmaya çalışıyorlar. Bilim bu yönde ilerlerken, ülkemde düşünceyi bir anda kolektifleştirerek bireyin beyninden alıp millilik mertebesiyle kutsallaştıran siyasi akım gittikçe güçleniyor; ‘milli irade’ uydurukluğunu bir cazibe merkezi sanıp kendilerini onun çekiciliğine kaptırdıklarında ayrıcalık kazandıklarına inananların sayısı artıyor.
Bu gibi kişiler, seçimlerde bireylerin birden çok seçenek arasında tercih yapmak amacıyla kullandıkları oylardan sayıca en fazla olan bölümünü ve bu bölüm oyların belirlediği tercihi uyduruk ‘milli irade’ kavramıyla kolektifleştirip toplamsallaştırıyor, yapmacık ama sorgulanamaz bir kutsallık üretiyorlar. Oysa çoğu kez  milli iradeyi oluşturduğu iddia edilen toplam oylar diğer tercihlere kullanılan toplam oylardan daha az oluyor. Örneğin son seçimlerde kazanan siyasi partinin aldığı oy sayısı, diğer siyasi partilerin tek tek aldıkları oylardan fazlaydı ve bu nedenle iktidar oldu ama kendisini tercih etmeyen toplam oylardan azdı. Böylece, ‘milli irade’ uydurması, seçimi kazanan siyasi partiyi tercih etmemiş olan ve toplumda çoğunluğu oluşturan bireylerin iradesi  yerine seçimi kazanan siyasi partiyi tercih etmiş olan ama toplumda azınlık kalan bireylerin tercihini millileştirdi.
Ne var ki, uyduruk milli irade kavramı ülkemizde giderek ciddiyet kazanıyor ve bir siyasi anlayışın devletin yeniden yapılandırılmasında, devlete yeniden ve farklı bir işlerlik kazandırılmasında izlenen yolun ateşleyici ana unsuru oluyor. Kısaca, benim deyimimle, ‘milli irade devleti’ kuruluyor. Milli irade devleti seçimleri kazanan ve iktidar olan siyasi partinin (ya da devlet) başkanının ve onun temellendirdiği hükümetin, bireyleri o anda ve doğrudan etkilemeyen kamusal alandaki hiçbir tasarrufunun yargı kararı ile bile olsa engellenemediği, denetlenemediği; özgürlüklerin kamusal ilkeleri, içeriği, kapsamı iktidarca belirlenmiş ve tanımlanmış biçimiyle kamu güvenliğine, milli güvenliğe aykırı olarak kamusal alanda kullanılamadığı bir devlet biçimidir. Bu devlet biçiminde birey ve iradesi sadece kendi özgül özel alanında kolektifleştirilemez, hükümet tasarrufuna konu olamaz. Hükümet ya da siyasi iktidar özgül özel alanlar söz konusu olduğunda, bireyin özel alanına sadece bu alandaki bireysel faaliyetin kamusal alanı da etkilemesi halinde, örneğin gençleri, çocukları, yaşlıları, kadınları kötü alışkanlıklardan korumak amacıyla müdahale edebilir.
Dünün ve bugünün öne çıkan haberlerine göz atın, milli irade devletinin kurucu ideolojisinin uygulamasını izleyebilirsiniz: 17 Aralık yolsuzluk soruşturması sona erdi, savcılık takipsizlik kararı verdi (İktidarın kamusal alandaki tasarrufları denetlenemez). Buna karşılık yolsuzluk soruşturmasını başlatan savcılar ve şüphelilerden birinin mallarına ilişkin karar veren yargıç hakkında soruşturma açıldı (İktidarın kamusal alanındaki faaliyetlerini soruşturmak milli iradeye ihanettir, suçtur). 1 Mayıs Taksim’de gösteri yapılmasını engellemek amacıyla on binlerce polis seferber edildi; İstanbul’un neredeyse tüm semtlerine hangi araçla olursa olsun ulaşım engellendi (Özgürlüğün kullanımının kamu güvenliği nedeniyle denetlenemez biçimde engellenmesi).
Milli irade devletinin temel taşı ‘milli irade’ uydurukluğunun cazibesine kendini kaptırarak bu kavramın ardına gizlenmiş siyasi anlayışa destek olanlara duyurulur: Yakında idam cezası önerisi ile karşılaştığınızda şaşırmayın; idam cezasını bile eveleyip geveleyerek  savunmaz görünüp savunduğunuzda ben şaşırmayacağım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa