'Bizler' ve 'Onlar' meselesi (3)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Eskiden başımızın başı başbakanken, halkımızın yarısından bir gıdım daha fazlasının “teveccüh”ünü kazanıp, dolayısıyla “cumhur”umuzun başı seçilen muhteremin, bundan kellim ne tür “icraat”lara kapı aralayıp, hangi fermanlarla ülkenin gidişatına “yön” vereceği henüz meçhul!
Aslında başımızın başıyken meydanlardan halkımıza seslenirken, Çankaya’daki koltuğa oturduğunda, kendisinden önceki cumhurbaşkanlarından çok daha farklı bir “yol” izleyip, yerine göre köprü mühendisliğine ya da inşaat kalfalığına soyunacağını, gerektiğinde ekonomi çarkının işleyişine müdahale edeceğini, belediye zabıtası misali pazar yerlerini, balıkhaneleri, fırınları yakından denetleyeeği mealindeki fermanların yanı sıra, keza “köşk”ün bir kenarında öyle ecdat yadigarı süslü bir “vazo”gibi yan gelip yatmayacağını, tam aksine amiyane deyi-miyle her şeye “maydanoz” kesilip, bu bapta canı her istediğinde bakanlar kurulunu toplayıp başkanlık edeceğini, kısacası “hükümran”lığını, kendi “babayasa”sını peşinen ilan etti ama, bunun ne kadarının ne oranda gelişeceğinin sadece gün, tarih ve saat olarak takvimini henüz belirlemedi!
“Kardeşim” dediği Abdullah Gül’ü özellikle “tenzih”edip, buna mukabil geride kalan bilumum cumhurbaşkanlarının “icraat”larını bir bakıma yetersiz, kifayetsiz bulduğunu doğrudan doğruya söylemese de, bunu, “ima” edip, böylece tam, yarım, çeyrek porsiyon “başkan”lık sisteminin zaruretine ken-dince parmak basarken, sergilediği bu siyaset tarzı gerçekten de “usta”ca, bir o kadar da “etik” bir yaklaşımdı doğrusu!
Kimileri zaten çoktan ölüp rahmeti rahmana kavuşmuş, kimileri henüz hayattayken, kimisinin de sırmalı, bol yıldızlı “apolet”lerinin yerinde yeller esip, nitekim bugün yarın derken belki de mahpushaneyi boylayacak olan bu bir zamanların zatı muhteremlerinin ardından, daha henüz koltuğuna oturmadan bunca “laf”ederken, içlerinden sadece “kardeşim” dediği birini deyim yerindeyse sanki göklere çıkarmanın gerisinde yatan “siyasi hesabın” inceliklerini, ben özüm bu andavallı kafamla anlamakta zaten zorlanıyorum ama, anlayanlar varsa beri gelsin!
Üstelik daha düne kadar keza “kardeşim” deyip bağrına bastığı Esat efendisiyle sabah kahvaltısında maaile pastırmalı, çift sarılı yumurtayı beraberce lüplerken, şimdilerde bu kardeşliğin yerinde yeller esiyorsa, demek ki “kardeşlik meselesi” kimilerinin “fıtrat”ında sadece lafı güzaf!
Ali’nin yerine Veli, ya da tam tersine Veli’nin yerine Ali gelirken, üstelik amiyane deyimiyle “al gülüm ver gülüm” tahtında “taht”lar el değiştirip, hatta “görünen köy kılavuz istemez” misali bu “koltuk”ların önümüzdeki günlerde de silbaştan parselleneceği neredeyse gün gibi aşikarken, bu “kardeş”liğin şu veya bu politik hesaplarla suyunun çıkmamasını, en önemlisi de vatan sathında bu kez de yeni baştan “bizler” ve “onlar” diye ne idüğü belli olmayan kavramlara kapı aralamamasını dilerim Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30