Soma’daki işçi katliamının ardından, yeraltında çalışan maden işçilerinin haklarında bazı düzenlemelerin yapılması zorunlu olarak gündeme geldi. Bu zorunluydu çünkü, ekmek parası kazanmak için can pahasına çalışmak zorunda kalan işçilerin, sonunda ölüm olan koşulara mahkum edilerek vahşi bir sömürüye tabi tutulduklarını tüm ülke açık bir biçimde görmüştü.
Bunun üzerine işçilerin çalışma koşullarında olmasa da, ücret, emeklilik vb. gibi bazı haklarında yetersizde olsa bazı düzenlemeler yapıldı.Bu düzenlemeye karşı ilk tepkiler devlete ait maden ocaklarını taşeron olarak çalıştıran (Rödovans sistemi) patronlardan geldi. Bu patronlar maliyetlerin artmış olduğunu ileri sürerek ocaklardaki işçileri kapı önüne koydular ve çalışmaları durdurdular.
Patronlar bu adımı atarak işçiler lehine yapılan kısmi düzenlemelerin bile yaşama geçirilmesini engellemek, bu olmazsa kendilerine ek avantajlar sağlayacak yeni yasal düzenlemelerin yapılmasını istemekteler. Patronlar bu tür bir düzenlemenin yapılması için, işsizlik yoluyla çaresizliğe itilmiş işçileri bile istismar etmekten çekinmemektedirler. Yaratılan havaya, estirilen rüzgara bakılırsa ocakların kapanma nedeni işçilere tanınan haklardır!
Sendika yönetimleri henüz bu duruma tepkilerini ortaya koymadılar. Ama onların genel tutumlarına bakıldığında göstermelik bazı açıklama ve tepkilerin ötesine geçmeyecekleri kolayca tahmin edilebilir. Kuşkusuz işçilerin birleşik ve kitlesel bir mücadele yolunu tutması ve temel ve acil taleplerini ileri sürerek eyleme geçmeleri, bu sorunun işçiler lehine çözülmesini sağlayacak en etkili yöntem olacaktır.
Burada temel sorunun kamuya ait maden ocaklarının taşeronlara kiralanması olduğu görülmektedir. Bu özelleştirme uygulamalarının fiilen uygulanmasının bir yöntemi olarak kullanılmaktadır. Taşeron da en kısa zamanda, en vahşi çalışma koşullarında, en ucuz biçimde azami üretimi yapmayı ve aşırı bir karı cebe indirmeyi hedeflemektedir. İşçilerin temel taleplerinden birisi bu ocakların kamu tarafından işletilmesi ve buralardaki çalışma koşullarının düzeltilmesi olarak öne çıkmaktadır.
Özelleştirme ve taşeronlaştırma konusunda birlikte hareket eden sermaye ve hükümetle, işçi sınıfının çıkarlarının karşı karşıya geldiği son örneklerden birisi bu gelişmedir. Hükümet kendi sorumluluğunu üzerinden atmaya çalışmakta, patronlar üzerinden maden işçilerini eski koşullara razı etmenin adımlarını atmak istemektedir. İşçilerin yeterli bilinç ve örgütlenme düzeyinde olmamaları sermaye ve hükümetin işini kolaylaştırır gibidir.   
Açıkçası sermaye ve hükümet, işçilere  bazı haklar verildiğinde bunların onların yararına olmayacağını kanıtlama peşindedir. Bu, işçi sınıfına karşı sermaye sınıfının politik, ideolojik tutumunun bir ifadesidir ve işçilerde kendi sınıf çıkarlarını ve güncel taleplerini ileri sürerek bu saldırıyı püskürtebilirler. Üstelik söz konusu olan birkaç yüz işçi değildir. Aynı durumda olan on binlerce işçi bulunmaktadır.
Yani işçiler çaresiz olmadıkları gibi, ya açlığa, ya da en kötü çalışma koşullarına ve en geri haklara mahkum edilmek onların kaderi de değildir. Birleşmeleri ve mücadele etmeleri sermayenin ve hükümetin bu saldırısını püskürtmeleri için tek çıkar yol olarak önlerinde durmaktadır. Bu yolu tutmaları durumunda diğer sınıf kardeşlerinden de gerekli desteği alabilmelerinin önü açılacaktır. 

Evrensel'i Takip Et