Futbolun değeri
Dünyanın en büyük vergi, muhasebe, denetim ve danışmanlık şirketlerinden Deloitte Avrupa’daki toplam futbol pazarının büyüklüğünü 20 milyar Euro olarak hesaplıyor. Bu sayı sadece Avrupa’daki liglerin değeri. Takımların geliri alt alta yazılınca oluşan yekun. Avrupa dışındaki kıtaları, Dünya Kupası ve diğer uluslararası organizasyonları hesaba katınca sayı daha da büyüyor. 20 sene önce sadece tribün gelirleri, yöneticilerin hibeleri ve bir kaç oyuncuya ödenen yüksek transfer ücretlerinden oluşan bir pazardı futbol. Aradaki milyarlarca Euro’luk farka, biz endüstrileşen futbol diyoruz. Futbolseverin sevmediği, dünyayı ticaret gözlüğü ile algılayanların ise sevdiği bir meblağ bu. Kulüpler bu bütçeyi üç gelir kaleminden sağlıyor özünde. En büyüğü yayın hakları, ikincisi reklam ve sponsorluklar, üçüncüsü ise bilet, resmi ürün satışı gibi faaliyetlerden gelen para.
Türkiye Ligi’ne biçilen değer 444 milyon euro. İngiltere’nin yedide biri. Bu tutarın yarıdan fazlası ise Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’dan geliyor.
Yıllardır endüstriyel futbol anlayışına göbekten bağlanan, formalardaki reklam alanlarını geçtim; takım ve stad isimlerini, hatta staddaki tribünleri sponsorlara satan büyük takımlardan Fenerbahçe ve Galatasaray sezona forma sponsoru almaksızın başladı.
Galatasaray, Bir kaç gün önce THY ve Huawei ile anlaştı. Geçtiğimiz yıllarda Türk Telekom’dan aldığı paranın çok altına. Fenerbahçe yönetimi ise henüz konuyu netleştirmedi.
Endüstriye, para piyasalarına dair emin olacağımız tek bir nokta varsa o da yeterince cazip olmayan, kâr getirmeyen hiçbir yere yatırım yapmayacaklarıdır. Türkiye’de futbola değer kaybettirdiler. Yolsuzluk ve şikeyi örtbas ederek, Passolig adlı bir ucube model ile taraftarı stadyumlardan kopararak, tribün gruplarından darbeci örgüt senaryoları uydurarak bu alanı da yozlaştırdı iktidar. Federasyona, kulüp yönetimlerine, spor medyasına Yeni Türkiye’yi yalayan vasıfsız, renksiz insanları doldurdular. Kanka müteahhitleri stadyum inşaatlarıyla ihya etme derdinde düşüp futbolun özünü unuttular. Seçim öncesi oy toplama uğruna, ülkenin tüm kiralık futbolcularını toplayıp turuncularla maç yaptırmaktı bunlar için futbol.
Sonuç şu. Ülkenin şampiyonu dahil bir çok takım Avrupa Kupaları’na kabul edilmiyor. Prestijli oyuncular Türkiye Ligi’ne gelmiyor, taraftar maça ilgi göstermiyor. Krizin batırdığı İzlanda, 2023’ün Cihan Devleti olma iddiasındaki Türkiye’yi gözü kapalı yenip geçiyor.
Kâr etme peşindeki hangi firma neden yatırım yapsın bu bitik ortama? Galatasaray’ın sponsoru THY’nin reklam yatırımı bir gösterge değil. Zira THY aynı zihniyetin elinde sürekli zarar eden ve buna rağmen abartılı reklam yatırımları olan bir firma. Suat Altın İnşaat adında bir şirket Kayseri Erciyesspor’un isim hakkını alıp takımı “Suat Altın Erciyesspor” diye sahaya sürüyor. Hukuksal, yasal olarak uygundur eminim de göz var izan var komik bir durum değil mi bu? “Semih Cumhuriyeti” karikatürlerine gülüyorduk bir iki sene önce.
Şike, mahkemelerdeki güvensizlik, federasyonun yönetemeyişi, E-bilet, polis şiddeti, taraftarın dışlanmasıyla futbolu bir bataklığa dönüştürdü iktidar. Prestijini, heyecanını bitirdi. Ne amatörlüğünü, ne endüstriyel halini yönetebildi. Sorsan futbolu da en iyi onlar bilir.
Konuyla ilgili bir hoşlukla bitireyim. İzmir’in İkinci Ligdeki temsilcisi Altay da göğüs reklamsız çıktı sahaya. Ama boş forma yerine, bir İzmir silueti nakşetti formanın üzerine. Bir yoksunluğu estetik bir zenginliğe dönüştürdüler, sahaya neşe kattılar. Var olsunlar.
Evrensel'i Takip Et