30 Ekim 2015 00:49

Sandığa giderken

Sandığa giderken

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu Pazar günü ikinci kez sandığa gidiyoruz. Bu kez iktidar partisinin pek yadırgadığımız “ileri demokrasi” söyleminden de, “ekonomi mucizesi”  masalından da eser yok meydanlarda. Çok değil 4 ay önce eleştirdiği asgari ücret vaadini öne çıkaran, bunun dışında da hamaset diskuruna sıkı sıkıya sarılmış bir AKP var karşımızda. Başkanlık meselesi de pek dile getirilmez oldu. Tek değişen bu değil elbet, ülkede siyaset iklimi de fazlasıyla sertleşti. İktidar partisi dışındaki partilerin sesini duymak dahi zorlaştı.
Erken seçim kararı alınmadan kısa bir süre önce şöyle yazmışım “Görünen o ki seçimlere olağanüstü koşullarda gideceğiz. HDP’nin seçim çalışmaları engellenecek, adayları üzerinde baskı uygulanacak, partiye dönük saldırılar artacak. Bir önceki seçimde yaşananların hepsi misliyle yaşanacak. Tek başına iktidar için tüm olanaklar seferber edilecek. Bu kumar tutar mı şimdiden söylemesi zor, ama ülkeye faturasının büyük olacağı kesin.”
Beklendiği gibi de oldu. İki seçim arasında barış süreci buzdolabına konurken ülke kan gölüne döndü. Haziran seçimlerinde AKP’ye çelmeyi takan HDP bu kez meydanlara dahi çıkarılmadı. Ankara katliamı sonrasında artan güvenlik kaygısıyla bir önceki seçimlere göre çok daha düşük profilli bir seçim çalışması yürüttü. Benzer şekilde CHP de büyük mitingleri iptal etmek durumunda kaldı.  Seçim güvenliğini sağlamakla sorumlu iktidar partisinin tek bir yetkilisi dahi bu duruma dönük bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmedi. Aksine, muhalefet partilerine propaganda olanağı tanıyan medya organları üzerindeki baskı arttırıldı. Doğan Medya grubuna dönük saldırıları, Koza İpek grubuna dönük kayyuma devretme kararı izledi. Böylece, muhalefetin var olan oldukça dar merkezi propaganda olanaklarından faydalanması da sınırlandırıldı.  Öyle bir seçim ortamı yaratıldı ki, sandık başına giden vatandaş şaşıracak seçime katılan onca partiyi karşısında görünce. Sadece Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun konuştuğu bir ortam siyasi dengeleri 4 ay gibi kısa sürede değiştirmeye yeterli olacak mı göreceğiz. Ama siyasi iktidarın bu sınırlı sürede elinden geleni ardına koymadığı bir gerçek.
Sandıktan çıkacak sonuçlar kadar merak edilen bir diğer konu ise sonuçlara bağlı olarak yeni bir erken seçimle karşılaşma olasılığı. Açıkçası mevcut siyasi tablo değişmediği takdirde ben AKP’nin ilk fırsatta koalisyon masasını ortağının üzerine devirip yeni bir seçim yolu arayacağını düşünüyorum. Çatışmaların yükseldiği bu ortamda AKP’siz bir koalisyon ihtimali yok.  AKP açısından aralarındaki yüksek oy geçişkenliği de düşünüldüğünde, MHP’nin muhalefette bırakılması da riskli bir tercih olacaktır.  Bu nedenle, kısa vadeli koalisyon için en cazip ortak MHP görünüyor. Bahçeli’nin son açıklamalarından da yeni dönemde bu konuda daha uzlaşmacı bir tavır sergileyeceği anlaşılıyor. AKP açısından artık Kürt oylarındaki HDP’ye yönelik kayışı geri döndürme gibi bir seçeneğin masada olmaması da bu alternatifi kolaylaştırıyor. Sermaye çevrelerinin CHP-AKP koalisyonu arayışı ise şu an için daha arka planda görünüyor.
Pazartesi günü ibre ne yönü gösterirse göstersin emek ve demokrasi güçleri üzerindeki baskının yoğunlaştığı ve hareket alanının sürekli daraldığı bir dönemden geçiyoruz. Sandıktan çıkacak sonuçlar hareketin yeni bir ivme ve moral üstünlüğü kazanması açısından son derece önemli kuşkusuz. Ama işin burada bitmeyeceği de aşikar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa