Sermaye, hükümet ve işçiler
İş cinayetlerinin peşpeşe gelmesinin ardından hükümet kontrolündeki bazı medya organlarından ve nerede yazdığı fark etmeyen ama aynı nakaratı yineleyen destekçi yazar takımından “sermaye ve patron düşmanlığı yapmayalım” sesleri yükselmeye başladı. Bu zatlar “iş kazası” nitelemesine hiç uymayan işçi cinayetlerine gösterilen tepkilerin önünü böyle kesmeye çalışıyorlar.
Kuşkusuz “iş cinayetleri” ülkenin gündemine yeni gelmiyor. Ama geçmişten temel bir farkı var ki, o da şu; artık vahşi koşullar, kuralsızlık pek çok sektörde olağan çalışma biçimi oldu ve iş cinayetleri geçmişten çok daha sık biçimde gündeme gelmeye başladı. AKP Hükümeti, özelleştirmelerde, ülkeyi uluslararası sermayenin sömürüsüne açmada gösterdiği sınır tanımazlığı iş yerlerine de taşıdı. Büyük sermaye hükümetten aldığı güçle dizginlenmeyen bir pervasızlıkla işçilerin haklarına, yaşamlarına, örgütlenmelerine saldırıyor.
Hükümetin ve büyük sermayenin sözcüleri artık açıkça “ölmek işçilerin kaderlerinde var” diyorlar. Bir taraftan ortalığa dini duygulara sahip işçi kesimlerinin kafalarını bulandırmak için “şehitlik” tartışmalarını atıyorlar, onların tüm haklarını “öbür dünyaya” havale ediyorlar, ama diğer taraftan aslında ölenlerin “niyazı” olduklarını bütün bu tutum ve davranışları ile ortaya koyuyorlar.
Büyük patronlar açısından durum son derece açıktır; onlar iş cinayetlerini önleyecek, en aza indirecek her önlemi, bu alanda yapılacak her masrafı karlarında meydana gelecek bir azalma olarak görüyorlar. Onlar için ölen işçilerin geride kalanlarına sadaka misali yapılacak ödemeler çok daha az maliyete sahiptir. İşledikleri cinayetlerin ardından yaptıkları açıklamalarda artık biçimsel üzüntülerini belirtme gereği bile duymuyorlar.
Bütün bunlara karşın sendika yöneticilerinin tutumları da ortadadır. Bu durumda işçilere kim yardım edecek? Aslında bu sorunun yanıtını yine işçiler birkaç gün önce verdiler. Halkalı’da Artaş, Öztaş, Mesa ve Kantur’da çalışan 3500 işçi iş bırakarak direnişe geçtiler ve bazı temel haklarını patrona kabul ettirdiler. Demek ki sermayenin ve hükümetin pervasız saldırılarına karşı öncelikle işçilerin kendilerine yardım etmesi gerekiyor! Yani birleşik bir sınıf gibi davranmanın adımlarını atmaları gerekiyor.
Bu gelişmeden de anlaşılıyor ki, son zamanlarda peşpeşe yaşanan toplu işçi katliamları işçi sınıfının geniş yığınları içerisinde bu cinayetlere karşı öfkeyi artırmış durumdadır. Genel olarak sessiz ve tepkisiz gibi görünen yığınlar arasında alttan alta biriken bir öfke ve mücadele isteği var. Henüz yeterli güçte ve yaygınlıkta olmasa da iş cinayetlerine karşı verilen anlık tepki bu öfkeye ve mücadele isteğine açıkça işaret ediyor. Açıkça ortaya çıkan bir temel nokta daha var ki o da şu; hükümete ve büyük sermayeye karşı mücadele daha fazla iç içe geçiyor ve bütünleşiyor. Kuşkusuz bu durumu ileri işçiler, mücadeleci sendikacılar, işçilere yardım etmeye çalışan örgütlenmeler çok iyi görebilecek durumdalar.
Evrensel'i Takip Et