Taraf ve tarafsız olmak” meselesi (3)

Kirvem,
Senin de bildiğin gibi, son zamanlarda Çankaya’daki koltuğuna henüz yeni oturan cumhurumuzun başının, gerek memleket semalarında, gerekse yurtdışında, yaban ellerde  “tayyare” ile yapacağı yolculuklarının daha “konfor”lu, daha süratli, aynı zamanda da uluslararası arenada devletimizin gururunu, onurunu her bakımdan  kollayan, dolayısıyla daha “prestij”li bir “imaj” sergileyebilmesi için, bilmem kaç milyon “kayme”ye elin keferelerinden satın alınan yeni bir tayyare, nam-ı diğeriyle “The Uçak”ımız var.
Cumhurumuzun başının karada, havada, denizde, kısacası tüm yolculuklarının kazasız belasız geçmesini kendi payıma öncelikle yüce Allah’tan dilerken, keza memleketimizin, milletimizin refah, ferah ve huzur içinde yaşayabilmesi için atacağı her adımının da ülkemizin yanı sıra, aynı şekilde dünyamız açısından da “hayırlara vesile” olmasını, bu bapta da yüce peygamberimiz İsa Hazretleri’nden de, ayrıca tüm kalbimle niyaz ederim.
Aslında doğrusunu söylemek gerekirse, şu benim garip, şu benim biçare gönlüm, şu kırtıpil âlemde bindiğimiz tayyarenin, arabanın, gemilerin yanı sıra, ayrıca telefonundan, televizyonuna, şuna veya buna, kısacası “teknoloji”nin biz insanlara bahşettiği ıvır zıvır bilumum “alet ve edavat”ın, neredeyse tümünün sadece “eloğlu”nun, özellikle de “gâvur”ların, ya da “kısa boylu, çekik gözlü” insanların bir bakıma sanki tekelinde kalmayıp, biraz da “Ne mutlu Türküm” diyen bizlerin de katkılarıyla çok daha gelişmesinden yana olduğu için, bu bizim “The Uçak”ın da, A’dan Z’ye varıncaya kadar her şeyinin kendi “milli” tezgâhlarımızda yapılıp, dolayısıyla “Made in Turkish” damgasıyla gökyüzünde süzülmesini, hatta gurur ve onurumuzun biraz da bu yolla sergilenmesini hep arzu etmiştir ama, istemekle balık kavağa maalesef çıkmıyor ki Kirvem!
Neyse, işin bu faslını geçip, asıl meselemize, yani “taraf olmayan bertaraf olur” hükmüne gelince, bu konuda diyeceğim şu ki, dün başımızın başı başbakanken, şimdilerde de elhamdülillah cumhurumuzun başı olan muhterem zat, ya da bugün devletin “tepe”sinde, onun en sorumlu makamlarında oturan kişi veya kişilerin, halkın nezdinde “bitaraf” olması gerekirken, hangi gerekçelerle olursa olsun, kendi “vatandaş”larının bir kısmının yanında, onların “taraf”ında saf tutup diğerlerini dışlaması her bakımdan falsodur!
Mesela “The Uçak”a atlayıp, çıkacağınız herhangi bir seyahatte yanınıza bavul, çanta, valiz misali alacağınız bir iş adamının, bir medya mensubunun, kendi gazetesinde, veya kalem oynattığı köşesinde, kendi televizyon kanalında her fırsatta sizin “boru”nuzu öttürüp, sizin istediğiniz makamda “düdük” çalıp, sizden yana yonttuğu için “makbul”, dolayısıyla yanınızda, yörenizde bulunmasını “uygun” görürken, buna mukabil, tam aksine davranan, kısacası sizin her lafınıza “hınk” demeyen, her icraatınıza peşinen “şapka” çıkarmayıp, dahası da farklı düşünenleri bir nevi “üvey evlat” muamelesiyle dışlayıp kışkışlamak, acaba “devlet adamlığı” denen “ciddiyet”e ne denli yakışır?
Özüme kalırsa bu tarz bir davranış, bu tarz “yandaş” bir tavır, önce tarafsız olması gereken “makam”lara, sonra da o koltuklarda oturan “kişi”lerin bizatihi kendi saygınlıklarına gölge düşürür!
Çuvaldızı kendimize batırırsak; bu bapta da şunu demeliyim ki, kendi meslektaşlarının bir kısmı sırf cumhurumuzun başının “taraf”ına yontmayıp,  onun istediği kulvarlarda ve onun istediği “makam”larda saz çalıp çığırmadığı için, “The Uçak”tan içeri adımını zinhar atamıyorsa, o zaman cumhurumuzun başının hiç de “etik”, hiç de “adil” olmayan bu davranışı karşısında “taraf” olup, deyim yerindeyse topyekûn “kazan kaldırıp”, böylelikle öncelikle kendi mesleklerinin “namus”unu, dolayısıyla da kendi “onur”larını kurtarmaları mı gerekir, kim bilir Kirvem!

Evrensel'i Takip Et