Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem

Meclis komşularına savaş mı ilan edecek?

Hükümet, Suriye ve Irak’a asker göndermek için kendisine yetki veren tezkerelerin yenilenmesi için acele ediyor.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, önceki gün yeni yasama yılı öncesinde yaptığı açıklamada; Hükümetin, süresi dolmadan tezkerelerin yenilenmesini istediğini, Meclisin yeni yasama yılının ilk gününde (bugün) tezkerelerin Meclise geleceğini ve Mecliste de “ivedilikle” görüşüleceğini belirtti.

Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise, pazartesi günü Hükümet toplantısından sonra yaptığı açıklamada, tezkerelerin içeriğinin yenileneceğini ve yeni ihtiyaçlara göre çok daha kapsamlı olacağını söyleyerek, tezkerelerin içeriğine ilişkin de ipuçlarını verdi.

Gerek Suriye gerekse Irak’a yönelik olarak çıkartılan tezkereler, Hükümete yabancı ülkelere (Irak ve Suriye) asker gönderme yetkisi tanıyordu. Tezkerelerin kapsamı da bu ülkelere operasyon için girip çıkmakla sınırlı ihtiyaçlara göre düzenlenmişti. Ancak AKP Hükümeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son ABD ziyaretinden sonra Türkiye, Başbakan Davutoğlu’nun deyimiyle elini taşın altına koymaya karar vermiştir. Bu yüzden de 1 Mart 2003’teki tezkerede olduğu gibi muhtemeldir ki, “Yabancı askerlerin Türkiye’de konuşlandırılması” nı, “Türkiye’deki NATO ve “milli” üslerin kullanılması vb. gibi konuları da kapsayacağı anlaşılmaktadır. Dahası Erdoğan’ın “koalisyona katılma şartı” gibi de öne sürdüğü, en azından kamuoyunda böyle algılanması için çaba gösterdiği “üç önemli önerisi”nin amacına uygun yetkilerin hükümete verilmesinin tezkerelerin içeriğinde yer alacağını, söyleyebiliriz.

Yani AKP Hükümeti böylece; komşuları olan Irak ve Suriye topraklarına sadece asker göndermekle ve bu ülkelere yönelik operasyonlar yürüten başka ülkelerin kara, hava ve deniz kuvvetlerine yardım, üs,… sağlama ötesinde bu ülkelerin topraklarında “Güvenli bölgeler oluşturma”, “Uçuşa yasak bölge ilan etme” (tampon bölge oluşturma) bu ülkelerde uzun süreli asker bulundurma gibi yetkileri de Meclisten almak istemektedir.

Böyle kapsamlı, ABD’nin Irak’ın işgaline ortak olma amaçlı bir tezkere olan 2003’teki “1 Mart tezkeresi”, yüz binlerin “Savaşa hayır!” diye sokaklara dökülmesiyle engellenmişti. Ve bu tezkerenin reddi, Türkiye’nin dünyanın insan hakları, demokrasiden özgürlükten yana güçleri gözünde itibarını artıran bir tutum olmuştu.

Sonraki yıllarda bu tezkerenin reddedilmesini ABD bir türlü hazmedemese de Türkiye’nin Irak bataklığına çekilmesinin ve ABD’nin bölgedeki pis işlerinin içine daha fazla sürüklenmesinin önünü kestiğini herkes bilmektedir.

Ne yazık ki şimdi böyle ülke sathına yayılmış yüz binlerin sokağa döküldüğü bir dünya ve Türkiye kamuoyu baskısı yoktur. Kamuoyu “IŞİD’e karşı mücadele için tezkere çıkarıyoruz” mücadele yalanıyla aldatılmaktadır. AKP de artık her bakımdan sistemle uyuşmuş, dahası CHP ve MHP’den de doğrudan ya da zımnen destek mesajları da almıştır. Mecliste sadece HDP “tezkereye ret oyu” vereceğini ve çıkmasının engellenmesi için elinden geleni yapacağını ilan etmiştir. Kamuoyunda da demokrasi güçlerinin en duyarlı kesimi ve Kürt kamuoyu dışında “tezkereler” gündemde değildir!

Meclisteki bileşime bakıldığında da Hükümetin tezkereyi zorlanmadan çıkaracağını söyleyebiliriz.

Hükümet böylece yeni bir dayatmasını daha Meclisten geçirerek zafer de kazanacaktır!

Ama bu aslında Türkiye’nin iki komşusuna birden savaş ilanı olacaktır!

Şöyle düşünelim: Bu kapsamda fezlekeler şimdi Suriye ve Irak meclislerinde, Türkiye’ye asker göndermek üzere görüşülüyor olsa bu girişimden Türkiye’nin halkları ve hükümeti ne anlar, nasıl tepki gösterirdi?

Herhalde böyle bir durumda herkes; “Irak ve Suriye hükümetlerinin Türkiye’ye savaş ilan ettiğini” söyler, ona göre tavır alırdı!

Sadece Irak ve Suriye de değil; tezkere aynı zamanda Kobanê’ye, Rojava’ya, dolayısıyla Kürtlere de savaş ilanıdır! Bu “çözüm sürecine” de darbe vurmak. ve elbette Türkiye’nin içine de savaş ilan etmek anlamına gelir!

Kısacası şimdi Irak, özellikle de Suriye Hükümeti halkları ile Rojava ve bölgedeki Kürt güçleri, Türkiye’nin Meclisten geçirilecek tezkereyle kendilerine resmen savaş ilan ettiğini anlayacaklardır.

Bütün bu gerçeklerin üstü de “IŞİD’e karşı mücadele” ile örtülemez. Çünkü onlar zaten IŞİD’e karşı mücadeleyi de önemsemiyor, onu bahane olarak kullanıyorlar.

Gerçek de budur. Terörizm, bu ülkelerdeki istikrarsızlık, karışıklık vb. gibi bahaneler de boş laftır. Elbette sadece boş laf da değil. Çünkü şeriatçı terörizm başta olmak üzere bütün bu sorunlar, bu ülkelere şimdi askeri harekat düzenleyen ve buna niyetlenen ülkelerin (Türkiye’nin de bu konuda baş sorumlulardan olduğunu artık dünya biliyor) bölgedeki yıkıcı, açık ya da örtülü faaliyetleriyle büyük ölçüde doğrudan bağlantılıdır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Cesaret zamanı

Cesaret zamanı

Ucuz emek ve yüksek kâra dayalı çalışma düzeni sendikal yasaklarla sürüyor. Bu düzenin değişmesi için sendikal hak ve özgürlüklerin kazanılması ve bunun için mücadele hayati önemde. Fiili grevleri kazanımla sonuçlanan Birleşik Metal-İş’in Başkanı Özkan Atar, “İşçiler inisiyatifli ve cesur olmalı, bize düşen sinmek değil mücadele etmek” diyor.

Sendikalı işçi oranı: %8,4

TİS kapsamındaki işçi oranı: %4,7

İş cinayetinde ölen sendikalı oranı: %1,9

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et