\'12 Eylül ruhu\' vücudunu AKP\'de buldu!
Çarşı’nın önde gelen 35 ismi hakkında Savcılık tarafından hazırlanan; Çarşı’yı “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmekle” suçlayan iddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
İddianamenin kabul ediliş tarihi ise oldukça ilginç: 12 Eylül 2014! Yani 12 Eylül darbesinin 34. yıl dönümü!
8 Eylül 2014 günü basına düşen Çarşı’yı, 2013 Haziran’ındaki eylemleriyle “Hükümete darbe yapmaya teşebbüs”le suçlayarak, 35 kişi hakkında müebbet hapis isteyen iddianameyi görenler, “Yok bu kadar da olmaz. Bu iddiaların hiçbir hukuksal dayanağı yok. Böyle bir iddianameyi mahkeme kabul etmez!” diye düşünmüşlerdi. Bunu sadece düşünmekle kalmayıp yazanlar, söyleyenler de oldu.
Ama İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi böyle düşünenleri yanılttı ve iddianameyi kabul ederek,16 Kasım 2014 günü ilk duruşmanın yapılacağını duyurdu.
İddianamede Çarşı’yı darbecilikle suçlamanın dayanağı olarak öne sürülen iddia ve kanıtları hiçbir aklı başında insan için ciddiye alınmazdır.
Ama zaten bu iddianamenin hiçbir hukuki dayanağı olmadığından da, yandaşlığı her ilkenin üstüne taşıyan yandaş hukukçular dışında tüm hukukçular hemfikirdir.
Tersine Hükümetin Gezi eylemlerinden beri Gezi’nin, “Hükümeti devirmek için düzenlenmiş, içeride ve dışarıdaki karanlık odakların (faiz lobisi, vaiz lobisi, vb) giriştiği bir komplo” olduğu iddiasının iddianame olarak yazılmasından ibarettir.
Gerçi Savcılık bu iddianameyi hazırlarken hiçbir “iç ve dış karalık odak” bulamamış olmalı ki, ülkedeki en açık “örgüt” olan Çarşı’yı bulup onu Hükümeti devirmek için darbe teşebbüsü ile suçlamıştır!
Ne gam!
Yeter ki amaca hizmet etsin!
Tıpkı bir süre önce “Taksim Dayanışması”nın önde gelen üyelerinin suçladığı gibi!
Elbette ülkemizde bu tür, tamamen iktidar gücünü elinde bulunduranların istekleri doğrultusunda hazırlanmış iddianameler, bu iddianameleri karara bağlayan mahkemeler yeni değil. 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün Sıkıyönetim Mahkemelerinde, 90’ların DGM’lerinde, yakın geçmişin Özel Yetkili Mahkemelerinde de böyle iddianameleri, “hükümleri” bu ülke çok gördü.
Ve bu iddianamelerde sadece suçlamalar yapılmış; elde ne varsa o yeterli ve geçerli kanıt olarak gösterilmiş, bu iddianameler emirle ya da özel yasalarla kurulmuş mahkemeler tarafından “Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs olarak” görülerek cezaları basılmıştır!
Şimdi AKP Hükümeti, Özel Yetkili Mahkemelerin yarım bıraktığını, “Paralel yargıyla mücadele” adı altında yargıyı AKP’ye bağlama operasyonları çerçevesinde oluşturduğu özel görevlendirilmiş savcılar, Sulh Ceza Yargıçları görevlendirilmiş Ağır Ceza Mahkemeleriyle yapmak istiyor.
Bunlar Türkiye tarihinin henüz tarih olmamış gerçekleridir. Ve bugün AKP Hükümeti, Sıkıyönetim Mahkemelerinin, DGM’lerin, hatta hep karşı olduğunu söylediği İstiklal Mahkemelerinin geleneğinin savunucusu ve sürdürücüsü olarak Çarşı ve Gezi eylemleriyle girişilen iddianame ve soruşturmaların da (tıpkı Ergenekon, Balyoz, KCK,… davalarının arkasındaki güç olduğu gibi) arkasındaki siyasi güçtür. Zaten bu siyasi güç olmasa hiçbir savcı, böyle bir iddianame hazırlamaz, hazırlayamaz ve hiçbir mahkeme böyle bir iddianameyi kabul etmez; edemez!
Evet, 35 yıldır ‘12 Eylül ruhu’ olarak bildiğimiz bu hak-hukuk tanımamayı, baskı ve şiddeti temsil eden ruh, hep Türkiye’nin üstünde dolaştı.
Bu “ruh” bazen cuntalarda, bazen kimi özel mahkemelerde, bazen faşist yöneticilerde kendisine “barınak” buldu. Ama bir zamandan beri “12 Eylül ruhu”, AKP’de yaşamakta, onun vücudundan aldığı gıda ile serpilip gelişmektedir!
AKP Hükümeti önce Terörle Mücadele Yasası (TMY)’yi çıkararak, sonra CMK’yı TMY’ye uydurarak, arkasından Özel Yetkili Mahkemeleri kurarak “12 Eylül ruhu”nun serpilip gelişmesi için ideal ortamı oluşturdu. Ve bir zamandan beri de kendi siyasi hedeflerine varmak için tüm yargıyı, siyaseti, eğitimi, bilimi, sosyal yaşamı kuşatıp etki altına alması için bu “ruhu” okşayıp büyümeye devam etmektedir.
Bu yüzden Çarşı iddianamesini, bu akıllara ziyan iddianameyi ciddiye alıp bir yargı belgesine dönüştüren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı bir rastlantı değil, AKP Hükümeti’nin geldiği bir aşamadır.
Evrensel'i Takip Et