07 Eylül 2014 01:16

Cardiff kararları Türkiye'yi sıkıştıracak

Cardiff kararları Türkiye\'yi sıkıştıracak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Galler’in başkenti Cardiff’te toplanan NATO zirvesi iki gün sürdü. Sayısız “ikili görüşmeye” de sahne olan zirveden iki önemli karar çıktı.

Bunlardan birincisi Ukrayna krizine müdahil olmak üzere bir “Acil Müdahale Gücü”nün oluşturulması kararıydı. Bu gücün 100 dolayında askerden oluşan ve kara ve deniz gücü olan bir birlik olmasına karar verildi. 

Zirvenin ikinci önemli kararı ise IŞİD’e karşı mücadele için Türkiye’nin de içinde olduğu 10 ülkeden oluşan bir “Çekirdek Koalisyon” oluşturulmasıydı.

ABD Başkanı Obama bu durumu, “NATO’nun önemli üye ülkeleri; askeri, istihbarat, hukuki yaptırım ve de diplomatik yolları kullanarak bu terörle mücadele etme konusunda hazır durumda” diye açıkladı.

Böylece, Ukrayna kararıyla NATO, bugüne kadar “hiç kimseye karşı bir ittifak” olma demagojisini terk ederek Rusya’ya karşı bir ittifak olduğunu, bundan sonra da Rusya’ya karşı mücadeleyi misyonun merkezine koyduğunu da ilan etmiş oldu.

Erdoğan ise, Cardiff zirvesinde çeşitli vesilelerle “Ey ABD” diye başlayan, ABD’ye yönelik eleştirileri yapan o değilmiş gibiydi. Erdoğan, Obama ile görüşmeden önce, “ABD ile Türkiye’nin stratejik müttefik” olduklarını ve “model ortaklık” çizgisini sürdüreceklerine vurgu yaptı. Böylece Erdoğan, 2007’de Beyaz Saray’da Bush’la varılan Türkiye’nin, “Bölgenin lider ve model ülkesi” olduğuna dair sağladıkları görüş birliğini hatırlatarak, Türkiye’nin 2007 uzlaşmasına bağlı olduğuna özellikle vurgu yaptı.

Nitekim Erdoğan, Ukrayna konusunda, “Kırım’ın ilhakına” karşı olduğunu, “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü” savunduğunu ilan ederek, Ukrayna siyasetinde batılılarla tam bir görüş birliği içinde olduğunu gösterdi. Böylece Erdoğan, bugüne kadar Rusya’yla karşı karşıya gelmeme çizgisini terk ederek, açıkça batılı emperyalistlerin yanında olduğunu ilan etmiş oldu. Bu elbette pek çok bakımdan batıya karşı Rusya’yı yedekleme amaçlı Erdoğan-Davutoğlu çizgisini fazlaca zorlayacak bir karardır. 

Ancak Erdoğan ve heyeti IŞİD’e karşı oluşturulan “Çekirdek Koalisyon”la ilgi aynı açıklığı gösteremedi. Tersine Erdoğan, IŞİD’in oraya çıkmasından ve bölgedeki istikrasızlıktan Suriye ve Irak rejimlerini sorumlu tuttu ve bu rejimlere karşı batılıların müdahalesinin yetersiz olmasından yakındı. Nitekim yandaş basında da “Çekirdek Koalisyon”un görevi böyle, belirsiz ve Suriye rejimine karşı da bir koalisyonmuş gibi tarif ediliyor. Bu yüzden de “Çekirdek Koalisyon” içinde yer alır görünen Türkiye’nin koalisyon içinde bir görev alıp almayacağı, alırsa hangi koşullarda yer alacağına dair soru işaretleri olduğunu da herkes görüyor. Çünkü AKP Hükümeti bugüne kadar IŞİD’e “terörist” bile diyemeyen “tek” bölge ve NATO ülkesidir. Nitekim Türkiye tarafından “Çekirdek Koalisyona” katılındığına dair bir açıklama yapılmamıştır.

Tabii burada IŞİD’in elindeki 49 rehinenin olması bir bahanedir ve asıl olan IŞİD’le olan ideolojik yakınlıktır!

Bu yüzden de IŞİD’e karşı kara ve hava harekatını desteklemek üzere bir araya gelen “Onlu”nun; peşmergeye insani ve askeri yardım yapması, IŞİD’le savaşan PKK ve YNK güçlerine  silah, mühimmat sağlanması, IŞİD’e karşı girilecek askeri harekata topraklarında kolaylık sağlanması, zaman içinde Suriye hükümetiyle iş birliği yapılması,… gibi konularda AKP Hükümetinin tutumu ne olacaktır?

Bu soruların yanıtı büyük ölçüde içindedir. Ve AKP Hükümeti elinden geldiğince bütün bu yükümlülükler karşısında ya açıkça itiraz edecek ya da yan çizilerek kaçınılmak istenecektir. Ama açıkça IŞİD’i savunur bir çizgiye geçmeden de AKP Hükümetinin bu yükümlülüklerden sıyrılması çok zor olacaktır.

Peki perşembe günü dokuz gazetede birden manşete çekilen “Erdoğan, Fetullah Gülen’in ABD’den sınır dışı edilmesi ya da Türkiye’ye teslim edilmesini isteyecek” haberiyle ilgili Erdoğan’ın Obama ile görüşmesinde konunun gündeme gelip gelmediğine dair de bir bilgi yok. Ama öyle anlaşılıyor ki, bu açıklama tamamen iç kamuoyuna yönelik bir Göbelsci propaganda yönteminin unsuru olarak öne çıkarılmıştır. Nitekim Erdoğan’ın uçakta yaptığı bu açıklamaya Obama bir şey demedi ama üç günden beri Başbakan ve bakanlar tarafından ne denmek istendiğine dair demeçler veriyorlar.

Cardiff zirvesiyle birlikte artık NATO hem Ukrayna’da hem de Ortadoğu’da daha müdahaleci, emperyalistlerin çıkarlarını gerçekleştirmek üzere daha aktif girişimler yapacaktır. Bu da bölgede çatışmaların daha şiddetleneceği, bölge halklarının daha çok acılar çekeceğinin habercisidir.

Ama aynı zamanda NATO’nun Cardiff kararları Türkiye’nin hem Ortadoğu hem de Ukrayna politikasını daha da köşeye sıkıştıracaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa