Yoksul çocuklar Deniz Feneri'ne emanet
Fotoğraf: Envato
Deniz Feneri Derneği deyince akla ilk şaibe, yolsuzluk, dolandırıcılık geliyor olabilir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının aklına ise yoksul çocuklarla ilgili sorumluluklarını bu derneğe devretme ‘şahane fikri’ gelmiş. Bakanlık, Deniz Feneri Derneği hakkında görevi kötüye kullanma, evrakta sahtecilik gibi ciddi suçlarla açılan dava sürerken, dernekle devlet koruması altındaki çocuklarla ilgili işbirliği protokolü imzalandı! Çocuklara ve ailelerine yapılacak ayni ve nakdi yardımların dağıtılması, çocukların psiko-sosyal gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla proje ve sosyal etkinlikler gerçekleştirilmesi ve mevcut çocuk evlerinin fiziksel koşullarına katkı sağlaması için verilecek hizmetleri bu dernekle paylaşacak! Yani devlet, koruması altındaki çocukları ve ailelerini her şeyleri ile Deniz Feneri Derneği’ne taşere ediyor.
Protokolün süresi bir yıl. Pilot il olarak İstanbul’un seçildiği protokolün, Deniz Feneri’nin şube ve temsilciliklerinin bulunduğu illerde de yaygınlaştırılması planlanıyor. İstanbul’dan başlayarak, devlet korumasına ve maddi desteğe ihtiyacı olan çocukları tespit edip, yandaş bir derneğe teslim etmek ne demek?
Bir: Devletin, korunmaya ihtiyaç duyan, yani suistimale açık çocukları ne idüğü belirsiz derneklerin insafına bırakması demek! Devletin gizli bilgileri bir dernek eline vermesiyle, bu bilgilerin farklı amaçlarla ve kişilerin zor durumundan faydalanarak kullanılması demek. Bugün, seçim arifesinde, kapılarımızı çalıp evdeki genci, kadını, yaşlıyı, engelliyi ismiyle, yaşıyla ve ihtiyacıyla tarif edecek kadar “bilgi” sahibi olan AKP’lilerin yanına şaibeli derneklerin yardım adı altında fişleme merci haline gelmesi eklenecek demek.
İki: Devletin, sunması gereken sosyal hizmetleri, şaibesi kendinden menkul bir derneğe taşere etmesi, işini ona yaptırması demek! Devlet, koruması altındaki çocuklara ve ailelere sağlanacak sosyal hizmet görevlerini Deniz Feneri’ne değil, başka bir derneğe yaptırmaya çalışsaydı da ciddi bir sorundu. Çünkü devletin kendi görevlerini devamlı taşere etmesi, bu sayede kendi sunması gereken hizmetlerden kaçması ve bunu yaparken de devamlı birilerini palazlandırıyor olması kabul edilemezdi. Üstüne, bu dernek Deniz Feneri gibi şaibesi kendinden menkul bir dernek olduğu için daha da ciddi bir sorun.
Sosyal hizmet alanı gibi çocuklar ve kadınlar için hayati önem taşıyan bir alandan elini eteğini “finanssal” gerekçelerle çekip, böylesi protokollerle şaibeli bir derneği finanssal olarak besleyip güçlendirmek, niyeti zaten ortaya koyuyor. Yetimin malını, vatandaşın hakkını bu derneğe peşkeş çekmek, sadece iktisadi bir mesele de değil üstelik. Derneklerin, vakıfların, “hayırseverlerin” vs.nin insafına bırakılmış bir sosyal hizmet alanı, yandaş olmadıkça hakkını alamayacağın bir orman düzenine mahkûm olmak demektir. Üç: Devlet, “Ayni, nakdi yardım verelim, kurumdaki çocukları ailelerin yanına gönderelim” diyerek çocukların korunduğu çatıları çökertiyor, altında da ailelerinin yanına gönderilmeleri sakıncalı olacak çocukları bırakıyor. Bu kurumlarda istismar, şiddet, ilgisizlik gibi nedenlerle kalan çocukları üç kuruşluk yardımla ailelerin yanına göndermek, “kutsal aile” mitine çocukları kurban etmek demektir.
Dört: Bu adım, devletin çocuk bakımı ile ilgili tüm kamu kurumlarını tasfiye edişinin aleni göstergesi. Daha öncesinde kurumları sevgi evlerine dönüştüren, bu evlerde çocuklara sağlanacak hizmetleri taşeron şirketlere devrederek denetimsiz bırakan, çocukların şiddet ve istismara açık hale gelmesine neden olan da bu tasfiye. Kamu kurumlarındaki kreş ve çocuk bakım hizmetlerinin ortadan kaldırılıp hem ebeveynleri hem de çocukları özel kreşlerin insafına bırakan da bu tasfiye.
13 yıllık iktidarlarında sosyal hizmet alanını siyaset meydanına çevirdi, her türlü ihtiyaç ve talebi “bizimleysen alırsın” noktasına getirdi. Yoksul çocukların hayatları üzerinden sosyal hizmet alanını iktidara hizmet alanına çeviren, çocukları istismara daha da açık hale getiren bu protokol iptal edilmeli.
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52