Zırvalamak
ABD’nin Irak ve Suriye’de bazı IŞİD hedeflerini havadan vurması sağda ve solda değişik yorumlara neden oluyor. Örneğin bir sağcı şöyle yazabiliyor; “Solcuların Amerika’ya yıldırım aşkı.” (Kayahan Uğur Akşam 27 Eylül) İşçi Partisi çizgisini savunanlar da bu durumu Kürtlerin ABD ile olan iş birliğine kanıt olarak gösteriyor. Ulusal solcular da daha utangaç bir biçimde benzer düşünceleri değişik kılıflar altında piyasaya sürüyorlar. Burada söz konusu olan, kolayca anlaşılacağı gibi IŞİD’in Kürtler ve özellikle Kobanê’ye yönelik saldırıları ve ABD’nin etkisi çok tartışmalı hava saldırıları.
Öncelikle vurgulamakta yarar var, Kobanê ve diğer Kürt Kantonları IŞİD saldırılarına karşı uzun zamandır direniyorlar ve bunu da kendi bağımsız güçleri ile gerçekleştirdiler. Dünyanın özgürlük sever tüm halkları IŞİD adındaki katil sürüsüne karşı bu direnişi gönülden destekliyor ve dayanışma duygularını dile getiriyorlar, dayanışmanın daha ileri ve etkili biçimlerini arıyorlar. Eğer ABD bugün oluşmasına büyük katkıda bulunduğu IŞİD’in hedeflerini bombalıyorsa bu onun Kürtleri savunma refleksinden değil, bölgede etkisini artırma ve istediği düzeni kurma amacına bağlı stratejik çıkarlarından kaynaklanan bir davranış biçimidir. IŞİD’de bölgede yarattığı dehşetle, ABD’nin “halkların kurtarıcısı” rolüne soyunmasına büyük bir hizmet sunmaktadır.
Hafızamızı bir zorlarsak orada ABD’nin doğrudan kurdurduğu el Kaide gibi örgütleri, ya da oluşumuna dolaylı katkılarda bulunduğu benzer örgütleri kendi emperyalist amaçlarına yeterince hizmet ettirdikten sonra düşman ilan etmesinin ve onlara karşı operasyonlar yapmasının örneklerini bolca bulabiliriz. ABD’nin ve de yarattığı ve bir biçimde yaratılmasına olanak tanıdığı örgütlerin kendi aralarında çatışmasından, her birinden gericilik fışkıran farklı nedenlerle kapışmalarından solcuların her halde bir şikayeti olamaz. Görevleri bu durumu bütün yönleri ile halka açıklamaktır. Burada elbette “solcular” tanımlamasını solun bilinen geniş yelpazesini dikkate alarak okumakta yarar var. Üstelik bu tür çatışmalardan halk güçleri kendi lehlerine yararlanabilirler, durumlarını sağlamlaştırmaya çalışabilirler. Bunun için de onlar -bugün somut olarak Rojova Kürtleri- hiç bir biçimde suçlanamazlar.
Peki bugün “solcularda Amerikan aşkı” keşfeden sağcılarımız ne yapıyorlar. Onların önemli bir kısmı doğrudan Amerikancıdırlar. Hükümetleriyle, üsleriyle, radarlarıyla, konuşlandırdıkları füzelerle, ekonomideki ilişkileriyle bu bağımlılık ilişkisini savunmaktadırlar. Bazıları zaman zaman çıkarların bütünüyle çakışmaması nedeniyle ABD ile çelişkiye düşmüş görünürler. Ama bunların ABD’nin dümen suyuna girmeleri için ABD’nin “Haydi tosuncuklar yürüyün, size de bir parça yetki veriyorum, ganimetten sırtlan payı alacaksınız” demesi yeterlidir. Bu tosuncukların canla başla savundukları AKP Hükümeti şimdilerde kıvama getirilmiş durumda ve Meclisten yabancı askerlerin Türkiye’de konuşlanmasını da içeren bir tezkere çıkarmaya çalışıyor.
Kısacası politik sicilleri büyük emperyalist devletlere yalakalık, uşaklık yapmakla dolu olan bu türden sağcı, gerici takımının antiemperyalizm ve ABD karşıtlığı konusunda sola söyleyebileceği tek bir kelime bile bulunmamaktadır. Ağızlarını her açışta bu örnekte olduğu gibi sadece zırvalamaktadırlar. Bugün de temel dertleri özerk Kürt kantonlarının yıkılıp, ezilmesi, IŞİD kılığına girmiş dinsel yobazlığın, o olmazsa aynı iplikten dokunmuş dinci gericiliğin bölgede egemen olması, bütün bunların en tepesinde de Amerikan hakimiyetinin kurulmasıdır. AKP Hükümeti Kürt Kantonlarının ezilmesi, Suriye’nin daha büyük bir kaosa sürüklenmesi için ABD emperyalizminden destek almaya, ona destek vermeye hazırdır.
Kürtlerin özerk, demokratik, laik ve antiemperyalist bir yönelim içerisine girmeleri hem AKP Hükümeti, hem de ABD için bir tehdit olarak görülmektedir. Ancak bölge halkları bölgeye dışarıdan yapılan müdahalelerin acı tecrübelerini yeterince yaşamışlardır ve birbirlerinin en doğal ve temel haklarına saygı göstererek yaşama kültürünü geliştirmeye başlamışlardır. Kobanê ve diğer Kürt kantonları (genel olarak Rojava) bu konuda son derece önemli bir deneyim ortaya çıkardılar. Ne emperyalizm, ne de bölge gericilikleri bu gelişmenin önünü kesemeyeceklerdir. Türkiye halkı da ülkenin emperyalist ve gerici çıkarlar için kan ve ateşin içine sürülmesini istememektedir. Her türlü gerici oluşum için IŞİD’e bile mavi boncuk atan sağcılarımız da bu tür gelişmeleri önlemeye güçlerinin yetmeyeceğini bilsinler. Kimsenin kuşkusu olmasın ki, bölgedeki dalgalanmaların sonunda mutlaka halklar kazanacaktır.
Evrensel'i Takip Et