Suçlu PKK, günah keçisi de HDP mi?
İşin en kolayı ne biliyor musunuz?
Cevabını verelim: Asli faili görmek yerine hemen suçluyu/suçluları bulup günah keçisini ilan etmek...
Önce yaşananlara bakalım...
Şunda netiz. İktidar ve elbet bununla bağlantılı olarak mevcut sistemin savunucuları, 7 Haziran sonuçlarını beğenmediler. 7 Haziran sonuçlarıyla kurulacak bir koalisyonun, iktidarın sonu anlamına geleceği açıktı. Belki burayı kabullenebilirlerdi. Ancak böylesi bir sonun sistem krizine neden olabilecek sonuçlarını da düşünerek, bu durumun Kürt siyasetinin ve dostlarının elini güçlendirmesine müsaade etmediler. Sistem de, sistemin değişiminden rahatsız olan MHP’den CHP’ye sistemin yedek lastikleri olan statükocular da, tam da bu nedenle iktidarın ekmeğine yağ sürmeyi yeğlediler.
Bu noktadan sonra yaşanan, artık algı yönetimiydi. Algıyı ise yalnız AKP değil, şu veya bu biçimiyle tümü birlikte yönetti.
Peki, bu algı neydi?
Çok açık ki en etkili algı, savaşı PKK’nin başlattığı HDP’nin de bunu desteklediği kumpası üzerinden yürütüldü. Bunun için öncelikle Viranşehir’de iki polisin katledilmesi kullanıldı, ardından ise yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği yeni bir savaş konseptinin düğmesine basıldı.
Bir tek Ceylanpınar'da iki polisin katledilmesi mi kullanıldı? Ankara Katliamı dahil her yaşanan ölümün sorumlusunun PKK ve HDP olduğu ilan edildi.
AKP’den CHP’ye, tatlı su devrimcilerinden liberallere, “Elma piş ağzıma düş” diyen tuzu kurulardan geleceğini sistem içinde gören Kürtlere kadar geniş bir kesim, bu algının yürütülmesine şu veya bu biçimiyle destek verdiler.
Burada elbet PKK ve HDP’yi eleştirmek gerekli. Ama bu eleştiri, “Savaşı savundukları ve onu büyüttükleri” üzerinden kurulan algıya yönelik yanlış eleştiriler değil, esasen bu algıyı kıracak etkin yaklaşımlar geliştiremedikleri, özellikle de kent savaşlarının ve öz yönetim ilanlarının algı operatörlerinin ekmeğine yağ sürdüğünü göremedikleri için olmalı.
Sizin kendinizi savunmanız kadar doğal bir hak yok. 35 günlük bebeğinizi katledip gencecik insanınızı akrebin arkasından sürükleyecek kadar gözü dönmüş bir güruha karşı kendinizi savunmak aynı zamanda meşru müdafaadır ve meşru müdafaa da hukuki olduğu kadar kutsal bir haktır. Elbet, kendi toprağınızda kendinizi yönetme isteminizde bir o kadar doğal ve meşrudur. Bunun haklılığını statükonun savunucularına anlatamayabilirsiniz; ama en azından sistemin çürüdüğünü ve değişmesi gerektiğini görenlere bu haklılık anlatılabilmeliydi.
Hatırlayın, aynı algı yönetimi 2011’de Oslo Süreci’nin bitirilmesinde de yaşama geçirilmişti. Yine hatırlayın, 14 Temmuz 2011 günü, hâlâ bile nedeni tam olarak bilinmeyen Silvan çatışması sonrasında askerlerin ölümü gerekçe edilerek 2012’nin sonuna kadar sürecek yeni bir çatışmalı dönemin düğmesine basılmıştı. Bugün daha iyi görüyoruz ki Silvan’da askerler PKK’nin önüne yem olarak atıldı. Aynen 5 Nisan 2015 günü Ağrı-Diyadin’de yaşanan durum gibi bir durum yaratıldı. 7 Haziran seçimleri öncesinde Diyadin provokasyonu bertaraf edildi ama Silvan’da bertaraf edilemedi. Nihayetinde çatışmalar yaşandı. Asker, polis ve gerillalar öldü. Böylece 2012’nin sonuna kadar süren ve bine yakın insanın yaşamını yitirdiği çatışmalı süreç başladı.
Elbet, hem 2013 sürecinin, hem Oslo sürecinin bitmesine neden olan korkuların başında Kürtlerin statü talebi ile ilgili somut adımlar atmasının/adım atılmasını istemesinin de etkisi var. Süreçler ilerleyip statü talebi karşılanmadan sorunun çözümünün mümkün olmadığı görülünce, çatışmalara ihtiyaç duyuldu ve nihayetinde Kürt siyaseti günah keçisi ilan edilerek çatışmalar başlatıldı.
7 Haziran’dan, özellikle 20 Temmuz Suruç Katliamı’ndan sonra olan da bu.
Şimdi ne mi olur?
Ne yazık ki Kürtlerin kendilerini yönetme talebini geriletmek için savaş konsepti daha bir müddet sürdürülür. Birileri de, bilerek veya bilmeyerek bu konsepte hizmet eder. Ama şunu da unutmayalım, ne yaşanırsa yaşansın sonuçta gelinecek nokta yine masadır.
Nasıl ki Oslo sonrasında yaşamını yitiren bine yakın insan canımızı yaktıysa, masa yeniden kuruluncaya kadar geçecek süreçte yaşamını yitirecek binlerce insan yine canımızı yakacak.
Evrensel'i Takip Et