Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
26 Eylül 2014

Tipik bir kara propaganda!

AKP’nin gayriresmi sözcülerinden Hüseyin Yayman dün Vatan’daki köşesinde CHP ile HDP’nin 2015 seçiminde seçim ittifakı yapacaklarını iddia eden bir yazı yayımladı.
Yayman’ın yazısında, bu konuda CHP ve HDP’nin şu ya da bu sözcüsü tarafından söylenmiş hiçbir şey yok. Ama, Yayman, kimi gerçekleri bu sonuca varmak için aşırı biçimde zorluyor.
Bu iddiasını şöyle temellendiriyor Yayman:
“Kürt siyasi hareketi Türkiye solundan doğdu. TİP’ten dışlanan Kürtler PSK, DDKO, ADYÖD ve PKK’yı kurdular. 1989 Paris Kürt konferansı ikinci bir kırılma yarattı. Konferansa giden CHP’li Kürt vekiller partiden atıldılar. Bu ayrışma 1991 seçimlerinde SHP-HEP ittifakıyla tamir edilmeye çalışılsa da HEP’li vekillerin ayrılmasıyla üçüncü bir kopuş yaşandı.
1999 seçimlerinde CHP-DEHAP işbirliği konuşuldu ama gerçekleşmedi. O seçimde CHP barajın altında kaldı. 2004 yerel seçimlerinde Murat Karayalçın’ın SHP-DEHAP-Sol blok ittifakı var…”
Doğruya yakın bu tarihsel özet üstünden Yayman, CHP’nin son Kurultayında milliyetçi kliğin etkisinin azalmasını da dayanak gösterip, buna CHP’nin Kürt sorununun çözümü ile bir “açılım yapma” girişimi ihtiyacını ve bu konudaki çabaları da ekleyip CHP HDP ile ittifak yapacak sonucuna varıyor. Ve Yayman, Bekaroğlu’yu da bu ittifakın oluşması için girişimleri yapacak kişi olarak gösteriyor.
Eğer bu analizi Yayman, 2015 seçiminde bir CHP-HDP ittifakı olabilir diye yapsaydı buna denecek bir şey olmazdı. Hatta bir “CHP-HDP ittifakı için pek çok neden var, geçmişte de bu partiler bunu yaptı…” deseydi yine en azandan bizden bir itiraz gelmezdi.
Ancak burada “masum bir analiz” ve kimi nabız yoklamalarıyla varılmış bir sonuç görünmüyor. Tersine bu yazı; AKP Hükümetinin bölgede ABD’nin savaş arabasına bağlanmak için şartlarını sıraladığı ve bu şartların başına da “bölgede IŞİD’le savaşan güçlere verilecek yardımın PKK’ye, PYD’ye gitmeyeceğinin garanti edilmesi” ve “Suriye sınırında bir tampon bölge oluşturulması”nın konulduğu bir zamanda yayımlanıyor. Çünkü bu şartlar Hükümetin son günlerde daha açıkça görülen ayak sürüyerek zaman kazanma tutumuyla birleşince, “çözüm sürecinin berhava edilmesi” anlamına gelmektedir. Nitekim Karayılan üç gün önce Kandil’den yaptığı açıklamada “Çözüm süreci bitmiştir” diyerek, en azından gidişatın vahim olduğuna dikkat çekmişti. Çünkü Kürtler Hükümetin “tampon bölge” ve PKK’nin terör örgütü olarak hedefe konmasını öne çıkarma tutumunu, kendilerine karşı düşmanca bir tutum, Kütlerin uzun mücadeleler sonucu elde ettikleri kazanımlarının yok edilmesinin istenmesi olarak görüyorlar.
Yayman’ın Hükümetle yakınlığı dikkate alındığında, yazının sadece CHP’ye değil CHP (milliyetçi tabanına) ve HDP’nin CHP ve “sol”la pek uyuşmayacak tabanına yönelik olarak yazıldığını söylemek daha gerçekçi olur. Ve Yayman; CHP’nin milliyetçi tabanına, “Bakın CHP Kürtlerle ittifak yapıyor” derken HDP’nin sol ve CHP’den uzak duran tabanına da “Bakın HDP, çözüm sürecine karşı olan CHP ile ittifaka girmeye hazırlanıyor, süreci arkadan hançerliyor” demek isteniyor.
Kısacası AKP Hükümeti “çözüm sürecini akamete sürüklemeye” hazırlanırken, CHP’ye tepki duyan ama HDP’ye destek veren Kürt kitlelerini yedeklemeyi amaçlıyor. Ve elbette “çözüm sürecinin başarısızlığını” da HDP-PKK-Öcalan cenahının üstüne yıkmaya hazırlanıyor.
Çünkü AKP Hükümeti, artık “Çözüm sürecinin ilerlemesini” değil, tersine Kürt siyasi güçlerini tasfiye edeceği bir döneme girildiğini düşünüyor görünmektedir. Bunun için de AKP Hükümeti, ABD’nin başında olduğu koalisyonun “Bölgedeki bütün terör örgütlerine karşı mücadele”yi öne çıkararak PKK ve PYD’nin de IŞİD gibi hedefe konmasını istemektedir.
İşte Yayman’ın yazısı böyle bir konjonktürde CHP-HDP ittifakını gündeme getirmiştir. Ve böylece Yayman bir yandan Kürt siyasi güçleri, CHP çizgisine girerek “Çözüm sürecine” karşı bir çizgiye kaymış gibi gösterirken öte yandan da muhtemel gerçek bir CHP-HDP ittifakının önlenmesi için provokatif bir propaganda, böyle bir ittifakın önünün kesilmesi için şimdiden girişimler yapılmasının da önünü açmayı amaçlamıştır.
Kara propaganda da böyle bir şeydir zaten!
Bu kadar sorumluluğun bir yazıya yüklenmesi ilk bakışta doğru görülmeyebilir ama yazı bir stratejinin tetiklenmesinin yazısıysa ancak böyle anlaşıldığı ölçüde yerli yerine oturur.
Ki, Yayman’ın yazısı bu karakterde bir yazıdır. Böyle olduğunu da yakında AKP propagandasının yönelişiyle göreceğiz.  
Ki, bu yönelişin bugünden ciddi belirtileri vardır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Cesaret zamanı

Cesaret zamanı

Ucuz emek ve yüksek kâra dayalı çalışma düzeni sendikal yasaklarla sürüyor. Bu düzenin değişmesi için sendikal hak ve özgürlüklerin kazanılması ve bunun için mücadele hayati önemde. Fiili grevleri kazanımla sonuçlanan Birleşik Metal-İş’in Başkanı Özkan Atar, “İşçiler inisiyatifli ve cesur olmalı, bize düşen sinmek değil mücadele etmek” diyor.

Sendikalı işçi oranı: %8,4

TİS kapsamındaki işçi oranı: %4,7

İş cinayetinde ölen sendikalı oranı: %1,9

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et