Bölge yanıyor, onlar rant dağıtımı peşinde!
“Cizre’de iki sokakta 1’i kadın altı kişinin cesedi bulundu.”
“Cizre’de 30 civarında yaralının bulunduğu ve ‘Teröristler ateş altına aldığı için ambulans gönderilmiyor’ denilen evin önüne kadar giden yaralı yakını kadınları, güvenlik güçleri gözaltına aldı. Ne kadınlara ve ne de güvenlik güçlerine ateş edilmedi!”
Bu iki haber bile Cizre’nin ve bölgenin gerçeğini gösteriyor.
Yani Cizre’nin sokaklarından sivil cesetleri toplanmaya devam ederken, aynı zamanda güvenlik güçlerinin kontrolünde olan bölgeye ambulans yaklaştırmayanın güvenlik güçleri olduğu gerçeğinin üstünü örten bir kara propaganda yürütülüyor.
Gelen haberler, Cizre’de ve Sur’da çatışmaların bütün şiddetiyle devam ettiği biçiminde. Ama Cumhurbaşkanı ve Başbakandan diğer yetkililere kadar devlet ricali, “Görüşme masasına dönülmeyeceği”ni her vesileyle vurguluyorlar.
‘BİZİM YANIMIZDA YER ALMANIZ ŞARTIYLA!’
Ama öte yandan da Hükümet, “muhatabımız artık millet!” olduğu iddiasıyla hazırladığı “Terörle Mücadele ve Master Eylem Planı”nı hayata geçirmek için girişimler başlatacağını belirtiyor.
Bölgede “yangın” ve büyük kentlere doğru göç sürerken, “Sur tarih ve kültür kenti olacak; Toledo gibi olacak”, “TOKİ bu kentleri yeniden inşa edecek”, “Esnafın ve halkın tüm zararları karşılanacak” vaatleri havada uçuşuyor.
Önceki akşam bölge illerinden gelen ticaret odalarının temsilcileriyle Çankaya’da bir toplantı düzenleyen Başbakan Davutoğlu; her tür yardım yapılacağı, esnafın, tüccarın zarar ziyanlarının karşılanacağını söyledi. Ama bir şartını da herkesin anlayacağı kadar açık biçimde söyledi: “Sizler de bizim yanımızda yer alacaksınız!”
Kısacası Davutoğlu böylece, eylem planının amacını da açıklamış. “Bizimle olanlar kazançlı çıkacak” diyen Başbakan, Bölge’de ortaya çıkacak büyük rantı kimlere bölüştüreceğini il il dolaşarak açıklayacak görünüyor.
Cizre ve Sur başta olmak üzere bölge illeri alev alevken, dün de Başbakan bölge illerinin AKP’li vekilleriyle sonra da “bölgenin kanaat önderleri, çeşitli ‘STK’lerin temsilcileriyle istişarede” bulundu!
Yine dün, cuma günü Başbakan Davutoğlu’nun, Mardin’den başlayarak her hafta bir ile giderek, “300 maddelik eylem planını anlatacağı bir kampanya” için de işaret verildi.
AĞALARLA ŞEYHLERLE ÇÖZÜM DAYATMASI!
Gerek gazetemiz gerekse de bu köşeden “muhatabımız millet!” demenin aslında “muhatabımız yok” dendiği gerçeği hep savunuldu.
Nitekim şimdi görüyoruz ki, Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin “millet” dediği, “kanaat önderleri” dediği ağalar, şeyhler, Orta Çağ kalıntısı çevrelerin temsilcileri, AKP yandaşı akademisyenlerdir.
Onların ‘STK’ dediklerinin de kendilerine yakın çevrelerin oluşturduğu vakıf, dernek, “yardım kuruluşu”... kimi “sivil” kuruluşların temsilcileri olduğu ortaya çıkmıştır. Üstelik Davutoğlu onlarla bile bir “muhatap” olarak değil sadece “istişare” düzeyinde konuşacak! Son sözü de Başbakan ve elbette ki Erdoğan söyleyecektir!
Yani ortada, “Körler sağırlar birbirini ağırlar” denklemi, “Kürt sorununun çözüm denklemi” olarak sunulmaktadır!
Ama işin bir de trajikomik yanı var.
Bu ülkeyi 14 yıldır yöneten AKP iktidarı, “Bölge halkı kendilerinden ne bekliyor. Neyin yapılmasını istiyor” diye sormayı “çözümün yol haritası” olarak sunmaktadır. Bu da açıkça gösteriyor ki; ya AKP 14 yıllık iktidarına karşın, halkın ne istediğini bilmiyormuş ya da daha büyük bir ihtimal ise, halka danışıyor gibi görünürken gerçekte kendi planlarını halka dayatmak için manevra yapıyor!
‘MASTER EYLEM PLANI’NIN GERÇEKLİĞİ VAR MI?
Hele bu soruların, HDP’nin yüzde 50-90 oy aldığı illerden gelen ve tek özellikleri de HDP’li olmamak olan kişilere sorulacağı düşünüldüğünde bu “istişarelerden” çıkacak ya da çıkarılacak hiçbir sonucun bölge halkının talepleriyle örtüşmeyeceği apaçıktır.
Başbakan akademik disiplinden gelen bir alışkanlıkla, her konuda bir “eylem planı” yapmayı, çok sayıda maddeyi, “alt maddeyi”, “alt maddenin altı maddeyi”... alt alta yazmayı, kendisi tarafından soyutlanmış bu maddeler arasında mantıksal bir tutarlılık olmasını yeterli buluyor. Ama hayatın gerçekleri ile masa başında hazırlanan planlar arasındaki sert çelişme burada ortaya çıkıyor.
Bölge halkının ve Kürt siyasi güçlerinin kadınıyla, erkeğiyle çeyrek yüz yılı aşan bir zamandan beri, uğruna malını, canını, canından kıymetli çocuklarını vererek mücadele ettiği talepleri yok sayarak, “seçilmiş” kimi kişilerin ne düşündüğü üstünden yapılan yol haritalarının her zaman duvara çarptığı bölgede son çeyrek yüz yıl içinde yaşayanlar tarafından da gösterilmiştir. Bugün de bunun farklı olması için bir neden görülmüyor.
Bunları Hükümet de bildiği için, bölgenin yoksullarını ezerek, sürerek bölgedeki hak ve özgürlük talebini bastırmayı amaçlayan Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, orta sınıfları (tüccar, esnaf) ve derebeylik kalıntılarını ise yeni rant vaatleriyle yedeklemeye çalışıyor. Ama bu planın bölgedeki orta sınıflara “rant dağıtımı” için bile inandırıcılığı yoktur. Tersine bu rant dağıtımında aslan payını da AKP iktidarıyla palazlanan büyük firmaların alacağını söylemek yanlış olmaz.
PYD CENEVRE’YE GİDEMEDİ CENEVRE KOBANÊ’YE GELDİ!
Türkiye’nin Suriye politikası her gün amacının tam tersi sonuçlara yol açıyor.
Türkmenleri koruma iddiasıyla Rusya ile çatışan ve bu çatışmayı bir Rusya savaş uçağını düşürmeye kadar vardıran, Türkmenlerden “Tugaylar” oluşturan Türkiye, Bayır Bucak Türkmenlerinin bin yıldır yaşadıkları toprakları terk ederek Türkiye’ye sığınmasına sebep oldu. Dün itibariyle Bayır Bucak Türkmenleri, sınıra sıfır noktada iki köy dışında tüm köyleri boşaltarak, Türkiye’ye sığınmışlardı!
“Rusya şunu yaptı, rejim bunu yaptı” diye çok bahane bulunsa da asıl olarak burada önemli olan Türkiye’nin Suriye politikası, bu politikanın bir dayanağı olarak Türkmenlerin cepheye sürülmesinin sorgulanmasıdır.
Öte yandan Suriye politikasının merkezine, “PYD’nin terörist sayılması”nı ve “Cenevre görüşmelerinde yer almamasını” koyan Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, daha görüşmeler başlamadan duvara çarptı!
Cenevre görüşmelerinin başlamasıyla eş zamanlı olarak, Obama’nın Temsilcisi Brett McGurk, içinde İngiltere ve Fransa temsilcilerinin bulunduğu bir heyetle Kobanê’ye gitti. Ve Brett MCGurk, PYD’ye onun IŞİD’le mücadelesine övgüler yağdırdı.
“Bu ilişkilerin geliştirilmesini Cenevre görüşmelerinden daha önemli görüyoruz!”! diyerek McGurk, Türkiye’yi çok rahatsız edecek sözler sarf etti.
Böylece Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini germe pahasına Cenevre’ye gitmesini engellediği PYD arka kapıdan Cenevre’ye girmiş oldu. Hatta denebilir ki; PYD’nin Cenevre’ye gitmesi engellendi ama McGurk’un heyetiyle birlikte Cenevre PYD’nin ayağına geldi!
Evrensel'i Takip Et