Kürt karşıtı kör politika
Geçtiğimiz hafta ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, CNN International’de bir açıklama yapmış, Türkiye ile ABD’nin 98 kilometrelik bir alana yapacağı ortak operasyondan söz etmiş, ayrıntı vermemeyi tercih etmişti. Oysa Kerry’nin açıklamasından iki gün önce, G20 zirvesinde ABD Başkanı Obama kara operasyonunu, güvenli ve uçuşa yasak bölgeyi uygulanamaz bulduğunu açıklamıştı.
Durum bu iken, Kerry’nin açıklamasını nasıl okumak gerekirdi?
Bu okumayı, AKP yanlısı medya hemen yaptı. Kerry’nin açıklamasını güvenli bölge oluşturulmasına dönük yaklaşım olarak değerlendirdiler; o yetmez allayıp pullayıp Türkiye’nin diplomatik başarısı diye sayfalarına yerleştirdiler.
Bunu yapanların hedefi, belli. Hâlâ iç kamuoyuna oynuyorlar. Hükümetin Suriye politikasında yerlerde sürünen prestijini bu türden algı operasyonlarıyla yeniden yükseltmeye çalışıyorlar.
Kerry’nin bu açıklamasından hemen sonra İMC Televizyonunda da, başka yayın organlarında da konuyu sıcağı sıcağına şu sözlerle değerlendirmiştim:
John Kerry, söz konusu bölgenin kontrol altına alınması için Türkiye ile ortak operasyon yapılacağını söyledi. Bu operasyon, içeriye doğru bir kara hareketi olarak algılanmamalı. ABD, bu aşamada kendi güçleriyle Suriye’de bir kara operasyonuna girmeyecek. Bölge devletlerinin Suriye’ye kara operasyonuyla yönelmesine onay vermeyecek. Obama, G20 zirvesinde bir şey demişti: “Biz, yerel güçlerle bu işi yapacağız.” Obama’nın, “Türkiye’nin hassasiyetini anlıyoruz” dediği nokta, bölgedeki yerel güçlerin seçiminde kendini gösterebilir. Türkiye’nin bir şekliyle desteklediği, denetim altına aldığı güçler var. Ortak operasyon söz konusu ise en fazla bu güçlerle yapılacak bir operasyondan, söz edebiliriz. Bunlar kimlerdir? ÖSO içinde yer alan, maddi desteklerini, silahlarını Türkiye’nin karşıladığı güçler var. Bunun yanı sıra Türkiye’nin eğitip donatmaya devam ettiği Türkmen grupları var. Bunlar, Sultan Murat Tugayları, Sultan Abdülhamit Han Tugayları adıyla bilinen gruplar. Kerry’nin sözleri en fazla bunların da içinde olduğu gruplarla birlikte yürütülecek DAİŞ ve benzeri çeteci gruplara karşı bir operasyon şeklinde algılanabilir.
Sözünü ettiğim Türkmen tugaylarının bulunduğu bölge, bugünlerde Rusya ve Suriye’nin ortak operasyonu ile bombalanmaya başlandı. Bu bölgede elbet yalnız Türkmen grupları yok. Türkmenlerin yanı sıra el Nusra ve Fetih Ordusu içindeki diğer el Kaide kökenli, cihatçı gruplar da var. Rusya ve Suriye bölgeye yönelirken ağırlıkla bu cihatçı grupların bulunduğu alanları bombaladı. Buradaki hedefleri de Halep’i sarmalayan İdlib başta olmak üzere bölgenin can damarı olan kentleri cihatçı gruplardan geri almak. Elbet bu saldırılarda siviller de zarar gördü.
Türkiye’de hükümet yanlısı medya ise her ne hikmetse bu bölgedeki diğer cihatçı grupları görmedi. Hatta bu cihatçı grupların Türkiye’nin desteği ile İdlib’i aldığı gerçeğini unutarak yaşananları Türkmenlerin katledildiği biçiminde değerlendirmeyi yeğledi. Bir müddet sonra bu tavrın nedeni anlaşıldı. Türkmenleri mağdur gösterirken, Suriye’ye silah götüren TIR’ları engelleyenleri, ağırlıkla da Paralel Devlet Yapılanması olarak adlandırdığı Fethullan Gülen Cemaatini suçladılar.
Hükümete gelince, gelecekte de böyle mi devam eder bilinmez ama şimdilik resmi anlamda diplomatik tepki vermekten öteye gitmedi.
Bir başka ilginç yan da, Rusya ve Suriye’nin ortak operasyonu ile Türkiye’nin güvendiği güçlerin erken bir savaşın içine çekilmesi oldu. Türkiye bu güçlerle Cerablus’u kontrol etmeyi düşünürken, şimdi kendi eğittiği güçleri Rusya ve Suriye’nin operasyonlarından nasıl koruyacağını düşünmeye başladı.
Görünen o, herkes kartını masaya açık bir biçimde koymuş durumda. Türkiye’yi zorlayan en önemli etken ise Kürt karşıtlığı. Esad’a bile razı oldular, ama Kürtlerin bölgede statü sahibi olmasına razı değiller. Tüm hedefleri de Kürtlerin kazanımlarını engellemek. Hatta Kürtleri engellemek için gelecekte Esad’ın ya da Baas Partisinin en büyük destekçisi olabilecek bir potansiyeli bile içlerinde barındırıyorlar.
Bu kör bakışın sonu nereye mi varır?
İyi bir noktaya varmaz.
Türkiye, koca bir savaş sorununu hâlâ içeride algı yönetme oyunu olarak görüyor. Böylesi bir kör politika iyi bir noktaya varır mı?
Evrensel'i Takip Et