Halimiz ahvalimiz meselesi (2)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Bir zamanlar devletimizin en yüce makamının en şatafatlı koltuğunda oturan o günkü cumhurumuzun gülyüzlü başkanı muhterem Abdullah Gül, Tahran’a resmi bir ziyaret için giderken uçaktaki gazetecilere, dolayısıyla ulusumuza verdiği bir “müjde” vardı:
“Kürt sorununda iyi şeyler olacak.”
Yaklaşık yedi yıl önceki bu müjdenin ardından o zaman hep beraber milletçe kulaklarımızı tavşan misali en ufak bir sese, en ufak bir fısıltıya dikerek, gözlerimizi, tıpkı keskin bakışlı kartallar gibi ufuklara çevirip, böylece kaf dağının ardından gelecek olan o “iyi şeyler”in hayaliyle yatıp kalkmaya başladık!
“Umut fakirin ekmeği, ye Memet ye, ye Memet ye, ye Memet ye” diyen Orhan Veli’nin, kulaklarımıza küpe niyetine astığı bu şiirden ilham alarak, belki bugün, belki yarın, hatta belki yarından da yakın bir zaman diliminde; ansızın veya sabahın seher vaktinde kapılarımızı çalacak o “güzel şeyler”in özlemiyle çıra misali yanıp tutuştuk ama hevesimiz ne yazık ki kursağımızda düğümlenip kaldı...
Önceleri, varlıklarını dahi inkar edip, dolayısıyla ad ve soyadlarını defterimizden hepten silmeye, neredeyse nüfus kütüklerinden topyekün kazımaya çalıştığımız Kürtlerle ilgili eskiden beri herhangi bir “sorun”umuz olmadığını, sabah akşam her fırsatta “resmen” dillendirdikten sonra, zamanla bu “inkar” ve akabinde de “asimilasyon” faslının aslında bir bakıma boşa kürek çekmekten öteye gitmediği gibi, tam aksine giderek çığ gibi büyüyüp, böylece ülkenin en önemli sorunlarından, en önemli “mesele”lerinden birine dönüştüğünü, tıpkı geç kalmış Tatar ağaları misali nihayet anlayınca, bu kez de birbirinin peşi sıra devreye soktuğumuz çözüm “paket”lerinden medet ummaya başladık ama olmadı!
Olmadı; çünkü zırt pırt şu ya da bu isimler, şu veya bu sıfatlar altında “resmi ağızlar” tarafından allanıp pullanıp piyasaya sürülen, bir bakıma temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp ülkenin gündemine nerdeyse “beş vakit namaz” babında taşınan bu sözde “çözüm masalları”nın giderek tavsayıp, üstelik zerre kadar inandırılıcığı kalmadığını; dahası da, yıllar yıllı aynı aymazlıkla dayatılan “Alavere dalavere Kürt Memet nöbete” zihniyetiyle süregelen bu “üvey evlat” muamelesinin gari iflasın eşiğine gelip dayandığını, miadının, son kullanma tarihinin çoktan dolduğunu tam da şu günlerde, özellikle ülkenin güneydoğusunda yaşanan acı olaylar maalesef fazlasıyla kanıtlıyor!
Yedi yıl önce, “Kürt sorununda iyi şeyler olacak” diyerek bu ülkenin tüm vatandaşlarına, o dönemin en yetkili koltuğundan seslenen cumhurumuzun gülyüzlü başkanının, açtığı bu “papatya falı”nın fiyaskoyla noktalanmasının ardından, şimdilerde de payitahtımız Ankara’dan yükselen seslere, temeli “tek”çi zihniyete dayalı bu “ferman”lara bakılırsa; görünen o ki, ülke sathında dört gözle beklediğimiz o “iyi şeyler”i görmek için umudumuz yine Allah’a kalmış Kirvem!
Öyleyse?..
Öyleyse, devamı haftaya ...
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30