25 Ocak 2016 00:50

‘Onlar bilime düşmandırlar’

‘Onlar bilime düşmandırlar’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

13 Ocak Sabahattin Eyüboğlu günü idi. 15 Ocak da Nazım Hikmet…
13 Ocakta Yenikuşak Köy Enstitüleri Derneğinin aylık toplantısında Sabahattin Eyüboğlu’nu anlatmamı istediler. Genç kuşaklar bilmeyebilir… Yinelemek gibi olsa da, kısacık özetleyeyim, Sabahattin Eyüboğlu günü ne demek:

Sağlığında, Bedri Rahmi’nin “Abi Reis” i Sabahattin Eyüboğlu’ nun evinde, her pazartesi akşamı, çağrı beklemeden toplanılırdı. Gelenler kendi “nevale” lerini getirirlerdi. Sabahattin Bey’ in eşi Magdi de bir tencere fasulye ile pilav çıkarırdı ortaya. 

Önceden belirlenmemiş bir konu üzerinde söyleşilirdi Abi Reis’ in “pazartesi” lerinde, tartışılırdı… Kimi akşamlar öyle doyurucu olurdu ki bu söyleşiler, ayrılmak zor olurdu. 

Sabahattin Eyüboğlu’nu yitirdikten sonra Magdi, her yıl “13 Ocak” da yineledi bu toplantıları. Bu toplantılarda da birimiz açış gibi bir konuşma yapardı önce. Söyleşi başlardı böylece… Sonra da kendi yolunu bulur giderdi. Gece türkülerimizle sürerdi son aşamada.

Kimler olmazdı ki o toplantılarda… Sayamadıklarım aldırmasınlar da bir kaçının adını vereyim;
Azra Erhat, Türkan Saylan, Özden Mürtezaoğlu, Mualla Eyüboğlu, Mustafa Eyüboğlu-eşi-kızı, Dağlarca, Yaşar Kemal, Vedat Günyol, Oğuz Akkan, Güngör Dilmen, Gönül- Cevat Çapan, Yelda- Erol Uras, Ali Uğur………
 Oturamazdık bile bir yerlere…
Ayakta zor sığardık, Magdi’ nin Sabahattin beyden kalan her şeyi (betikler, saydamlar…) koruduğu o küçücük yarı bodrum kata…

Magdi’ yi de yitirdik bir süre sonra. 
Türkan’ ın evinde sürdü toplantılar. 
Sonra da benim işliğimde…

Katılanlar değişirdi, çeşitlenirdi… Kimileri o gün gelemezdi, ya da yeni katılımlar olurdu.

Yenikuşak Köy Enstitüler Derneğinin İstanbul kolunun başkanlığına Pelin Bektaş geldiğinde toplantıları orada yapmağa başladık. Oraya da kimler geldi kimler konuşma yapmağa… Her ayın bir çarşambasında damlacıklar gibi toparlanıyoruz S. Eyüboğlu sevgisi çevresinde…

Başta söylediğim gibi bu ayın 13. Günü orada anlattım Sabahattin Eyüboğlu’nu. Burada yinelemeğe kalkışmayacağım. Aslında bu yazıyı da, onun 50-60-70 önce yayınladığı kimi denemelerinden yaptığım bir kaç alıntıyı sizlerle paylaşmak istediğim için yazdım. 

Okuyun Sabahattin Eyüboğlu’ nu… Dilinin eskimemiş olması bir yana, ne denli aydınlanmış, uzak görüşlü, aydınlığını hiç kopmadığı halkıyla paylaşmış bir kişi olduğunun tadına varın:

“Bilim gibi dostluk da insanın hazır bulduğu değil, yarattığı bir şeydir. Yalnız kendini aşmasını bilen canlı varlık bilimi ve dostluğu tadabilir. Onun için bilimi ve dostluğu hiçe sayanlardan insanlık adına korkulur. Bilim ve dostluğu paraya pula satanlarsa ahmaklık ederler: Çünkü onlardan daha değerli bir şey satın alamazlar kazançlarıyla .”

“Her şeyin başı sevgidir elbet. Akıl, bilim, ahlak, sanat sevginin yaratmak, kurmak, yaşatmak için bulduğu yollar değil de nedir? Ahlak adına sevgiyi baltalayanlar, bu dünyanın başına bela olan zavallı körler ,kaşerlenip, iki yüzlülüğe dökülüp ahlaksızlığın ta kendisi olmuş bir ahlakı çıkarları için sürdürenlerdir. Sevgiden yana olmayan ahlak karanlıktan yanadır.”

“Halktan kopmak, doğadan kopmak gibidir. İnsanın düşüncesini inceltir, yüceltir gibi görünerek kısırlaştırır. Medeniyetlerin hepsi halka dayanarak doğmuş, halktan koparak batmışlardır.”

“Bu gün sömürgen niçin din bezirgânlarıyla el ele verip Atatürk devrimleriyle savaşıyor? Çünkü Atatürkçülüğün özünde sömürgene karşı sosyal adaletin varlığındandır.” 

“En çirkin yalan çocuğa ve halka söylenendir. Her ikisi de kolay kanar.”

Bunları yazarken gerçekten acılıydım. Çünkü Tahsin Yücel’i yitirdik dün…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa