IŞİD'e karşı mücadele planı mı yoksa?
Fotoğraf: Envato
ABD Başkanı Barack Obama “IŞİD’e karşı mücadele planını” dün, Türkiye saati ile 04.00’da açıkladı.
Plan başlıca;
1-) ABD’nin havadan yaptığı bombalamaların “sistematik bir kampanya”ya dönüştürülerek sürdürülmesini,
2-) Bombardımanların Suriye’deki IŞİD hedeflerini kapsamasını,
3-) Karadan IŞİD’e karşı savaşan güçlerin, (Irak ordusu, peşmergeler ve Suriye muhalefeti (OSO)’nun) askeri yardım da dahil her bakımdan desteklenmesini,
4-) IŞİD’e yabancı savaşçı katılımı ve finansman desteğinin kesilmesini amaçlıyor.
Obama’nın açıklamaları bundan ibaret. Ve ilk bakışta, “ABD bunları zaten uzunca bir zamandan beri söylüyor ve elinden geldiğince de yapmaya çalışıyordu” denerek, “ABD cephesinde laftan başka yeni bir şey yok” denebilir. Nitekim dünden beri medyada yorumcuların önemli bir kısmı da bunu söylüyor.
Ancak gelişmelere yakından bakıldığında ABD’nin bunları sadece söyleyip bırakmayacağı da anlaşılıyor.
NATO’nun Cardiff Zirvesi’nde oluşturulma kararı alınan 10 ülkenin dahil olduğu “Çekirdek Koalisyon” kararıyla ABD bir yandan İngiltere, Almanya, Fransa gibi Batı ülkelerini, öte yandan da Suudi Arabistan, Katar, Türkiye, Ürdün gibi bölge ülkelerini koalisyona katarak, (ABD Dışişleri Bakanı bu sayının kırk ülkeye kadar çıkabileceğini söylüyor) uluslararası bir güç oluşturmayı amaçlamıştır. Ama burada daha önemlisi, bugüne kadar IŞİD’i çeşitli biçimde destekleyen Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar’ı koalisyon içine alarak, bu ülkeleri zapturapt altına almayı, IŞİD’e bunların verdiği desteği kesmek istemiştir. Ki, bu IŞİD’e bugün verilebilecek en önemli zayiattır.
Böylece ABD planı, bu üç ülkenin IŞİD’le ilişkilerini kontrol altına almayı hesaplamıştır. Çünkü bu, IŞİD’e bu ülkeler üstünden geçen “yabancı savaşçıların” geçişlerini, mali, askeri, lojistik, diplomatik vb. destek verilmesini de büyük ölçüde engellemek anlamına gelecektir.
Nitekim ABD, hiç vakit kaybetmeden bu ülkeleri Suudi Arabistan’da topladı! Bugün de ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Türkiye’ye gelerek bir yandan “Türkiye’nin kaygılarını paylaşır”ken, asıl olarak da kendi beklentilerini de herhalde yeniden vurgulayacaktır.
Obama planına biraz daha yakından bakarsak, görünüşte “IŞİD’e karşı bir mücadele planı” olan bu planın aslında ABD’nin bölgedeki etkinliğini artırmak, bölgedeki gericiliklerin Amerikan stratejisiyle çelişen girişimlerini zapturapt altına almak ve bölgeni yenden şekillendirilmesi amaçlı IŞİD’le mücadeleyi çok aşan bir plan olduğunu söylemek gerçeğe daha yakındır.
Çünkü böylece ABD, IŞİD kozunu kullanarak;
1-) Bölgeye yeni kara ordusu bile getirmeden bölgedeki etkinliğini artırmakta, bölgede Amerikan stratejisinden ayrılan yönetimleri de kendi stratejisi etrafında yeniden birleştirmeye zorlama imkanı elde etmekte, dolaysıyla bölgedeki varlığına meşruiyet ve etkinlik kazandırmaktadır.
2-) Bölge ülkelerinin ABD olmadan IŞİD gibi lanetli bir güce karşı bile birleşemeyeceğini göstererek bölgede var olmasının halklar için önemli olduğunu göstermiş olmaktadır. Daha da önemlisi bugüne kadar bölgede adı işgalle, emperyalistlikle, bölgeyi yağmalamak ve halkları katletmekle anılan ABD bu sefer IŞİD’e karşı bölge halklarının kurtarıcısı olarak sahneye çıkmaktadır. Ki, bu ABD için bugüne kadar elde edemediği bir fırsattır!
“Bu nedenlerledir ki, “Obama Planı, “IŞİD’e karşı mücadele” adı altında bölgede ABD ve Batı emperyalizminin hegemonyasını yenileme planıdır” demek hiç de abartı olmaz.
“Peki bu plan IŞİD’in önünü keser mi, bu planla bölgede barış ve huzur sağlayabilir mi?” denirse buna “evet” dememize ne tarihin ne de bugünün gerçekleri izin verir.
Tersine bugün de halklar kendi kaderlerine sahip çıkabilir ve bölge gericilikleri ve emperyalistlere rağmen demokrasi ve özgürlük mücadelesini sürdürebilirse bu konuda adım atılması mümkündür. Ancak bu olabilirse, IŞİD’in ortaya çıkardığı kaos ve emperyalistlerin müdahalesinden bölge halklarının da yararlanması mümkün olacaktır. Kürtler bunun nasıl olacağını önemli ölçüde göstermektedir. Aksi halde, IŞİD’ten kaçanlar “kurtulduklarını” sanarken emperyalistlerin ve gericiliklerin kucağına düştüklerini görecektir.
“Peki ABD Planı içinde Türkiye’nin rolü nedir ve Erdoğan-Davutoğlu diplomasisi bu planla nasıl bir bağlantı içindedir…?” gibi sorulara yarın değineceğiz.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00