30 Aralık 2015

AKP’yi ABD’yle korkutmak...

HDP milletvekili Nursel Aydoğan, 23 Aralık günü Hayat Televizyonu’nda Bizim Sayfa programına konuk olarak katıldı. AKP’yi ABD ile korkuttuğu konuşmasında Aydoğan, ABD ve İngiltere’nin büyük Kürdistan’ı kurmak istediğini, PKK lideri Öcalan’ın buna engel olduğunu söylüyor. Spekülasyona yer vermemek için Aydoğan’ın tartışma yaratan ilgili bölümdeki sözlerinin tümünü aldım. Aydoğan şunları söylüyor:

“Ortadoğu’da (...) dört parçada yaşayan Kürtlerin bir araya gelerek bir devlet kurmasının önündeki tek engel Sayın Öcalan’dır. Sayın Öcalan Kürt sorununun çözümünü Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde, Türkiye’nin sınırları içerisinde, işte o her zaman söylenen Misak-ı Milli sınırları içerisinde olduğunu ifade ediyor. İmralı’daki demokratik çözüm ve barış sürecindeki bütün görüşmeler, bütün tartışmalar bu çerçevede geçmiştir. Yani çözüm, ülkenin bütünlüğü içerisinde aranıyor ama bugün inanın PKK bundan vazgeçse, bana göre ben öyle düşünüyorum, ABD’nin en büyük düşüncesi, İngiltere’nin en büyük düşüncesi büyük Kürdistan’ı kurmaktır. Buna engel olan güç Sayın Öcalan’ın geliştirdiği paradigmadır. O nedenle AKP, bunu diyoruz biz, iyi okumalıdır. Yani 90 yıldan beri devam eden Kürt sorunu için en makul çözüm, en gerçekçi çözüm, en anlamlı çözüm budur. Yani hep birlikte bu ülkenin sınırları içerisinde birbirimizin kimliğini tanıyarak, birbirimizin kültürüne saygı göstererek, kendi anadilimizle, herkesin kendi anadiliyle eğitim yaparak yaşamasıdır. Bunun adı öz yönetim ise öz yönetimdir, özerklik ise özerkliktir.”
Aydoğan’ın dediklerinde doğruluk payı var. Örneğin Öcalan’ın sorunun çözümünü Misak-ı Milli sınırları içinde düşündüğünü, siyasal paradigmasını bu eksen üzerinde kurduğunu ve tüm açıklamalarında da bunu öne çıkardığını hepimiz biliyoruz. Zaten tartışma, Aydoğan’ın Öcalan’ın sözlerini tekrar etmesinden değil, onu yorumlamasından kaynaklanıyor.

Aydoğan’ın dediklerini anlamak için öncelikle Kürdistan’ın dört parçasındaki siyasi parti ve hareketlerin ne düşündüğüne bakalım. Gerçekten, Kürdistan’ın dört parçasında ana akım yapılar, yani çözüm gücü olarak görebileceğimiz siyasal çizgiler arasında bağımsız, birleşik Kürdistan’ı programına alan bir parti veya hareket var mı?

Güney’de Kürdistan Demokrat Partisi (PDK) bağımsızlık referandumunu savunuyor ve sadece Güney’in bağımsızlığının konu edildiği bir referandum ile uluslararası hukuku da göz ardı etmeden bağımsızlığı kabul ettirmenin siyasetini yürütüyor. Diğer iki ana siyasi parti, Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) ile Goran Hareketi ise federasyonu savunmakla birlikte son kertede Güney’in bağımsızlığına karşı çıkmayacaklarını belirtiyorlar. Rojava’da Demokratik Birlik Partisi (PYD) demokratik özerkliği savunup bunu yaşama geçirmek için siyasetini etkin bir biçimde sürdürürken, Rojava’nın diğer iki sözü geçen partisi Suriye Kürdistanı Demokrat Partisi (PDK-S) ile Suriye Kürtleri İlerici Demokrat Partisi (PPDKS) federasyonu savunuyor. Doğu Kürdistan açısından da farklı bir durum söz konusu değil. Doğu Kürdistan’daki iki PDK-İran, üç Komala ve yanı sıra PJAK ve diğer İslami kökenli hareket ve partilerin hiçbirinin programında bağımsız birleşik Kürdistan yok. Kürdistan’ın bu parçasında da PJAK özerkliği, diğerleri ise federasyonu savunuyor.

Kuzey Kürdistan’da durum ne peki?

PKK, demokratik özerkliği savunuyor. HDP, HDK, DTK, DBP’nin savundukları PKK’nin savunusuna yakın. HAK-PAR, Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) eşit haklara sahip iki cumhuriyetli federasyonu savunuyor. Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), bağımsızlığı reddetmemekle birlikte geçiş aşamasında federasyonu savunurken, Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) de statü olarak sosyalist federasyondan yana.

Bunları yazdık ama Kürtlerin hiç mi bağımsız birleşik Kürdistan’ı savunan partisi yok? Elbet var. Ancak bunlar da esas itibariyle çözüm gücü olmayan, işin realitesinden öte duygu siyaseti yapan hareketler ile henüz hareketleşmemiş bazı gruplar.

Hal böyle iken Nursel Aydoğan yanlış yorumlamış diyebiliriz. Bir dahaki programda sözlerini düzeltebilir. Çünkü anlaşılan o bir tek Öcalan değil tüm Kürt liderleri bir araya gelmiş, ABD ve İngiltere’nin kurmak istediği büyük Kürdistan’ı engellemek için mücadele veriyor.

Bu son paragraf bir ironi, hatta ağlanacak halimize gülmektir.

Şunu da hatırlatıp bitirelim; AKP’yi Aydoğan’ın sözleriyle korkutmak mümkün değil. AKP hepimizden iyi biliyor ki ABD ve İngiltere 50 yıllık müttefikini bir çırpıda silip atmaz. Sur’da, Cizre’de, Dargeçit’te, Silopi’de, Kürdistan’ın dört parçasında Kürtlere dönük pervasızca saldırılardaki rahatlığın bir nedeni de hiç kuşkunuz olmasın budur. Sorun, AKP’nin, Ortadoğu’daki müttefiklerinin bu pervasızlığını aşacak bir dil oluşturmak ve bu dili siyasette etkin kılmaktır. Yoksa her birimiz, kendimizi kişisel olarak tatmin ettiğimiz siyaset ile baş başa kalırız.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et