HDP’nin geleceği
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye halklarının, ezilenlerinin ve ötekileştirilenlerinin mücadele merkezleri olarak büyük önem taşıyor. Halkı sisteme yedeklemeye çalışan sermaye partilerinin karşısında, halkların taleplerinin, demokratikleşme beklentilerinin karşılanmasına yönelik mücadelede bu oluşumlar bir umuttur. Gelinen aşamada ise bu açıdan yeni bir sürecin eşiğindeyiz.
Bilindiği gibi kısa bir süre önce BDP Milletvekilleri HDP’ye katıldılar. Belirtilen takvime göre BDP 8 Haziran’da kongresini yapacak, 21 Haziran’da HDK’nin seçimsiz kongresi, 22 Haziran’da da HDP’nin seçimli kongresi yapılacak.
Özgür Gündem’de yayınlanan Öcalan’ın değerlendirmelerine göre bu HDK-HDP-DTK-BDP’nin yeniden yapılandırılacağı bir süreç anlamına geliyor.
Bu süreçlerle birlikte HDP’nin Türkiye’nin toplamında örgütlenmeyi hedef alan bir sol kitle partisi olarak yeniden yapılandırılması hedefleniyor. BDP’nin ise, bölgede demokratik özerkliğin, yerel demokrasinin inşası için sürece katkı sunacak bir hedef üzerinden yeniden yapılandırılması tartışılıyor.
Bir köşe yazısı sınırları içinde, dile getirilen bu yeniden yapılandırma modelini detaylarıyla değerlendirmenin imkanı da yok. Bu nedenle de, bu yazıda sürecin temel gidişatına dair bazı kritik noktalara değinilecek.
Türkiye’de ateşkes sürecinin yeniden başlatılması ve silahların sustuğu bir düzlemde demokratik çözüm imkanlarının tartışılabilmesinde Öcalan’ın belirleyici bir role sahip olduğu tartışılmaz. Siyaseti, her gün cenazelerin geldiği bir ortamın baskısının dışına çıkaran Öcalan’ın çağrısı oldu. HDK ve HDP süreci de bu ortamın sağladığı elverişli iklimde hayat buldu. Dediğimiz gibi bugün ise, bir yeniden yapılandırma sürecinin eşiğindeyiz. Aslında daha açık bir ifadeyle içindeyiz. Yanıtını doğru vermemiz gereken soru ise, sürecin bundan sonra nasıl ilerlerse sağlıklı bir noktaya ulaşılabileceğinde düğümleniyor.
Gezi eylemleri süreci de, daha öncesindeki gelişmeler de HDK-HDP’nin kendi sınırlarını aşan, toplumun tüm ileri dinamiklerini bağrında toplama yeteneği gösteren bir atılıma ihtiyacı olduğuna işaret ediyordu. Bunlar tahlil edildi, ifade edildi. Yazıldı, çizildi, tartışıldı. Zaten hayatın kendisinin de önümüze koyduğu bir gerçeklikti bu. Diğer taraftan da, Kürt hareketinin önümüzdeki döneme dair kendi planı açısından ortaya koyduğu bir yol haritası var. HDP’nin bir ‘ittifak partisi’, bir cephe oluşumundan farklı olarak ‘radikal demokrasi’ temelinde örgütlenen bir ‘sol kitle partisi’ olması da bu yol haritasına bağlı olarak dile getiriliyor.
EMEP’in bu sürece dair değerlendirmeleri ise, bu sürecin, farklı programlara sahip partilerin, yapıların kendi bağımsız faaliyetlerini yok saymayan, ortadan kaldırmayan (HDP’nin kuruluş felsefesine uygun olarak) bir temelde yürümesi gerektiği vurgusunu içeriyor. En kısa haliyle böyle özetlenebilir.
Öte yandan bazı ‘sol’, liberal ya da ‘sol liberal’ çevre ya da kişilerden bazıları, bu sürecin ilerletilmesine yönelik sorumlu bir tutumdan tamamen uzak olarak taraflardan herhangi birine ilişkin suçlayıcı ifadelerde bulunabilmektedir. Bu tutumun sahiplerinden bazıları ‘Kürt muhitinde göz doldurma’, bazıları da Kürt hareketine karşı kendi rahatsızlıklarını başka bir yapı üzerinden ifade etme yöntemini seçiyorlar. Bunlar ayrıntısına girilmeyi hak etmeyen, kasti faul içeren hareketler olduğu için onları saha dışında tutmak en hayırlısı.
Sürecin sağlıklı ilerletilmesi için ÖDP deneyimi önemli bir yakın tarih gerçeğidir. Her biri sosyalist olduğunu iddia eden yapılardan oluştuğu halde ayrışan ve ayrışanların da daha sonra başka ayrışmalara uğradığı bir deneyim. HDP açısından ise ayrıntıya girildiğinde farklı programlara sahip olan parti ve yapıların varlığı biliniyor. Bu örgütler, partiler, çevreler, kişiler, ortak mücadele ihtiyacının oluşturduğu mevzi üzerinden bir araya gelmiştir. 40 yıllık siyasi mücadele geçmişine sahip olan ve bunun belirlediği programları, hedefleri bulunan yapıların HDP içindeki varlıklarının devamını hem garantiye alacak, hem de HDP’yi yeni çevrelere açacak bir perspektife, yönelime ihtiyaç var.
Aynı zamanda bir imkan sanatı olan siyaset, bunun imkanlarını yaratma sorumluluğunu da HDP’nin bileşenlerine yüklüyor.
Evrensel'i Takip Et