Devlet/Derin Devlet/Paralel Devlet
Fotoğraf: Envato
Uzun yıllar derin devleti araştırıp bulmaya çalıştık. Unutur gibi olduk, karşımıza paralel devlet çıktı. Şimdi o devleti araştıranlar var. On yılı aşkın bir süre önce yazdığım bir yazıyı, paralel devlet üzerine çalışanlara yararı olur diye, bu haftaki köşeme de taşıdım.
“R.J. Rummel isminde biri oturmuş çalışmış, araştırmış, elde ettiği bulgulara dayanarak, kabul edilebilir veriler temelinde hesaplamış ve görmüş ki, 1900–1987 yılları arasında dünyada 169 milyonu aşkın kişi hükümetler tarafından öldürülmüş. Bu sayıya savaşta ölenler (En az 35 milyon deniyor), yargı kararlarıyla idam edilenler, doğal afetlerde ölenler, silahlı mücadele sürdürürken öldürülen siyasi muhalifler, suçüstü yakalandıklarında silahla karşı koydukları için öldürülen adi suç sanıkları dahil değil. Üstelik aradan yirmiyi aşkın yıl geçti.
Yapılan araştırmalara göre, her ülkede hükümet yetkililerinin ve devlet memurlarının doğrudan ya da dolaylı yollardan bilinçli biçimde gerçekleşmesini sağladıkları yolsuzluklardan temin edilen kazanç o ülke bütçesinden fazla oluyormuş.
Bir zamanlar orada burada kimilerince ileri sürülen iddialar, şimdilerde bilimsel araştırmaların konusu ve sorusu olarak dile getiriliyor: Devlet, dünya çapında, yerel ya da uluslararası hiçbir suç örgütünün tasavvur bile edemeyeceği, gerçekleştiremeyeceği bir örgütlülüğe mi dönüşüyor ?
Ceza hukukunu ve kriminolojiyi ele alalım. Bilimsel araştırmalarda “Devlete karşı işlenen suçlar” güncelliğini yitirdi, “Devletin işlediği suçlar” gittikçe yayılan cazibe alanı yaratıyor. Devletin işlediği suçlar başlığı altında yolsuzluk, örgütlü suç, doğal afetler, devlet terörü, güvenlik güçlerinin işlediği suçlar, işkence, savaş suçları, soykırım, derin devlet örgütlenmesi ve işleyişi, ekonomik suçlar gibi konular yeni bir anlayışla araştırılıyor.
Araştırdıkça görülüyor ki, çeşitli devlet kurumlarının, hükümetlerin, üst düzey devlet memurlarının bilinçli katılımıyla gerçekleşen yeni suçlar kategorisi yerel düzeyde bir başka “kutsal devlet” oluşumuna yol açıyor. Bir yanda, sözüm ona reform ve özgürlük arayışlarıyla sanki demokratikleşirmiş görünen ve yaşantımızı düzenlediğini sandığımız yine de her şeye rağmen tanımlayabildiğimiz bir “görünür devlet”, diğer yanda eleştirmekte haklı olsak bile ulusal çıkarlar ve ulusal güvenlik kaygısıyla kabullenmemiz istenen, biz bilmeden hatta farkına bile varmadan yaşantımızı düzenleyen ve bir türlü tanımlayamadığımız “derin devlet”. “Görünür devlet” ile “derin devlet” arasındaki bağ ve ilişki yeni tip “kutsal devlet”i şekillendiriyor. Örneğin, “görünür devlet” kitle örgütlerine, yerel yönetimlere, sendikalara vb. radyo ve televizyon işletmeleri kurmayı yasaklarken, basın ve düşünce özgürlüğü adına bu hakka sahip olan birkaç medya tekelinin dilediklerince, ciddi denetime takılmadan faaliyette bulunmalarını sağlayacak yasal zemini hazırlıyor. Örneğe devam edersek, “görünen devlet” özgürlük sağladığı medyanın tekelleşen holdinglerine kamu kuruluşlarının son derece önemli alanlardaki yatırımlar için açtığı ihalelere girme hakkı tanıyor. Bunu da “ticaret özgürlüğü” olarak ifade ediyor. Rastlantı bu ya, ihaleleri çoğunlukla bu tekelleşmiş medya holdingleri kazanıyor. İşte, araştırmacılar diyorlar ki, çoğu ülkede hatta neredeyse tüm ülkelerde “görünen devlet” basın özgürlüğü ve ticaret özgürlüğü adı altında “derin devlet”in gerektiğinde sözünü ve sesini duyuran, ekonomisini yapılandıran düzenlemeleri getirmektedir. Araştırmacılar örneği genelleştiriyorlar ve “görünen devlet”in çeşitli özgürlük kategorilerini giderek “derin devlet” yapılanmasının ve ekonomisinin gereklerini yerine getirmede araç olarak kullanmaya başladığını ileri sürüyorlar. Sanki “görünen devlet” efsunlanmış, “derin devlete” dönüşüyor.
Yerel düzeyde gelişme böyle imiş, uluslararası düzeyde de “derin devlet”in yönetimi merkezde bir yerde tekleşiyormuş. Küreselleşme derin devlet yönetim tekleşmesinin uluslararası yapılanma, işleyiş ve ekonomik güçlenme girişimiymiş.
Kabullenmesi zor ancak bugüne dek bireysel olsun toplumsal olsun edindiğimiz ve gelişmesi uğruna ağır bedeller ödeyerek mücadele ettiğimiz tüm değerler, günün birinde “derin devlet”i meşrulaştıracak kurallar bütününe dönüşecek biçimde farklı anlamlar yüklenerek yeniden üretiliyormuş.
Özetle, “görünen devlet” ve “derin devlet” aynılaşma yolundaymış, yerel düzeyde ya da uluslararası düzeyde hiçbir suç örgütünün tasavvur edemeyeceği örgütlülüğe gidiyormuş dünya. Ve bu oluşum gerçekleştiğinde bizlere edindirilecek yeni kavram ve değerlerle bunu “suç örgütü” olarak tanımlamayı aklımızdan bile geçirmeyecek, geçmişte yerel düzeyde özgürlük ve demokrasi mücadelesi verenleri, uluslararası düzeyde barış isteyen küreselleşme karşıtlarını lanetle anacakmışız.
Öyle olacaksa, demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenleri selamlayarak söylüyorum, “Beni de lanetle ansınlar.”
- Yücel Sayman'ın eşinden veda notu 17 Aralık 2021 04:40
- Taburcu olmak/tezkere bırakmak 30 Ekim 2021 23:16
- YAE atışması üzerine 17 Ekim 2021 00:14
- Gülünç bile olmayan bilinçli davranışlar 12 Eylül 2021 00:12
- Makul ve makbul olmayan dilin yakın tarih serüveni 05 Eylül 2021 00:12
- Yıllara meydan okuyan kitap 22 Ağustos 2021 00:13
- Güvenlik/Özgürlük: Son aşamalara doğru 08 Ağustos 2021 00:12
- Sınırları aşan kitlesel hareketlilik 01 Ağustos 2021 00:12
- Yansımalar 27 Haziran 2021 00:30
- Yeşiller Partisi 13 Haziran 2021 00:15
- Yetilerimi kamulaştırmışlar!.. 06 Haziran 2021 00:50
- Şaşırtabildiklerimizden misiniz?.. 09 Mayıs 2021 00:02