Cerablus operasyonu fiili işgale dönüşebilir
Kaç gündür Türkiye ile ABD’nin IŞİD’e karşı birlikte yürüteceği iddia edilen Cerablus operasyonu konuşuluyor. Hükümet adına konuşanlarda sahanın realitesini dikkate alan yaklaşımlar aramanıza gerek yok. Zaten dertleri de bu değil. Aynen çözüm sürecinin başlangıcında yaptıklarını yapıyorlar. Yani algı yönetiyorlar. Bu algıya bazı yazarlar da istihbarat suflesiyle katılıp “Haseke’de Esed rejimi, PYD ve DEAŞ toplantı yapıp, iş bölümü yapmışlardı” sözleriyle destek veriyor.
Algı belirlemesini, küçümsemek gerekmiyor. Unutmayalım; AKP 1 Kasım seçimlerini esasen bir algı operasyonu ile aldı. Yani ister hükümet adına konuşanlar olsun, ister hükümete destek verenler arasından konuşanlar, yazanlar olsun, tümü bir algı operasyonunun nasıl yönetileceğini iyi biliyorlar. Her zaman sonuç almasalar bile bu konuda uzmanlar.
Peki, algının hedefi ne? Hedef, Rojava’da bütünlüklü bir Kürt coğrafyası oluşumunun önüne geçmek. İlan edilen 3 kantonu resmen değil ama zımnen kabullenmiş görünüyorlar. Yani geleceğin Suriye’sinde Kürt yoğunluklu bu kantonlarda Kürtlerin kendilerini Suriye’nin bütünlüğü içinde yönetmesini kabullenmeye razılar. Kabullenmedikleri, 911 kilometrelik ‘Suriye-Türkiye sınırının’ Kürtlerin yönetim ve denetimi altında olması. Daha doğrusu Baas’ın Arap Kemeri politikalarıyla Kürtsüzleştirdiği yerleşim yerlerinde Kürtlerin yeniden etkili olmasına, bu kentleri yönetmesine karşı çıkıyorlar. Sil baştan ‘kırmızı çizgi’ edebiyatına dönülmesinin bir nedeni de bu.
Sözünü ettiğimiz yerleşim yerleri arasında öne çıkan kentler Gırê Sıpi (Tel Abyad) ve Cerablus. Gırê Sıpi ve Cerablus’un Türkiye ile ‘sınır’ olmasının da bunda payı var elbet. Gırê Sıpi’yi 30 Ekim’den bu yana taciz eden, YPG/YPJ mevzilerini bazen ağır top atışına tutan Türkiye, esasen kendisine bir yanıt verilmesini istiyor. Bu yanıt şimdiye kadar verilmedi. Türk askeri bölgeye fiilen girmedikçe de herhangi bir yanıt verileceğini sanmıyorum. Tüm çabalarına rağmen Gırê Sıpi’nin YPG/YPJ öncülüğünde DAİŞ’ten temizlenmesini önleyemeyen Türkiye, şimdi yönünü Cerablus’a çevirdi. Daha doğrusu Cerablus’ta başka çare kalmadığını görünce “DAİŞ’i ben temizlerim” iddiasıyla ortaya çıktı.
Peki, Türkiye DAİŞ’e karşı bu kez ciddi mi?
Başka çaresi yok. Kürtler Cerablus’u almasın diye DAİŞ ile kendisi savaşacak. ABD’yi bu konuda ikna ettiğine emin değilim ama ABD, Türkiye’nin DAİŞ’ten kopması adına da olsa onlara bu fırsatı tanıyacak gibi duruyor.
Bu tamam da Türkiye ne kadar etkili olacak, ona bakmak gerek.
Türkiye’nin bölgeye karadan girmeyeceği belirtiliyor. Bu hiç de doğru değil. Türkiye bölgeye, kendi karargahlarında eğittiği ve aralarında Suriyeli Arap ve Türkmenlerin yanı sıra Türkiyeli Türklerin de olduğu toparlama askeri birlikler ile zaten girmiş durumda. Eğit donat çöktü dense de çöken aslında Türkiye-ABD iş birliği ile eğitilenler. Türkiye’nin kendi eğittiği ve son aylarda sahaya sürdüğü Sultan Murat Tugayları gibi güçler yerli yerinde duruyor. Bu güçlere önümüzdeki günlerde DAİŞ, Nusra, Ahrar’uş Şam gibi cihatçı örgütlerden bireysel ya da toplu katılımlar olursa şaşırmamak lazım.
Tüm bu dengeler içinde unutulmaması gereken bir şey var. Bölgenin askeri geleceğinde başarılı olacak güçler, kaynağını bölgede yaşayan halklardan alan, tek derdi toprağını, malını, mülkünü, namusunu koruyanlar olacak. Bu güçler arasında rüştünü ispat eden öncelikle YPG ve YPJ oldu. Haseki operasyonu da bize gösterdi ki ağırlıklı gücü YPG ve YPJ olan Demokratik Suriye Güçleri (QSD) de Suriye’nin geleceğinde rol oynayacak askeri güçlerin başında geliyor.
Sahadaki gerçeklik bu iken Türkiye gibi ülkeler ne yaptı? Bugüne kadar Suriye’ye dışardan yığdıkları ideolojik cihatçıları desteklediler. Batı’nın korkulu rüyası olan bu cihatçıları esasen sahada etkili olamayan, daha çok 5 yıldızlı otel salonlarında stratejik askeri planlar yapan güçlerle başarılı olamadıkları için desteklemek zorunda kaldılar. Türkiye gibi düşünen ülkelerin şimdi döndükleri yer yeniden otel salonlarında askeri operasyonlar organize eden ‘Saha kaçkını komutanlar’ oldu.
Görünen o yeni stratejilerinde de başarılı olamayacaklar. Başarısız olacakları noktada ise devreye girecek olan, korkarım ki fiili bir işgal operasyonu olacak.
Tüm bu algı operasyonlarının, Cerablus ve Gırê Sıpi’deki Türkmenleri gerekçe ederek bu kentleri Türkmen vatanı ilan etmenin, bu kentlere dönük kırmızı çizgiler çizmenin bir nedeni de gelecekteki işgal operasyonuna zemin oluşturmaktır.
Başarırlar mı?
Ta başından beri çöktükleri Suriye politikasından geri adım atmadıkları sürece büyük bir yıkıma neden olacakları kesin. Yıkımla kim başardı ki bu kirli hesapları yapanlar başarılı olsun!
Evrensel'i Takip Et