21 Ocak 2016 01:00

Bir memleket hikayesi: Galatasaray

Bir memleket hikayesi: Galatasaray

Fotoğraf: Envato

Paylaş

‘Akıl tutulması’.
Bu deyimi ne kadar çok kullanıyoruz değil mi son dönemlerde?
Memleketin hali uzun zamandır yokuş aşağı freni patlamış bir kamyona benziyor.
Kamyonun damperine dolmuş insanlar, biraz sonra çarpacakları duvarı hesaba katmadan, histerik çığlıklarla kamyonu kullananı alkışlıyor.
Akıl, bilim, sağduyu rafa kalkmış, kamyonun başına gelecekleri uyaranlar “hain” yaftasıyla yola atılmaya çalışıyor.
Televizyonda bir şov programına telefonla bağlanan Ayşe Öğretmen “Çocuklar ölmesin” diyor, histerik çığlıklar içinde “terörist” ilan ediliyor.
Binden fazla akademisyen “barış” diyor, “7 Haziran öncesi çözüm sürecine dönülsün” diyor, histerik çığlıklar koro halinde “vatan haini” zırvasına başlıyor.
Hızını alamayan mafyözler “hain kanıyla duş yapma” fantezilerini höykürüyor.
Oysa Ayşe Öğretmen de, ülkenin kafası aydınlık akademisyenleri de biraz sonra çarpılacak duvarı haber veriyorlar aslında.
Bu sütunda yazmaya başladığımdan beri memleketin hallerinin, futboldaki iz düşümlerini yazmaya çalıştım hep.
Memleket neyse futbol da odur diyoruz ya, buyurun Galatasaray’ın başına gelenler memleketin başına geleceklerinin de habercisi aslında.
Ünal Aysal, Mayıs 2011’de Galatasaray’a başkan seçildiğinde, kulübün mali durumu çok iyi değildi.
Merkez medyada yapılan kampanya Aysal’ın “finans dahisi” olduğu ve Galatasaray’ın mali durumunu düzelteceği kampanyası başladı.
3 Temmuz’da Fenerbahçe’ye yönelik operasyon sonrasında, en büyük rakibi Avrupa’dan men cezaları alırken Galatasaray’ın gelirleri sürekli arttı.
Peki, ne oldu?
Gelirler mali durumu düzeltmek için mi kullanıldı?
Tam tersine başkan olduğu ilk sene transfere 34 milyon avro harcayan Aysal, takıma “çilek” de lazım söylemiyle Drogba ve Sneijder transferini de gerçekleştirdi. Bu dönemde geleceğin yıldızı, yatırım için alıyoruz denilerek 10 milyon avroya Bruma transferi de gerçekleşti.
Ertesi sezon devre arasında kadrosundaki futbolcu şişkinliğine rağmen Dzemaili 2.5 milyon, Hairovic 3.5 milyon, Telles 6.2 milyon, Ontivero 2 milyon avroya takıma dahil oldu.
Bunların dışında 3 senelik Aysal döneminde onlarca yerli futbolcu da alındı.
O dönemde Galatasaray’ın içindeki aklıselim sahipleri de futbol kamuoyunda özellikle futbol ekonomisi alanında çalışanlar da uyarılar yapmaya bu gidişin gidiş olmadığını söylemeye çalıştılar.
Oysa Galatasaray’a “gönülden bağlı” olduğunu söyleyen geniş bir kitle, bir adım sonrasını düşünmeden, “Bu futbolculara bu paralar verilir mi?”, “Bu paralar nereden geliyor nereye gidiyor?” diye sormadan zafer sarhoşluğu içinde, uyarı yapanları, eleştirenleri “Galatasaray düşmanı” olarak yaftalıyorlardı.
Galatasaray’ın kısa bir süre sonra duvara çarpacağını ilk fark eden şoför mahallindeki Aysal oldu ve 2014’ün sonunda kamyonu terk etti.
Sonrasında alınmaya çalışılan tedbirler için artık geç kalınmıştı.
2016’ın ilk ayında beklenen çarpışma gerçekleşti. UEFA, Finansal Fairplay kurallarına uymadığı için Galatasaray’ın cezalandırılacağını açıkladı.
Başkan Dursun Özbek’e göre 1+1 yıl Avrupa’dan men cezası kapıda.
Şimdi hasar tespit çalışmaları yapılıyor.
O günlerde uyaranları, eleştirenleri “düşman” ilan edenler, “Biz nerede yanlış yaptık” diye düşünmeye başlamışlar mıdır?
Göreceğiz.
Anlatılan, yaşanan aslında bu memleketin hikayesi.
Bu gün memleketin halini “Bu gidiş iyi bir gidiş değil” diye uyaranları, “vatan haini”, “terörist” diye yaftalayanlar, yarın duvara çarptıklarında aynı soruyu soracaklar: “Biz nerede yanlış yaptık?”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa