Sınıf mücadelesi ve ‘millicilik’
Sınıf mücadelesiyle millici mücadele çelişir mi? Tam tersine. Günümüzde millici olmayan sınıf mücadelesi, sınıf mücadelesi içeriği olmayan millici mücadele başarısızlığa mahkumdur.” Yıldırım Koç Aydınlık’daki “Sınıf mücadelesinin millici boyutu” başlıklı yazısına böyle başlıyor. Türk-İş’in bu eski görevlisinin soruna yaklaşımı işçi sınıfının güncel sorunlara hangi pencereden bakmaması gerektiği konusunda somut bir örnek oluşturuyor. Yazıda Kürt mücadelesine düşmanlık temelinde oluşturulan bir “millicilik” temel ekseni oluştururken, antiemperyalizm de çerez olarak kullanılıyor.
Koç şunları yazabiliyor: “...Türkiye günümüzde hiçbir başarı şansı olmayan bir bölücü ayaklanma tehlikesi yaşıyor. Bölücü örgütün arkasındaki güç, emperyalizmdir... Emperyalizme karşı milli devleti ve milletin bütünlüğünü savunmayan bir işçi, sınıf mücadelesinde başarılı olamaz... Günümüzde işçi sınıfının sınıf mücadelesinin karşısındaki düşman, emperyalizm, bölücüler ve özellikle yağmacı teröristlerdir...” Koç’un yazısında emperyalizmin özelleştirme, taşeronlaştırma, esnek çalışma, borçlandırma, pazar haline getirme vb. gibi dayatmalarından söz etmesi, sadece yukarıdaki gerici fikirlerini ambalajlama çabasından başka bir şey değil. Türk-İş’te yıllarca önemli bir görevde bulunmuş bu kişiye bütün bunlara işçi sınıfının boyun eğmesi için yıllarca nasıl bir teslimiyetçi çizgi izlediniz, iş birlikçi sermayeye nasıl hizmet ettiniz diye sorulabilir ve bu sorun ele alınabilirdi. Ama şimdi öncelikle şu yukarıda söylediklerini ele almakla yetinelim.
Ülkede Kürt sorunu diye bir sorun var ve bu sorun bugünlerde sadece bir “iç sorun” olmadığını az çok olup biteni anlama yeteneği olan herkesin de adeta gözüne sokuyor. Kürtlerin temel talepleri ise belli; demokrasi ve kardeşçe bir yaşam içerisinde başta ana dilde eğitim olmak üzere, kısmi bölgesel bir özerklik anlamına gelebilecek, kendi iç yaşamını düzenleme hakkı gibi temel haklar. Bunlar elbette daha da ayrıntılandırılabilir. Ama kesin olan bir şey varsa o da şudur ki; bütün bu talepler siyasi demokrasinin egemen olduğu bir ülkede karşılanabilecek taleplerdir.
Türkiye işçi sınıfının bu sorunu görmezden gelme ve ona sırtını dönme hakkı bulunuyor mu? İşçi sınıfının iki temel ideolojik nedenden dolayı böyle bir hakkı bulunmuyor: Birincisi işçi sınıfının enternasyonal bir sınıf olması, işçilerin birlikte mücadelesini, halkların kardeşliğini savunması, ezilen ulusların haklarının kararlı bir savunucusu olmasıdır. İkincisi ise demokrasi mücadelesine girmeden, bu mücadeleyi kazanmadan, sömürüyü tümüyle ortadan kaldıracak bir mücadelenin yolunu tutamayacağından dolayı.
Buradan daha somut bir soruna geliyoruz: Bugün Türkiye işçi sınıfının kaçta kaçını Kürt işçileri oluşturuyor? Kesin bir rakam vermek olanaklı değil. Ama bunun yüzde 40’a dayandığına ilişkin ciddi veriler bulunuyor. Bu aynı zamanda şu anlama geliyor: İşçi sınıfı kendi içinde birliğini sağlamak için de demokrasiyi, ezilen ulusun, yani kendi sınıf kardeşinin hakkını da kararlılıkla savunmak zorundadır. Yani Türk’üyle, Kürt’üyle vb. Türkiye işçi sınıfı için enternasyonalizm sadece geleceğin, sadece dayanışmanın, sadece ortak uluslararası çıkarların savunulmasının değil, güncel mücadelede: demokrasiyi kazanmanın, emperyalizme ve sermayeye karşı mücadeleyi geliştirmenin, kendi birliğini sağlamanın somut konusu haline gelmiştir.
Bu gerçek ortadayken işçilere Kürtlerin en temel haklarına düşmanlık temelinde şekillenmiş bir “milliciliğin” yolunu göstermek sadece onları emperyalizm ve sermaye karşısında bölmek değil, eşitlik ve gönüllülük temelinde daha sağlam kurulabilecek bir birlikten de vazgeçirmek, birbirleriyle çatıştırmak anlamına gelir. Türkiye gericiliğinin emperyalizm karşısındaki yumuşak karnı da tam burası değil midir? Emperyalist büyük devletler çözülmemiş bir Kürt sorunu üzerinden stratejilerini ve taktiklerini geliştiriyorlar, ülkeye, bölgeye çeşitli biçimlerde müdahale etmenin olanaklarına sahip oluyorlar. Bu emperyalist ve gerici politikalara karşı doğru bir tutum alabilecek olan sadece sınıf bilinci gelişmiş bir işçi sınıfıdır, bu bilincin ve örgütlenmenin gelişmesi için çaba göstermek gerekir. Ama Koç ve yazdığı Aydınlık gibi politik akımlar darbelerini tam da buraya vurmaya çalışmaktadırlar.
Bütün bu yazdıklarımız geleceğe ilişkin dilek ve temenniler değildir. Ülkedeki Kürt Sorunu, bölgedeki durum, Kobanê’deki gelişmeler nedeniyle somut güncel sorunlar ve bu sorunların çözülmesinde işçi sınıfının oynaması gereken rolün önemi üzerinedir. Güncelleşmiş biçimiyle Kürt sorunu; büyük emperyalist devletlerin, bölge gericiliklerinin dayattıkları ve her birinin halklar için kanlı ve ateşli bir yolda yürümek anlamına gelen uğursuz politikaları temelinde kangrenleşecek mi, yoksa işçi sınıfı, emekçi kitleler, ezilen Kürt halkının birlikte mücadelesi ile demokratik, antiemperyalist bir çözüme mi kavuşacak? Şimdi sorun budur ve ulusalcılığın, milliyetçiliğin, dinsel gericiliğin zehirli, kanlı yolunun karşısına, işçi ve emekçilerin birlikte mücadeleyi ve kurtuluşu içeren onurlu yolunu koymak için mücadele etmek gerekir.
Evrensel'i Takip Et