3 Aralık 2015

Emperyalizmin ‘ön cephesi’ olmak marifet mi?

NATO ve batılı emperyalistler, son aylarda birden “Türkiye’nin güvenliğini” baş kaygı edindiler.
Özellikle Rusya’nın Suriye’de inisiyatif alması ve Türkiye’nin Rusya savaş uçağını düşürmesiyle birlikte de batılı emperyalistler “gizli ajandaları”nı açığa vurmaya başladılar.
Nitekim NATO’nun geçen hafta yapılan toplantısında; Doğu Akdeniz ve Türkiye üstünden bölgeye silah yığınağı yapmak için karar aldığı açıklandı. NATO’nun yanı sıra Almanya Parlamentosu da bölgeye silahlı güçler göndermek için Hükümete yetki vermiştir. İngiltere Parlamentosunun da bu konuda Hükümete yetki vermesi beklenmektedir.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Almanya ve Danimarka’nın Akdeniz’e taktik savaş gemileri göndereceğini, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın Türkiye’ye savaş uçakları konuşlandıracaklarını açıkladı. Yine Kanada ve Hollanda’nın da Türkiye’de savaş uçakları konuşlandırmak için harekete geçtiği belirtiliyor.

BÖLGEYE SİLAH YIĞINAĞI
Gelinen yerde, Suriye merkeze alındığında; batıdan Akdeniz’e yeni savaş gemileri de gönderen batılılar, kuzeyden Türkiye’ye doğudan Körfez ülkelerine, güneyden de Suudi Arabistan’a silah yığmakta, böylece ağırlıklı olarak Suriye’de mevzilenen Rusya’yı kuşatmaktadırlar. Batılılar İncirlik, Malatya, Diyarbakır ve Batman’daki hava üslerini kullanarak bölgedeki silah yığınağını görülmemiş biçimde artırdılar. Doğu Akdeniz ise ABD, İngiltere ve Fransa’nın yanı sıra Danimarka, Hollanda gibi ülkelerin bile savaş gemileriyle silah yığınağına katıldığı bir bölge konumunda. Stratejik önemde bir savaş gemisi olan Moskova savaş gemisini Doğu Akdeniz’e göndermesinden sonra bölgeye S-300 ve S-400 hava savunma sistemleri yerleştiren Rusya ise, sadece Suriye havasını değil, Türkiye’nin içlerine kadar geniş bir alanı hava kontrolü yapacağı bir kapasiteye ulaşmıştır. Dahası Rusya, Suriye’deki deniz ve hava üslerini gelişmiş silahlarla donatmış, buradaki hava ve deniz gücünü de olağanüstü derecede artırmıştır.
Dünyadaki silah yığınaklarının miktarını, çeşitliliğini ve ülkelerin katılımlarını gösteren bir dünya haritasını önünüze alıp baksanız, son aylardaki silah yığınağının en hızlı ve en yoğun biçimde Suriye’nin etrafında, özellikle de Türkiye üstünden yapıldığını görürsünüz. Biraz daha yakından bakıldığında dünyayı yeniden paylaşmak isteyen emperyalist güçlerin bu bölgede bir “savaş” için hazırlandıklarını görürsünüz.

YIĞINAK IŞİD’E KARŞI DEĞİL RUSYA’YA KARŞI
Gerek Hükümet ve AKP propagandası gerekse geleneksel batılı emperyalistlerin goygoyculuğunu yapan odaklar, batılı emperyalistlerin Türkiye’ye silah yığınağı yapmasını AKP Hükümetinin bir başarısı olarak gösteriyorlar.
“NATO ve batılı müttefiklerimiz Türkiye’yi korumak için garanti verdi”, “Türkiye’nin üslerini kullanarak IŞİD’e karşı mücadele edecekler”, “NATO 5. madde kapsamında Türkiye’yi koruyacak” gibi klişelerle gelişmeleri haber yapan ve bütün bu silah yığınağını batılıların Türkiye’yi koruma kararlılığının ifadesi olarak gösteren odaklar, batılıların gerçek amaçlarının üstünü mümkün olduğu kadar örtmek için uğraşıyorlar.
Bu kara propagandanın bir diğer kafa karıştırma konusu da bu güçlerin IŞİD’e karşı mücadele için Türkiye’ye yığınak yaptığı yalanıdır.
Oysa gerçek tamamen farklı.
Nitekim NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Rusya’nın bölgeye S-400 füze sistemini yerleştirdikten sonra IŞİD’e karşı “Hava saldırılarının azaldığına” dikkat çeken gazetecilere; “İşte NATO’yu harekete geçiren nedenlerden biri de tam olarak bu. İttifakın doğu kısmındaki varlığımızı bu yüzden artırdık. Bu yüzden, daha iddialı bir Rusya’ya karşı askeri kapasitemizi ve caydırıcılığımızı güçlendirmeye devam ediyoruz” diyerek, aslında yığınağın IŞİD’e karşı mücadele için değil Rusya’nın bölgedeki varlığını ve etkinliğini sınırlamak için yapıldığını açıkça ifade etmektedir.
Rusya da bunu gördüğü için düşürülen uçağını bahane ederek, bir uçağın düşürülmesini çok aşan, ekonomik ve askeri karşı önlemler almaya yönelmiştir.
 
ÜLKESİNİ, HALKINI DÜŞÜNEN HÜKÜMET NE YAPAR?
İnsanlık tarihi gösteriyor ki, büyük güçlerin birbiriyle savaşmak için oluşturdukları kampların içinde yer alan diğer ülkeler, büyük savaşlarda en çok zarar görenler olmuştur. Hele de emperyalist güç odakları başka ülkelere yığınak yapıyor, savaşın ağırlığını kendi toprakları dışına taşımak istiyorlarsa, savaş, çatışma bittiğinde ayak altında kalanların bu “savaşın alanı” olan ülkeler ve onların halkları olduğu görülmüştür. Bu yüzden de az çok ülkenin, halkının çıkarlarını düşünen hükümetlerin tavrı, mümkün olduğu kadar emperyalist ülkeler arasındaki çatışmaların dışında kalmak olmuştur. Böyle hükümetler, hele de kendilerini karşıt emperyalist odakların hedefe koyacağı bir konumda kalmamak için özel çaba harcamışlardır.
Ama Türkiye’yi yönetenler, emperyalistler arasındaki çatışmada kendisini batılı emperyalistlerin kucağına atarak, üslerini emperyalistlerin savaş uçaklarına, savaş gemilerine ve askerlerine açarak; ülkeyi karşıt güçler için “İlk vurulacak hedef” haline getirmektedir.
AKP Hükümeti, son aylarda ABD ile yaptığı yeni anlaşmalarla ve üsleri önce ABD, sonra da diğer ülkelerin uçaklarına, askerlerine açarak kendisini batı ile doğu emperyalizmi (Merkezinde Rusya var) arasındaki çatışmanın “ön cephesi” 1960’lı yıllardaki söylemle, emperyalizminin “ileri karakolu” durumuna getirmiştir.
AKP Hükümeti bu gerçeğin üstünü, yerine göre Türk milliyetçiliği, yerine göre İslam cihatçılığı ile örterek halkın bilincini karartmaktadır.
Bu yüzdendir ki Hükümetin bu politikasının teşhiri, antiemperyalist taleplerin yükseltilmesi, gerçeklerin halk indinde açığa çıkarılması günümüzde çok hayati bir önem kazanmıştır.

Evrensel'i Takip Et